Cuma, Müslümanların bayramı, Cuma Namazları ise Müslümanların olmazsa olmazıdır. Her hafta adeta bayram havasında geçen Cuma günlerinin en güzel zaman dilimlerinden biri ise Cuma Namazı Saati ve hutbe vakitleridir. Hutbe okunurken herkes pür dikkat hutbeye odaklanır ve hatibi dinler. Hutbeler, Müslümanlar için bir eğitim, öğretim, aydınlanma ve yenilenme fırsatıdır.
Hutbeler, her yerin zaman ve şartlarına göre ayrı ayrı hazırlanabileceği gibi geneli ilgilendiren konularda tek merkezden hazırlanıp bütün camilerde okunması da geçmişten günümüze uygulanan bir usuldür.
Hutbe, Müslümanları ilgilendiren konularda onları uyaran, uyandıran ve bilinçlendiren konulardan oluşmaktadır. Muhatap kitlesi de Müslümanlardır. Öyle hutbeler vardır ki daha Cuma kılınıp camiden çıkılmadan ses getirmekte, işine gelmeyenleri halden hale, şekilden şekile sokmaktadır. İşte bunlar gerçek hedefini bulan, amacına ulaşan, etkili ve tesirli hutbelerdir.
Camiye gelmediği halde hutbeleri sosyal medyadan okuyup Allah’ın emirlerinin anlatılmasına karşı çıkan ve şeytanın tetikçiliğine soyunanlar her türlü iletişim araçlarıyla dine, diyanete, Din Görevlilerine edepsizce saldırmakta ve hakaret etmektedirler. Bunun en son örneği Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Ağustos 2025 tarihli "Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" başlıklı hutbesine sosyal medyadan verdikleri acımasız, ahlaksız ve vicdansız tepkiler olmuştur. Oysa aklıselim sahibi tüm Müslümanların takdir ettiği ve adeta ayakta alkışladığı bu hutbe son derece yerinde, anlamlı ve değerlidir.
Yasayla “toplumu din konusunda aydınlatmak” ve “ibadet esasları ile ilgili işleri yürütmek” ile görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Müslümanları ilgilendiren her konuda olduğu gibi kadın erkek herkese farz olan tesettür ve hayâ konusunda da üzerine düşeni yapmak ve hizmet ettiği Müslümanlara bu konuda rehberlik etmek durumundadır. Bu, Diyanetin en doğal görevidir.
İşte Diyanet İşleri Başkanlığı son zamanlarda artan çıplaklık ve hayasızlık akımları üzerine sorumluluk bilinciyle hareket etmiş ve bir hutbe hazırlayarak tüm Müslümanların dikkatini çekerek yapılan hatalardan bir an evvel dönülmesini arzu etmiştir. Sorumluluk bilinciyle hareket ederek yanlışlara dur demeyi ilke edinen ve muhataplarına doğruları gösterme gayretinde olan bu güzide kurumumuzu yıpratmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Zaten yıpratmaları da mümkün değildir. Çünkü milletimiz kimin ne olduğunu çok iyi bilmekte ve bu malum zihniyetlere asla prim vermemektedir.
Aziz milletimizin büyük takdirini alan söz konusu hutbeden bazı bölümlere bir göz atalım. Bu hutbede şu sözlere yer verilmiştir. Umarım bundan herkes payına düşeni alır:
“Her işimizde olduğu gibi giyim kuşam ve mahremiyet konusunda da ölçümüz Allah’ın emirleri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti olmalıdır. Unutmayalım ki bedeni açıkta bırakan elbiseler, vücut hatlarını belli eden kıyafetler tarz ya da imaj değil Allah’ın emirlerini ihlal etmektir.
Maalesef, mahremiyetin pervasızca ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz. Günümüzde giyim sektörü, modacılar ve bazı medya çevreleri, “özgürlük” ve “çağdaşlık” adı altında çıplaklığı özendirmekte, örtünmeyi değersizleştirmektedir.
Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Uzuvları belli edecek şekilde dar elbise giyenler Allah Resûlü (s.a.s)’in ifadesiyle, “Giyinik çıplaklardır.” (Müslim, Cennet, 52).
İnsanın bedenini, mahremiyetini ve özelini toplum önünde sergilemesi; aklın, vicdanın ve fıtratın bozulmasıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.s), “Azîz ve Celîl olan Allah Halîm’dir, hayâ sahibidir, ayıp ve kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.” (Nesâî, Gusül, 7). Buyurmaktadır.
Bazı sinema, dizi film, dijital mecralarda yapılan yayınlar ve reklamlar aracılığıyla normalleştirilmeye çalışılan çıplaklık, cesaret ve özgürlük değil, aile kurumuna yapılan bir saldırıdır. Uygunsuz kıyafetlerle toplumsal alanlarda, hele hele kurumsal özelliği olan mekânlarda bulunmak asgari ahlak kurallarına bile meydan okumaktır. Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.”
Her cümlesi yerli yerinde ve son derece titizlikle hazırlandığı belli olan bu hutbe, görülen lüzum üzerine büyük bir sorumluluk bilinciyle Müslümanlara sesleniyor. Müslümanlar da hutbeden son derece memnun kaldı. Şahsen benim de son yıllarda dinlediğim en muazzam hutbelerden biriydi.
Bu arada bugün de (8 Ağustos 2025 Cuma) hutbe bir harikaydı. Tatilde ölçülü olmayı, her nerede olursak olalım Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket etmeyi ve özellikle de anne babamız başta olmak üzere tatil günlerinde yolumuzu bekleyenleri mutlaka ziyaret etmemizi öğütleyen güzel bir hutbe dinledik.
Diyanet İşleri Başkanlığımızı bu güzel hutbelerden dolayı tebrik ediyor, böyle muazzam hutbelerin devamını diliyorum.
"Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği" başlıklı hutbeyi Müslümanım diyen herkes mutlaka okumalı ve evlatlarına okutmalıdır. Biz Müslümanız. Allah elbette karışır bizim giyim ve kuşamımıza. Çünkü o bizim Rabbimiz. Ve biz ahirette ona hesap vereceğiz.
Bu güzel hutbeyi mutlaka okumanızı ve genç evlatlarınıza okutmanızı tavsiye ediyorum.
Hutbenin linki: https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/37890/cuma-hutbesi-hay-allahin-emri-fitratin-geregi
Sadece bu hutbe için bile;
Teşekkürler Diyanet!
İyi ki varsın!