Uygarlık ve medeniyet, biliyorsunuz ki  eş anlamlı iki kavramdır. Bu iki kelimenin de anlam kökleri kentleşme/şehirleşmedir.

Uygarlık kelimesi, yerleşik düzene ilk geçen Türk kavmi olan Uygurlardan gelmektedir. Yine medeniyet de Arapça şehirli olmak anlamına gelen Medine’den türemiştir.

İnsanlar ortak bir mekanda toplu yaşamanın gereğini keşfettikten sonra bunun kurallarını da aşama aşama hayata geçirdi. Sonra da şehirleri ya da Türkçesiyle kentleri oluşturdu. Böylece bir anlamda kent; uygarlığın, kültürün, insana ait maddi manevi tüm değerlerin yaratıldığı, adeta tanrısal bir mekanlar bütünü haline geldi.

Kentlerin insana sunduğu yaşamsal avantajların çekiciliğinin yanında kırsal kalkınmaya gerçek anlamda yeterli desteğin verilmemesinin de etkisiyle kırdan kente olan akım insanların kentlerde toplanmasıyla sonuçlandı.

Medeniyetten neyi bekliyoruz?

İnsan; keşfettiği ve yarattığı maddi ve manevi tüm değerleri elbette korumak ister, geliştirmek ister, zenginleştirmek ister. O değerlere sarıldıkça toplumsal birlikteliği güçlenir, yaşadığı kente olan aidiyet bağları onu kentin bir parçası haline getirir. Orada da kalmaz,  bu güzellikleri gelecek kuşaklara da aktarmak ister.

Kentlere değer katan, o kentin kişiliğini oluşturan ve diğer kentlerden farkını ortaya koyan unsurlar en başta ortak yaşam alanları, anıtları, tapınakları, bayındırlık yapıları, mimarisi ve doğasıdır.

Bu yazının amacı; uygarlığın somut getirilerinin en başında bulunan kentsel mimarlık eserleri bağlamında şehrimizin elinde bulunan gerçekten çok değerli anıtsal yapılardan biri olan Fevkani Köprü’müzün ihya edilerek yaşatılması ve gelecek kuşaklara tertemiz bir şekilde bırakılması için Zonguldak sevdalılarının gönüllerine ve akıllarına hitap etmektir.

Gerçekten medeniyet bunu gerektirir. Çünkü medeni toplumlar, varlıklarını borçlu oldukları geçmişlerinde üretilen bayındırlık eserlerine de aynen ruhlarına huzur veren inançlarına olan bağlılıkları gibi bir sadakatle bağlanırlar.

Onlar bilirler ki bu eserlerin anlamı ve bunlar için verilen emekler gerçekten kutsaldır. O sayede bu kent oluşmuş, o sayede ülkenin dört bir yanından gelen bizler burada hemşehri olmuşuz.

Fevkani Köprü ne olacak

Bakın, konunun duygusal boyutu ne kadar mantıklıysa akıl boyutu da bir o kadar rasyoneldir.

Önceki yazılarımda Köprü‘nün tarihinden, yapımından, işlevinden, bu şehrin varoluşunun en önemli yapı taşlarından biri oluşundan, kentimize verdiği değerden, endüstri ve madencilik geçmişimizi yansıtan kentsel miras oluşundan bahsederek korunması gerektiğini çeşitli yönlerden anlatmaya çalıştım.

Bunların arasında; köprünün kent merkezinde düğümlenen trafiği ustaca yönlendirmelerle rahatlatması, aşırı yağışlarda ortaya çıkan kurtarıcı rolü en başta gelen fonksiyonlarındandır.

Bu bağlamda sorumluluk sahibi insanları uyararak geri dönüşü olmayan bir yıkımı engellemek için çaba gösterdim.

Elbette bu konuda yalnız değilim. Zonguldak’ta Fevkani Köprü’nün değerinin farkında olarak korunmasını isteyen çok sayıda duyarlı ve bilgili insan var.

Onlar da gerek yazılarıyla, gerek içinde bulundukları sosyal konumları çerçevesinde bu mücadeleye katkı sundular ve sunmaya devam ediyorlar.

Köprü ne durumda?

Peki söyleyeyim: Köprü küskün, Köprü yılgın, Köprü yorgun, Köprü beklentide, Köprü ilgi istiyor, Köprü bakım istiyor, velhasıl Köprü hakkını istiyor.

Öte yandan Köprü isyankar, Köprü vefasızlığa tepkili, Köprü değerbilmez insanlara kızgın.

Genlerindeki direnme gücünü veren çeliğin gerekli bakımla nasıl daha yüzlerce yıl sapasağlam hizmet vereceğini biliyor çünkü.

Bunun dışında kendi işini yani köprü olarak görevini yapmaya devam ediyor.

Köprü gerçekten tehlike yaratıyor mu?

Bu sorunun yanıtını bugüne kadar yaptırılan tüm teknik raporlar açıkça veriyor zaten. Raporların tümünde ortak tespitler ve sonuç şudur:

  1. Köprü 65 yıldır bakım görmemiştir.
  2. Yer yer yapısal bozulmalar başlamıştır.
  3. Bunlara rağmen köprü statiği yani dayanımı bakımından fazlasıyla güçlüdür.
  4. Günümüz şartlarında özenli bir şekilde bakımının yapılması gereklidir.
  5. Bu bakım sırasında bazı bölgelerin takviyesi ve kısmen değiştirilmesi gerekir.
  6. Yangın riskine karşı tedbir alınmalıdır.
  7. Bütün bunlar yapılmasa bile bugünden yarına acilen YIKILMA TEHLİKESİ YOKTUR!

Şunu da ilave edeyim, yıkımcıların ileri sürdüğü   “ODTÜ Raporunda”  Fevkani’nin ağır hasar almasına yol açacak depremin olma ihtimalinin tam 2475 yılda bir olduğu açıkça ifade edilmektedir. Yani bu köprüyü yıkacak kadar kuvvetli bir depremin bizim bölgemizde olma olasılığı 2475 yılda 1 dir.

Ben de iş hayatı benzeri imalatlarla geçmiş bir mühendis olarak bu tespitlere katılıyorum ve asıl yapılması gerekenin Köprü’nün hak ettiği bakımının yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Fevkani'yi korumak için ne yapmalı?

Ben, Köprü’yü yıkmak isteyenlerin de aslında kötü niyetli olduklarını düşünmüyorum. Onlar da bu kentin daha modern ve yaşanabilir bir kent olmasını istiyorlar.

Kendilerince buldukları çözüm;  Fevkani'yi yıkıp yerine bir takım yollar, köprüler ve geçitler yaparak kentin görüntüsünü değiştirmek. Böylece bu şehrin daha modern bir görünümü olacağını düşünüyorlar.

Elbette katılmıyorum bu düşünceye. Gerekçelerimi ifade ediyorum zaten.

Burada hepimizin yani tüm Zonguldak sevdalılarının yapması gereken şey ise sanıyorum böyle bir değerin yok edilmesine karşı çıkmak olmalı. Bunun için yetkili etkili kim varsa onları bu konuda uyarmalı ve Köprümüzün korunması için üzerine düşeni yapmaya davet etmeli.

Bu kadar akıl, mantık, duygu, değer, bilim, teknik, statik, maliye, ekonomi, vefa, geçmişe saygı...ve daha nice gerekçe Köprümüzün korunması için yeterli olamıyorsa biz değil o yıkım ekibi zaten bitmiştir.

Umarım o noktaya hiçbir zaman gelmeyiz.

Medeni olmaya kararlı toplumları bedevi yapmayı hiç bir güç başaramaz.

Zonguldak için, ülkemiz için daha güzel konularda buluşmak umuduyla hoşçakalın, sağlıkla kalın.