Ak Parti Karabük Milletvekili değerli dostumuz Ali Keskinkılıç geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak TTK’ya işçi alınması çağrısında bulundu.
Keskinkılıç’ın ikinci vurgusu ise alım yöntemiyle ilgiliydi.
Dedi ki; “Kura ile değil mülakat ile alınmalı”
Onlarca yorum geldi.
Tepkiler yükseldi.
“Vay efendim mülakat mı olur?”
Keskinkılıç’ın bahsettiği mülakat, adayın ön yeterlilikten geçmesi.
Yani bedensel olarak yeterliliği, madencilik geçmişinin olup olmadığı, kazma tutmasını bilip bilmediği, direk taşıyıp taşımayacağı, karanlık dehlizlere girip giremeyeceği.
Bu mülakat tarzı olmadığı için kaçak ocaklarda çalışan binlerce kişi kuradan çıkmadığı için TTK’ya giremiyor.
Sonra peş peşe ölüm haberleri geliyor.
Mesela bugünlerde benzer haberler gelebilir.
Aman dikkat!
Sonra bu mülakatı geçenler arasından kura çekilmesi daha doğru olur.
Olayda bir de TTK – Kardemir çekişmesi yaşanıyor.
Yenice’nin de bir maden memleketi olduğu ve TTK’ya alımlarda Yenice’nin devre dışı bırakılamayacağının unutulmaması gerekir.
Olmadı Devrim Başkan!
CHP Zonguldak İl Başkanı Devrim Dural bir basın toplantısı yaptı.
İmamoğlu’na yapılan operasyon ve sonrasında yaşanan gelişmelere değindi.
Devrim başkanın yol haritasını dikkatle izliyoruz.
Başarılı da buluyorum.
Dikkatli.
Özenli.
Haliyle politik tartışmalara bağlı olarak farklı görüşler olsa da bugüne kadar iyi götürdü.
İmamoğlu meselesine değinirken esasında Zonguldak’ın gündeminde olan önemli konularda iki kelam etmesini beklerdik.
Mesela ısrarla gündemde tuttuğumuz şu şehir içinden geçiş güzergahında yaşananlar.
Ölen vatandaşlarımız.
Üst geçit veya belediye tartışmaları.
Tedbir tartışmaları.
Vesaire vesaire.
Daha önceki açıklamaların ötesinde yeni gelişen durumlar ve tartışmalar ışığında Devrim Başkan’ın bu konuda şöyle veya böyle görüşünü duymak isterdik.
Siyasetçi, böyle durumlar karşısında ortaya koyduğu tavır farkını gösterir veya göstermez.
Devrim Başkan gibi bu şehirde ilgili siyasetçilerin ve kurumların sessiz kalmaya devam etmesi insanımıza verdikleri değer ile doğru orantılı galiba!
Vay başımıza gelenler!
Şu yolda yaşanan ölümlü kazaların ardından yazdığım yazıda;
“Vali Bey yaşanan rezillikleri görüyor.
Balkondan alternatif tören yapan CHP’lilere esti gürledi ama bu bölgede yaşanan rezillikler karşısında, siyasetçiye, belediye başkanına, karayollarına;
‘Ne diyorsunuz oğlum siz. Vali benim’ demedi.
Çok duyarlı sosyal medya şeyine dönen belediye başkanına;
‘Şu geçiş döneminde olağanüstü bir durum var. Beş noktaya sabit zabıta koyacaksın’ diyemedi”
Vay niye öyle yazarsın falan.
Neden yazmayayım?
Hakaret mi ettik?
Başka bir şey mi dedik?
Vali Bey bir baba.
Vali Bey Devlet Baba.
Vali Beyin de evlatları var.
Bir baba olarak herkesi korumak zorunda.
Can güvenliğini düşünmek zorunda.
Vali Bey ister mi böyle şeyler olsun?
İstemez.
Yani Vali Bey’in alınmadığı gücenmediği bir konudan başka şey çıkarmak isteyen varsa çıkarsın.
Ama şunu da biliyoruz.
Vali Bey, sevgili Tahsin başkanımızın geçen ki toplantıda ortaya koyduğu tarzdan sonra iki kelime söylese, bir uyarı yapsa bunlar çıkıp;
“Vay efendim iktidarın valisi CHP’li belediye başkanına neler söyledi” diyerek reklam peşinde koşacaklar.
Biz olaya insani tarafına bakıyoruz.
Biz sorun ve onun çözüm tarafına bakıyoruz.
Gündelik politik hastalıklarınıza bizi alet edemezsiniz.
Aylardan beri yayın yaptık, trafik komisyonu ve diğer sorumlulara çağrıda bulunduk.
Emin olun çok daha vahim durumlar var.
Asıl acı olan ise ortaya konulan sorumsuzluk!
Neyse işte biz niyetimizi ortaya koyuyoruz siz anlamak istediğinizi anlayın!