Hayatta tüm felaketler, iyilikler, kötülükler bizim için.
Hepsinin altından kalkarız.
Ancak insanoğlunun politikacılara özenme çabasıyla hayatı kirletmeye hakkı yok.
Kimsenin yok.
Özenenlere de özenme çabamız yanlış.
*
Ülkece çok büyük iki deprem yaşadık.
Türkiye’nin yedide biri yıkıldı.
Dünyanın en süper gücü de olsa her yere yetişmek eşzamanlı yetişmek mümkün değildi.
Kenetlenerek sorunların altından kalkmak zorundayız.
Tüm kurumların çabalarını yok sayamayız.
*
Diğer taraftan
Politikacılar gelir gider.
Asl olan devlettir.
Kalıcı olan devlettir.
Türkiye Cumhuriyeti tüm zorlukları atlatacaktır.
*
Önce enkazı kaldıracağız.
Ama!
Bir taraftan yaraları sararken bazı liyakatsız yöneticilerin neden olduğu organizasyon bozukluklarını konuşmayacaksak neyi konuşacağız?
*
İmar affının bu ülke için gerçek bir sorun olduğunu konuşmayacaksak neyi konuşacağız?
*
Belediye, müteahhit, yapı denetim firmalarının çıkar üçgenlerinin neden olduğu yıkımları konuşmayacaksak neyi konuşacağız?
*
Ve bazen insanların her farklı düşünce karşısında karşı algı operasyonlarına katılmak için çaba sarf ettiğini görüyoruz.
Dünyamız, hayalimiz, geleceğimiz onlarca çocuğumuzu enkazdan kurtaran Zonguldak madencisine başta izin vermeyenleri konuşmayıp da neyi konuşacağız?
*
Hatipoğlu hocamız bile dile gelmiş diyor ki;
 "Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir gibidir. 
Uzmanları dinleyeceğiz. 
Bundan sonraki süreçte onları dinlemek zorundayız. Geçmişte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. 
Kader bu değil, kader akıllı düşünmektir, tedbir almaktır” diyor.
Bunları konuşmayıp da neyi konuşacağız?
*
CHP’li Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş’ın, Kaçarken yakalanan müteahhit için; 
"Burada ne belediye ne mevzuat ne bu işi yapan insanlar gerçekten de çok sorgulanırsa biz onlara yazık etmiş oluruz" diyor.
Bunun nasıl bir vicdansızlık olduğunu konuşmayacağız da neyi konuşacağız?
*
1999 depremlerinden bu güne çıkarmadığımız, çıkardıklarımızı da yeterince uygulamadığımız dersleri konuşmayacağız da neyi konuşacağız?
*
Dört tarafındaki tüm binalar yıkıldığı halde yıkılmayan binanın neden yıkılmadığını, yıkılanlar ile yıkılmayanlar arasındaki farkı konuşmayıp da neyi konuşacağız?
*
Allah aşkına politikacılara özenmeyi.
Politikacılar gibi konuşmayı bırakın.
Depreme hazır olmak için Japonya olmaya gerek yok ama Afganistan kadar da gerçekleri görmezden gelmeye gerek var mı?
*
İnsan olacağız insan!
İnsan olamadığımız sürece, doğruları; adamına, çıkarımıza, yakın gördüğümüz siyasete göre eğip bükmeye devam ettiğimiz sürece sürekli enkaz altında kalan, bizler ve ülkemiz ekonomisi olacak.
*
“Bir şey olmaz” kafası ile yaşadığımız şu dünyada başımıza gelenleri gördük.
Bilim insanları daha ne kadar söylesin.
Japon bilim insanları daha ne kadar söylesin.
“İstanbul… İstanbul” diyorlar.
Daha ne desinler?
*
Bunca insanı, kurumları İstanbul’a yığmaya gerek var mıydı?
Şimdi insanlar başına geleceklerini bile bile kaçmaya cesaret edemiyor?
Milyonların en büyük ümidi; 
“Deprem olacaksa olacak. İnşallah büyük olmaz da ucuz atlatırız”
*
Türkiye’de bu bağlamda çok ama çok radikal kararlar alınıp uygulanmak zorunda.
Bunların başında İstanbul’un azaltılması en başta olmalı!