Kentin kimliği

İnsanoğlunun en önemli eseri kentlerdir desek, fazla mı iri bir laf etmiş oluruz? Olsun. Bence öyledir, çünkü kent, toplumsal yaşamın, bir canlı organizma gibi tüm organlarının birbirini tamamlayarak uyum içinde devindiği, adeta tanrısal bir yapıdır.

O nedenle her kentin, tıpkı insanlar gibi kendine has özgün bir kimliği ve kişiliğiyle dışarıya yansıttığı bir ruhu vardır. O kentin fiziksel, tarihsel, kültürel ve sosyo-ekonomik yapısının belirlediği bir olgudur aynı zamanda kentin kimliği. Meydanları, caddeleri, anıt ve heykelleri, kültür ve sanat yapıları, bütün bunlar bir kentin titizlikle korunması gereken kimlik belgeleridir.

Kentlerin birbirinden ayrı ve farklı olan her unsuru onun kendi kimliğinin bir parçası anlamına gelir. Bu farklılıkların korunarak şehrin geliştirilmesi gerekir. Çünkü, kentte yaşayanların kentin mekanlarıyla kurduğu gönül bağı ve aidiyet duygusu aynı zamanda hemşehrilik bilincini de güçlendiren en önemli faktörlerden biridir. İnsanlar yaşadıkları kentin ruhunu ancak böyle hissedebilir ve kenti sahiplenirler. Hemşehrilik bilinci işte tam da budur. Böylece, gelecek kuşaklara anlamlı bir tarih ve gurur duyacakları bir şehir bırakmış olunur.

Köprümüz, Fevkani

Bu kadar girişten amacım kendi şehrimin bana göre en karakteristik kentsel kimlik belgelerinin başında gelen büyük Fevkani Köprü’nün kaldırılacağı konusundaki kaygılarımı sizlerle paylaşmaktır.

Fevkani Köprü, Alman MİAG firması tarafından yapılarak 1955 yılında hizmete girdi. O dönemdeki yoğun kömür madenciliğinin ihtiyaçları ile günümüzdeki şehirleşmenin gereklerini aynı düzeyde karşılayabilen yüksek öngörülü bir projenin ürünüdür bu eşsiz yapı. Kentin merkezinde, en işlevsel, en kullanışlı, en yararlı ve aynı zamanda tarihi değeri olan bir yapıdır Fevkani.

Şehir merkezinde karayolu ve demiryolu trafiğini beş koldan dağıtma olanağı sağlayan çok yararlı bir kompleksdir Fevkani.

Maden ve endüstri kenti olmakla övünen Zonguldak’a da sanki kişiliğine en uygun ziynet eşyası gibi yakışıyor bir bakıma.

Yapıldığı dönemde ülkenin en büyük ve kapsamlı karayolu köprüsü olarak tarihe geçen bir bayındırlık eseridir aynı zamanda bu yapı.

Köprü tehlikeli mi?

Kömür madenciliğinin bölgemizde giderek öneminin azalmasıyla, 90’lı yıllarda mülkiyeti TTK’dan belediyeye geçti. O  zamana kadar da önemli bir bakım görmedi. Esasen yapısal özelliği itibariyle çelik köprülerin periyodik bakıma ihtiyaçları vardır. Mesnetlerde ve kolon tabanlarında bulunan hareketli elemanların belli sürelerde değiştirilmesi ve niteliği bozulan bağlantı parçalarının yenilenmesiyle yapı yüzyıllarca hizmet görecek şekilde kentle birlikte yaşamına devam eder.

Dünyada benzeri birçok ünlü çelik yapı örneği vardır. Bunların en eskisi sanayi devriminin başladığı İngiltere’de bulunmakta ve bizim gibi kömür ve demir çelik endüstrisinin yoğunlaştığı bir kent olan Coalbrookdale’in bugün en değerli turizm unsuru olarak 240 yıldır yaşamına devam etmektedir.

Şu anda da yapılması gereken sadece budur, yani köprünün istediği bakımın ciddi bir şekilde yerine getirilmesi.   

Buna rağmen köprünün zaten ağır hizmet ve kötü iklim şartları göz önüne alınarak gerçekten yüksek kalitede inşa edilmiş olması da ciddi bir deformasyon olasılığını ortadan kaldırarak günümüze kadar sapasağlam ulaşmasını sağlamıştır.

Bunları hem bir mühendis olarak hem de 2008 yılında şehir içi transit geçiş yolu kapsamında köprünün taşıyıcı konstrüksiyonunda firmamla yapmış olduğum tadilat sırasındaki gözlemlerime dayanarak söylüyorum. Söz konusu tadilat karayollarının hazırlattığı projeye göre yapılmıştı.

Bu arada Fevkani’nin tehlike arz ettiği ve yıkılması gerektiğini iddia eden “yıkım lobisinin” dayanağı olan raporları da inceledim elbette. Bu raporların sonucunda da öncelikle köprünün bakıma ihtiyacı olduğu kanaati vurgulanmakta, hiçbir şekilde yıkılması gerektiği ifade edilmemektedir. 

Yani Fevkani Köprü’nün bizlerden beklediği tek şey, hakettiği bakımdır, YIKIM DEĞİL!

Konuya mümkün olduğu kadar mantık çerçevesinde bakmaya çalışıyorum ve Fevkani’nin kesinlikle yaşatılması gerektiğine  inanıyorum. Umuyorum ki, belediyemiz ve değerli başkanımız Dr.Ömer Selim Alan, adı gibi selim davranıp bu kültür mirası eserin gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir şekilde devredilmesini sağlayacaktır. Bu konuda bana düşen her katkıyı karşılık beklemeden vermeye hazır olduğumun bilinmesini istiyorum.

Merkezden Kozlu’ya raylı sistemin de kurulması halinde hem şehir içi trafik hem transit geçiş ve raylı sistem bir arada çalıştığında köprünün ne kadar gerekli olacağını düşünsenize. Hatta köprüyü daha da faydalı ve işlevsel hale getirmek de mümkün. Bunları tartışalım.

Demek istediğim; bu kentin kimliğini kişiliğini zedelemeyin, sıradanlaştırmayın bu güzel şehri, anılar çöp olmasın, başka Nevin’ler yine başka sahneler için koşsun üzerinde. (*)

Güzel ve iç açıcı konularda görüşmek umuduyla, hoşçakalın, sağlıkla kalın.

(*) Kadın Asla Unutmaz.1968