Çocukluğumdan beri elim topraktan çıkmıyor.
Toprak ve üretmek, en büyük gevşeme hallerim.
Hem öğretmen,
hem de atadan üretici olunca
kelimelere ve eylemlere müdahale etmeden duramıyorum.

***

Millî Eğitim Bakanlığı, 2005 yılında yayınladığı yönetmelikle
Uzman ve Başöğretmenlik sınavları açtı.
İlki 2006 yılında yapıldı.
Tam bir ÖSS formatındaydı:
Türkçe, Tarih, Coğrafya, Matematik içeren genel kültür,
ortak sorular…
pedagojik formasyon
ve branş soruları.

***

Sendikam bile onaylamadı bu sınavı.
Bana göre olması gerekendi.
Çünkü sade mesleğimize kariyer basamakları şansı tanıyordu.
Tüm itirazlara rağmen ilk başvuranlardandım.
Yıllar sonra öğrenci olmak çok heyecan vericiydi bence.

***

İlk iş, kolaydan başlamak: Türkçe sorularına hazırlanmaktı.
Türkçe’de en zor konu ise anlatım bozukluğu sorularıydı.

“Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?”
Okuyor, inceliyoruz; şıkların hiçbirinde yok!
Şaşkınız hep birlikte…
Küçük farklarla da olsa kelimeleri yanlış kullanıyoruz.

***

Zaman içinde anlatım bozukluklarımızın oluşmasına
çok kızdık kendimize öğretmen olarak.
İnanılmaz bir farkındalık oluştu bende.
Bulmaca çözer gibi, gün içerisinde anlatım bozukluklarını aramaya başladım.
TRT spikerlerinin bile yanlışlarını buluyordum.
Ne kadar uzman varsa, Türk Dil Kurumu’na göre yanlış konuşuyorlardı.
İşte birkaç örnek:

Bir daire bakan kişi:
— Balkon kenarları çok alçak, çocukların buradan düşme şansı var.

Bir uzman:
— Benim teorime göre, bu böyle olmamalı.

Komşum:
— Bugün ağaç ektik,
Yarın da marul tohumu dikeceğiz.

Diyorlar.
Buyurun,
Yukarıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını bulunuz.

***

Ben kendi uzmanlığımdakini düzelteyim:
Tohum ekilir,
Fide, fidan dikilir.

Not: Hayatımızda sınavlar hep olmalı.
Kendimize yeni versiyonlar yüklemeliyiz.

Sınav sonucu mu?
Çok şükür;
2012 yılında
Başöğretmen Atatürk Lisesi’nden
BAŞÖĞRETMEN olarak emekli oldum.