Köpeksiz köyde değneksiz gezmeye alışmış bazı hadsizlerin, demokratik bir toplumun en saygın kurumlarından biri olan basını, sırf üç kuruşluk sefil çıkarları için bu kadar pervasızca kullandıkları ilk değildir şüphesiz.

Belki benim gördüğüm en çarpıcı örneklerden biri olmasından etkilendim, belki de gereğinden fazla değer verdiğim bazı kişilerin bu kadar düşük olduklarına şahit olmanın şoku beni böyle etkiledi.

Her ne olursa olsun ya da insan hangi işi yaparsa yapsın birinci ilke o mesleğe ihanet etmemektir, çünkü o meslek seni doyuracaktır, o meslek sana toplumun saygısını kazandıracaktır. Bu iki kriterden değerlisi olamaz şerefli bir insan için.

Burada eğitim seviyesinin bir rolü yoktur. Yani klasik bir analojiyle, bir çobanın bir profesörle arasında hiçbir fark yoktur mesleki saygınlık anlamında. Arada bir fark varsa o da verdikleri emek, yaptıkları işe gösterdikleri özen ve saygılarıyla ortaya çıkar.

Eğitimle sadece bazı mesleki bilgi ve becerileri edinirsiniz. Sizi o meslekte saygı duyulacak seviyeye taşıyacak olan ise sizin, mesleğinizi insanlar ve hatta doğa için nasıl kullandığınızla ilgilidir. Bunun bir adı da iş ahlakı ve sorumluluk duygusudur.

Basın ve genel anlamda medya ise, birçoğumuz ne kadar bilincinde olmasak da, bizlerin hava kadar, su kadar muhtaç olduğumuz haber alma ve sesimizi duyurma ihtiyacımızı karşılayan en temel mecralardır.

Bu kurumların, birtakım sorumsuzların elinde tamamen güvenilmez ve hatta topluma zararlı bir seviyeye düşürülmeleri, inanın yaşadığımız ortama zehirli gaz enjekte edilmesinden farklı değildir.

Bu karamsar ruh haline nereden kapıldığımı ve beni bu konuda yazmaya sevk eden sebebi sorarsanız, bugünlerde gündemde olan bir konuda, şehrimizin en nadide eğitim kurumlarından birini ortadan kaldırmak isteyenlerle aynı paraleldeki görüşlerini en seviyesiz ve sefil bir biçimde yansıtan, yapılan samimi ve yapıcı uyarılara bir de utanmadan tehditvari bir üslupla yanıt veren birilerinin basınımızda yer almasının yarattığı endişedir.

Burada, İsmet İnönü’nün meşhur ve veciz sözlerini bir kere de ben kullanmak istiyorum: “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur”

Sonuçta insanız ve her an hata yapmaya açığız. Hayatımız güzellikler kadar hatalarla da dolu. Bütün mesele samimi ve dürüst olmak, işimizi doğru yapmanın yanında ilişkilerimizde de tutarlı olmaktır.

Bir de, basın mensubuysa bir insan, bir kere değil birkaç kere daha düşünerek ifade etmeli düşüncelerini. Yoksa böyle açmazlara düşebilir bir anda.

Sonuç olarak, söz konusu hadisenin öznesi olan eğitim yuvasına zarar gelmemesi birinci önceliğimizdir. Ondan sonrakiler teferruat sınıfına girer.

Bütün amacımız, bu güzel kentin kültür varlıklarını bir emaneti korur gibi kem gözlerden bile sakınmak ve gelecek kuşaklara daha sağlıklı bir şekilde devretmek.

Çok daha güzel ve iç açıcı konularda görüşmek umuduyla hoşça kalın, sağlıkla kalın.