Bu hafta yem pazarlamacımın konuşma dilindeydi
mutualist yaşam.
Yeni nesil konuşma dilinde olan
“win & win” ticari ilişki yerine, o
— “Sizinle mutualist bir ilişkide olmak istiyoruz.” diyordu.
Beni mesleki olarak can evimden vurmuştu.
Tabii ki veteriner olmasının yanında bu ifadeleri biliyordu;
ilginç olan, konuşma diline girmiş olmasıydı.
Biyolojide canlıların ekosistemlerindeki
birlikte yaşam şekilleri
üç değişik şekilde görülür:
Mutualizm,
Kommensalizm,
Parazitlik.
Mutualizm,
birlikte yaşayan canlılardan bu birliktelikten
her ikisinin de faydalanmasıdır.
Örneğin;
arılar ve çiçekler...
Arılar çiçeklerden bal özü toplarken,
ayaklarına tutunan polenleri diğer çiçeklere götürerek,
onların tozlaşmasını sağlarlar.
Hatta ileri düşünce, çiçeklerin bal özü üretmesinin nedeni,
tozlaşma için arıları çekmek yönündedir.
Hadi daha ileri gidelim;
arılar olmazsa besin zinciri en tabandan zarar görmeye başlar.
Kommensalizm,
birlikte yaşayan canlılardan bu birliktelikten
sadece bir tanesinin faydalanmasıdır.
Hemen örnek verelim.
Konu pekişsin — örnekler konunun anlaşılmasında çok önemli biliyorsunuz —
balinalarla üzerinde yaşayan midyeleri örnek verebiliriz.
Balinanın hareketiyle farklı beslenme alanlarına ulaşan midyeler,
balinaya ne yarar ne de zarar verirler.
Parazitizm,
birlikte yaşayan canlılardan biri
bu birliktelikten yarar görürken
diğerinin yaşamı zarar görür.
Örneğin;
anofel sivrisineğinin dişisi...
İnsanların kanı ile beslenen bu canlı,
kan emerken insanlara Plasmodium canlısını taşıyarak
sıtma hastalığına neden olur.
Daha çok bataklıklarda yaşayan anofelin atalarının
Zonguldaklı olduğu bir şehir hikayesi var tabii ki.
Hatta bu hikâye şöyle ilerler:
Daha önceleri Zonguldak bataklık olduğu için
anofeller burada çok bulunurmuş
ve sıtma mikrobunu bulaştırırlarmış.
İnsanlar çok hastalandıkları için
tir tir titrerlermiş,
zıngıldarlarmış yani.
O yüzden bu bölge Zıngıldak olarak anılmış uzun yıllar.
İşte bizim pazarlamacı;
“Firmam sizinle mutualist bir ticaret yapmak istiyor.”
diyerek bağlantıyı kurmuştu
o hafta söğüdün altında yaptığımız toplantıda.
Başka bir mutualist örnek daha bu hafta cevizci komşumla yaşadık
ve bu yazının konusu belli oldu.
En sevdiğim yaşam şekli.
Hayri Köktürk,
bizimle aynı dönemde hemen yanımızdaki arazide büyük oranda
ceviz üretimine başladı.
1500 fidan.
Oldukça büyük maliyetli ve akademik bu proje için annesi şöyle demişti:
“Bu köyün iki delisi var.
Biri benim oğlum,
diğeri Alipapila.
İkisi de paralarını toprağa gömüyor.”
Ah be teyzem, ne çok kızmıştım sana o yıllar.
-Eski toprak anacığım
bide sen böyle söyleme"
demiştim.
Ana yüreği işte, çilelerimizi tahmin etmiş ve önlemek istemişti.
Günün sonunda Hayri Bey,
halk dilinde;
“Beş yıl bana bak, elli yıl sana bakarım.”
diyen cevizlerine 10 yıldır bakıyor.
Köylüsüne sezonda ciddi katkı sağlıyor.
O cevizlerini toplatırken,
aileler de para kazanıyor.
Tüm yatırımcılarda olduğu gibi;
mutualist bir ilişki...
Hayri Bey bu hafta da bize mutualist bir teklifle geldi.
Fidanları için yüklü miktarda hayvan gübresine ihtiyaç vardı.
Gübre istiyordu.
Biz de ceviz...
Şimdiye kadar neden böyle bir teklifin gelmediği de
başka bir yazı konusu: Canım Türkiyem’de.