Zonguldak Belediyesi tarafından yeni hizmete alınan Tersane Plajı’nda BEUN Hemşirelik 3. sınıf öğrencisi 22 yaşındaki Uğur Ayaz’ın boğularak ölümünün ardından ihmal iddiaları gündemde.
Bununla ilgili bir analiz haber yayınladık.
Bu arada Kapuz ve Tersane Plajlarının turizm işletme belgesi almadığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Sualtı Sporları Federasyonu’nun denetimin dışında kaldığı ortaya çıktı.
Valilikte konuyla ilgili önemli bir toplantı vardı.
Plajlar halka açık yerler.
Ama bir ticari hizmet veriliyor ise o zaman belge şart.
Dolayısı ile belediyenin yetkisinden alınabileceği belirtiliyor.
Yani belediyenin yetki devri tartışılabilir.
Kozlu Ilıksu için sorun yok. Orasının Turizm İşletme izni var.
Şimdi; “Selim Alan zamanında yoktu. Tahsin Erdem olduğu için mi bunlar yapılıyor?” sorusu akla gelecek haklı olarak veya bu konuda bir hamle uyarı yapılsa olay böyle yorumlanacak.
Mesela Tersane Plajı’na inişte yapılması gereken bazı üst geçitler var?
Selim Alan başkan olarak kalsaydı onlar yapılacaktı.
Alan başkan olsa Tersane Plajı yine bu şekilde plaj olarak açılacak veya başka bir kuruma devredilecekti!
Neyse işte!
Bizler sorunun özünü konuşmaktan çok politik üstünlük yarışına dönüştürdüğümüz için arada olanlar insanımıza ve şehrimize olur.
Doğru ne ise o olsun.
Tersane Plajı’na yapılan güzel işleri takdir etmekle birlikte kanun, yönetmelikleri de tam yapalım ki bir boğulma vakası yaşandığında kim ne kadar sorumlu, kim kime neden engel çıkarmış görelim.
Cankurtaranlar ne kadar hazır?
Usta dalgıç Batur Hamarat diyor ki;
“Gencecik bir delikanlı akşam saatlerinde tersane plajında, onlarca kişinin gözleri önünde boğularak can verdi.
Yıllardır yazıyoruz, dilimiz döndüğünce anlatıyoruz daha kaç hayat yok olsun.
Belediyeler ota, b.ka her şeye bütçe ayırırken neden plajlara yeterli sayıda cankurtaran yerleştirmiyor?”
Buna ilave olarak belediyelerin cankurtaran uygulamasında da sıkıntılar var.
Cankurtaranlara sabah 7 akşam 7 saatleri arasındaki mesai gibi.
Pek çok yerde cankurtaranlar insanlara güven verir.
Ancak belge almış yüzme bilen herkesin da cankurtaranlık yapamayacağını, işlerin yanlış gittiğini söyleyenler de yine cankurtaranlar.
Gönüllü kurtaranlar ile yetkili kurtaranlar birbirine karışmış durumda plajlarda.
Biz Kapuz Plajı’ndan meşhur Hayri abiyi bilirdik.
Irak sınırında nöbet kulesindeki albay gibi pür dikkat bekler, askerlerini ona göre yönlendirirdi.
Bu işin bir de Dedeman Otel altındaki Balkaya Plajı (yanlış adıyla Kızlar Plajı) boyutu var.
En büyük risk orada.
Bu kafayla orada da çok can gider!
Bizden uyarması.
Allah herkesi korusun!
Emin Ağabey de gitti!
Eski Şafak Gazetesi’nden bildiğimiz tanıdığımız Emin Ağabey, meslektaşımız Batuhan’ın babasını kaybettik.
Mekanı cennet olsun.
Bazen bir ömrü küçük bir mezara sığdırabilirsiniz ama yaşanmış hayatları üç cümleye sığdıramazsınız.
Emin Ağabey her zaman bizlerden nezaketini, saygısını, ağabeyliğini eksik etmezdi.
Sohbeti çekilir, kafa dağıtmayı severdi.
Bazen çok dertlense de kafaya fazla takılmaması gerektiğini de hatırlatırdı.
Batuhan’a bu mesleği miras olarak bıraktı.
Kalabalıklar arasında acıların pek farkına varılmaz.
Kalabalık dağıldıkça bir babanın bıraktığı boşluk asla dolmaz.
Zaman geçer özlem büyür.
Hepimiz yaşıyoruz.
O nedenle gölgesi bile yeten her baba gidince insanoğlu ayazda kalır.
İnsan 10 yaş birden büyür ve daha çok yalnızlaşır.
Sabır diliyorum.
Mekanı cennet olsun.
Otopark meselesi!
Zonguldak’ta hangi esnafı, vatandaşı dinlesek otopark sorununa dikkat çekiyor.
Her zaman dediğimiz konu şu.
Yöneticiler sorunları sorun olarak görmezden gelirse ortada sorun kalmaz.
O nedenle bizimkiler de ne yazık ki çoğu zaman sorun yokmuş gibi davranıyor.
Şehir Hindistan sokaklarına döndü.
Eleştirince Zonguldak’ı kötülemiş oluyoruz!
Aksine!
Biz sahip çıkıyoruz siz kötülük yapıyorsunuz!
Pratik çözümler konusunda küçük acil bir öneri olsun.
TTK’nın liman sahası içinde yani minibüs durakları karşısında boş bir alan var.
Orasını acilen bir otopark alanına çevirmek mümkün.
Yetki devri falan istemeyelim.
TTK yönetimi yapsın.
Kentini seven yönetici bir günde karar alır, üç günde çevirir, bir haftada bu işi bitirir!
Haydi!