Her zaman bilmediğim işe azar azar deneyimleyerek girerim.
Bilmediğim yemeği bile önce az yapar,
sonra geliştirerek artırırım.
Sağlam basmak, hep güvende olmak,
çalışmak, çabalamak, hak etmek,
oturup bir güzel kaymağını yemek en büyük hayat tarzım.
Çocukluğum, geçmişim, yaşadıklarımdan izler,
geriye baktığımda…
Annem önce kışlık odunu taşıttırır bize,
sonra bahçede mangal yakardı kalan odun kabuklarından.
O masadaki lezzeti en lüks hiçbir restoranda bulamadım.
Hayvancılık serüvenim de böyle başladı.
Önce birkaç hayvanla başladım.
Hayvanla, yemle, veterinerle, sütle, bölge ile tanıştım.
5 hayvandan çıkan sütü kendi imalat mutfağında
yoğurtta, sütlü tatlılarda, arkadaşlarla tükettik.
O sıralar personel yemeği için mutfakta
Gerede’li bir bayan çalışıyordu.
Sütle oynamaya başladı.
İlk yoğurt,
sonra süzme yoğurt,
sonra Gerede’nin olmazsa olmazı keş,
1-2 ay sonra da bir peynir geldi kahvaltımıza.
“Bu ne?” dedik;
beyaz peynir değil, sert; Ezine hiç değil!
Aşçı bayan:
“Sütü yoğurtla çökerterek yaptım, 2 aydır salamurada.
O yüzden yeni tattırıyorum” dedi.
Biz:
“Ama bu tuzsuz, nasıl salamura?” dedik.
“Akşamdan bizim ayrana koydum” dedi.
Biz öyle inandık ki bu peynire, başka peynir ağzımıza sürmez olduk.
Bir süre sonra kızartıp getirdi yoğurttan çökerterek,
salamurada bekletip tuzunu ayranda aldığı peyniri;
“Hellim nedir bunun yanında?” dedirtti.
Katkısız, mayasız, birleşenleri taze süt, taze yoğurt ve tuz olan
Gerede çökertme peyniri…
Üzerinde oynamaya, isim bulmaya,
ambalaj planlamaya başladık.
Hikayesini anlatınca
Amerika’lardaki ağabeyim “Feta” dedi salamura peynirimize:
“Ama mutlaka salamura suyu ile ambalajlayın.”
FETA, inek peyniri oldu yoğurt çökertme peynirimiz.
Sıra ambalaja geldi.
Önce 1 kg’lık cam kavanozlara koyduk.
Bilmedikleri bir ürünü fazla almak istemedi tüketici.
Sonra 3’lü vakum yaptık.
Tüketiciye önerdik.
Aslında çok da bilmiyorduk bu ürünün değerini.
Bakanlıktan eş dost ahbaba anlattık bu ürünü.
İlhan Koçulu adres gösterildi.
Hemen randevular alındı.
Bir kavanoz yoğurt, bir kavanoz kaynamış süt,
bir kavanoz Feta inek peynirimizle buluştuk İlhan Koçulu ile.
İlhan ağabey sütün kapağını açtı:
“Kokusu tadından önce geliyor; rasyonun başarılı.”
Yoğurdun kapağını açtı, tadına baktı:
“Mayayı nereden aldın?” dedi.
“Köyde komşumdan” dedim.
“Sakın kaybetme, bu çok eski bir maya” dedi.
Ben henüz Feta’nın bileşenleri ile tanıştırmıştım hocamı.
Sıra yoğurt çökertme Çiftçialı Feta peynirine geldi.
“Müthiş, sıra dışı” dedi.
Hikayesini anlattım, bayıldı.
2 kg’lık kavanozu aldı.
Zaman zaman buluşuruz.
“Feta’yı +4’te hala saklıyorum; yıllar içindeki tadını kontrol ediyorum,
şarap misali aromalaşıyor” diyor.
Biz o günden beri ayrılmadım İlhan ağabeyin peşinden.
Kars’ta peynir çalıştayına kadar götürdük bu peyniri.
İlhan ağabey, Kars’a, Kars’ın ileri gelenlerine tanıttı bu peyniri.
Yarış etti standımda Feta’m Kars peynirleri ile.
Yıllar yıllar… Bu peynire inancım hiç bitmedi.
Bozulmayan bir peynir düşünün; katkısız, sadece süt ve yoğurttan.
Gerede’den Çiftçi Ali'ye güncellenen,
Yunan’la adlanan,
Çiftçi Ali FETA inek peyniri olarak
evrenselleşen, küreselleşen…
Çok inanıyorum, çok!
Ben bu peyniri dünyaya yok satacağım!
Ne oldu, niye inancım coştu böyle…
Sizden gelen geri dönütlerden tabii ki.
Zonguldak markasına değer veren, hep arkamızda duran
Paşalar ailesi sayesinde,
Paşalar tadım günlerinde edindiğimiz notlardan,
yılın son günlerinde zevkle hevesle devam edeceğiz size tattırmaya.
Notlar alacağız, gelişeceğiz, gelişeceğiz,
dünyaya açılacağız.
Teşekkürler emeği geçen herkese.
Birlikte varız ve var olmaya devam edeceğiz.

