İlk fuar davetimizi
Çaycuma Tarım Hayvancılık Fuarı’ndan aldık.
Üst makamdan biraz metazori bir davet almıştık.
Henüz kendi üretimimiz yoktu.
Ama bölgede hayvancılık yaptığımız biliniyor,
küçük küçük ürün çalışıyorduk.
Marjinal üretim izniyle ev yoğurdu üretiyor,
ruhsatlı bir firmaya sütümüzü veriyor, fason peynir ürettiriyorduk.
***
Organizasyondan ayıp olmasın diye
küçük bir stant kiralayıp
daveti kabul etmekti niyetimiz.
Pazarlamacılar, KOSGEB desteği, o, bu derken
49 metrekare stantı kiralatmışlardı günün sonunda.
***
Büyük bir stant, iki cephesi olan,
ve bizim ilk fuarımızdı, acemiydik.
Hemen operasyon ekibi kurdum.
Beyin fırtınası başladı.
Hedef, stant sahipleri ve onların değerli misafirleriydi.
Ayfırın ve Çiftçiali olacaktı stantta.
Bir cephe Ayfırın, bir cephe Çiftçiali.
İki cepheye de soğutucu dolaplar konulacak,
ortayı pastahane yapacak,
misafir ağırlayacaktık.
Çalışmalar hızla başladı.
Eski dolapları elden geçirdik, boyadık,
tamir ettirdik, parlatıp yeniledik.
Üretimi geceye aldık, planladık.
Ne satacağımızı, ekibi, broşürleri,
afişleri hazırladık.
Bir gün önce 2 kamyonla gidip stantımızı kurduk.
Bir cephede pasta dolapları, ekmek rafları,
diğer cephede şarküteri dolapları,
ortada masa sandalye,
arka kısımda tribitör; içi küçük bir mutfak.
Çanlardan saman balyaları,
cam çay bardakları, fincanlar, servis tabakları, çatallar, peçeteler, dantel masa örtüleri…
Her şey düşünülmüş ve hazırlanmıştı.
Amaç, rica minnet katıldığımız bu fuarda markamıza yakışanı yapmak, bölgemize destek vermekti.
Tüm ekip canla başla çalıştı.
Bülent Başkan;
“Bu nasıl dekor, ben buraya gelince kendimi İtalya’da hissediyorum.” diyerek bizi onore etmişti.
İnanılmaz satış yaptık ve markamızı tanıttık.
Gelecek fuara yerimizi ayırtarak ayrıldık.
Bir sonraki yıl tekrar büyük bir hevesle,
daha gösterişli, daha deneyimli...
Sabah getirdiklerimiz bitiyor, tekrar mal istiyorduk gün içinde.
Bir fuarı daha başarıyla tamamlamış,
başarılı anılar biriktirmiş, çok değerli deneyimler kazanmıştık.
En önemlisi, ürünümüzü 40 km de olsa
il dışına sevk etmeyi deneyimlemiştik.
Bir daha yapılmadı Çaycuma Fuarı.
***
Daha sonraki yıllarda
İstanbul’da Tanıtım Günleri’ne davet edildik.
Tabii ki hayır diyemedik.
İki kez katıldık.
Bizim için büyük operasyonlardı her ikisi de.
Artık ürünümüzü taşımayı biliyor ve tanıtma ezberi edinmiştik.
Ürün ilgi çekiyor ve beğeniliyordu.
Çok değerli network’ler ediniyorduk.
***
Çok büyük bir ısrarla da
İstanbul 3. Zeytin ve Peynir Fuarı’na hayır diyemedik.
Bu kez daha profesyonel bir oluşumda,
tüm ülkeden üreticilerle bir araya geldik.
Ürünümüzü diğer emsalleriyle kıyasladık.
***
İşimiz gereği yurt içi ve yurt dışı
Pastacılık & Ekmekçilik ve Tarım & Hayvancılık fuarlarına katılıyoruz.
Ben fuarları gezerken bir yandan
dört gün için taşınan dolaplara,
koltuklara, ürünlere dikkat ediyorum.
Kurulum ve toplanmalarını hayal ediyorum,
yoğun empatik ruhumla.
***
Tüm bu çabalar, deneyimler sonunda
Zonguldak dışındaki tüketicilerimizi
tanıdık, ürünümüzü fark ettik.
Günün sonunda
Çaycuma’da bir şube,
İstanbul fuarları sonunda da
İstanbul’da bir şube açtık.
İstanbul’un en işlek caddesinde
dört yüz kişi ile yaptığımız
açılışın kurdelesini
Bülent Başkan’la Ziya Başkan’a kestirdik.
İstanbul’da Zonguldak rüzgarı estirdik o gün.
Sağ olsun eş dost yalnız bırakmadı,
tohumları Çaycuma Fuarı ve Zonguldak Tanıtım Günleri’nde atılan yeni işletmemizin açılışında.
Emeği, gönlü değen tüm misafirlerimize şükranla.


