Kaybolup ağlayarak annesini arayan bir çocuğa ya da yolunu kaybetmiş bir yaşlı amcaya şefkatle yaklaşıyoruz. Bazen üzüldüğümüz için yapıyoruz bunu bazen de onların yerine kendimizi koyuyoruz. Çünkü olumsuz bir durumla tek başlarına kalmalarını istemiyoruz. Korkan bir kadına ya da kimsesi olmayan bir adama da yardım ediyoruz. Onların bize ihtiyacının olduğunu düşünerek sorumluluk alıyoruz.

Sadece insanlara değil bakın. Bazen sokakta arabanın çarptığı bir köpeği veterinere götürüyor bazen ise kurumaya yüz tutmuş bir ağaca su veriyoruz.

Neden?

Çünkü yaşasınlar ve acı çekmesinler istiyoruz.

İhtiyaç duydukları sevgi, saygı, ilgi, adalet, şefkat, aidiyet adı her neyse o kadar bonkörüz ki!

Peki kendimize?

Ruhumuzdan yükselen “Hani Bana”lar ne olacak peki?

Soruyorum;

En son ne zaman kendiniz için bir şey yaptınız? Her gün sizin dışınızdaki şeyler için birçok şey yaparken kendiniz için ne yaptınız? 

Bir anne olarak en son ne zaman dinlenmeye vakit bulamadınız?

Bir baba olarak en son ihtiyacınız dışında kendinize ne alamadınız ya da almayı ertelediniz?

Bir eş olarak en son ne zaman istemediğiniz halde sırf partneriniz istiyor diye sex yaptınız?

Sevilen bir yönetici olarak en son hangi bireysel probleminizi görmezden gelerek ekibinizin sorunlarıyla ilgilendiniz?

Bu liste öyle uzar gider ki… Oysa cevaplar birbirine hep çok benzer.

Beden ve ruh. İki farklı yapı. Birisi somut diğeri soyut. Birisi istiyor diğeri ise o istekleri yerine getiriyor. Peki soruyorum,

Ruhunuzun; sevgi, saygı, anlayış kim bilir bazen değerli olduğunu hissetme ya da bir varlık olarak fark edilme dürtüsü ve en önemlisi şefkate olan ihtiyacını ne kadar duyuyoruz ve bu ihtiyaçların giderilmesi için neler yapıyoruz? Ya da yapıyor muyuz?

Son zamanlarda üzerine çokça çalışma fırsatı bulduğum ve yaptığım her okumada beni kendine hayran bırakan bir kavram var.

“ÖZ ŞEFKAT”

Adından da anlayacağınız üzere şefkatin özünüze verilme hali. Zor zamanlarımızda, acılı anlarımızda ihtiyaç duyduğumuz şefkat, anlayış, nezaket ve desteği kendimize sunabilme becerisi olarak tanımlanıyor. Hata yaptığımızda, başarısız olduğumuzda ya da kendimizi tanımlarken kullandığımız ifadelerde kendini sıkça gösteriyor aslında. Genellikle kaba ve sert bir üslupla eleştiririz kendimizi.

“Ne kadar da aptalım bir işi beceremedim.”

(Herhangi bir işte başarısız olmak seni aptal ya da beceriksiz yapmaz. Yaptığın ve başardığın diğer şeylerin farkına varmaya çalış. Başarısızlıklarından ders çıkar ve yaşamına çıkardığın derslerle devam et.)

“Ezik olduğum için sürekli hakkım yeniyor.”

(Anlayışlı ya da kibar olman ezik olduğun anlamına gelmiyor. İnsanların seni sevmesi ya da seni bırakmaması için kendini savunmuyor olman sevgiye ve desteğe ihtiyacın olduğu anlamına gelir. İhtiyaçlarını keşfet ve kaynaklarını çoğalt.)

“Şişko ve çirkin olduğum için zaten hiçbir kıyafet bana yakışmıyor”

(Kilolu olman çirkin olduğun anlamına gelmiyor. Güzellik ve çirkinlik göreceli kavramlar. Toplumsal normların yarattığı güzellik algısının dışına çıkıyor olman seni diğerlerinden çirkin değil farklı yapar ve farklılıklar güzeldir.)

“Ben nasıl hata yaparım inanamıyorum kendime.”

(Çünkü insansın. Nasıl her zaman gülmediğimiz gibi her zaman da doğru davranamayabiliriz. Önemli olan yaptığımız hatalardan ders çıkarmak ve tekrar etmemeye özen göstermek. Aynı hatayı birden çok yapabilirsin. Kendine kızma. Demek ki o yanlıştan öğrenecek daha çok şeyin var.)

“İnsanların içinde kendimi tutamayıp zırıl zırıl ağladığım için çok kızgınım kendime.”

(O an yaşadığın durumdan kaynaklı ruhunun ağlamaya ihtiyacı vardı ve duygusal olarak bu durum sana çok acı verdi. Her zaman mükemmel ve dik duramayabilirsin. Her zaman mükemmel ve kusursuz olmadığın gibi.)

Kendimize Nasıl Şefkat Gösteririz?

Yaşamın içerisinde birçok zorlukla karşılaşıyoruz. Kimi zaman aile yaşamımızda kimi zaman ise iş yaşamında. Karşı karşıya kaldığımız durumlar veya düşünceler bazen istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu süreçte; kendimizi yargılamadan, eleştirmeden, suçlamadan; duygularımızın farkına vararak, onları kabul ederek, bu duyguları yaşamak için kendimize izin vererek ve bunu yaparken de kendimize merhametle yaklaşarak eyleme geçmek ilk adım diyebiliriz.

Kendimize sorduğumuz;

-Ben şu an neye ihtiyaç duyuyorum?

-Bu duruma neden bu kadar sevindim? İçimde ne eksikti de o tamamlandı?

-Bu olay beni niye bu kadar öfkelendirdi? Neyi kaybettiğimi düşündüm? Hangi sınırım başkaları tarafından ihlal edildi?

-Duyduğum sözler neden beni bu kadar düşündürdü? Arka planda beni rahatsız eden bana dair bir şeyler mi var?

Sorularıyla kendinizi sorgulayabilir, farkındalığınızı arttırarak bulduğunuz cevaplara yönelik yaşamınızda değişiklikler yapabilirsiniz.

Cümlelerimi Klinik Psikolog Dr. Christopher Germer’ın  “ Öz Şefkatli Farkındalık” kitabından bir alıntıyla sonlandırmak isterim.
“Farkındalık ve öz şefkat bir kuşun iki kanadı: Acıyı tanımak için farkındalığa, acıya kendimizi açacak kadar güvende hissetmek içinse öz şefkate ihtiyacımız var. Öz şefkat, farkındalığı ısıtarak karşılaştığımız zorluklara ve bu zorluklar karşısında kendimize hoşgörüyle yaklaşmamıza olanak veriyor. Farkındalık kendini "Şu anda deneyimlediğim nedir?" cümlesiyle ifade ederken öz şefkat "Şu anda bunu deneyimlerken kendime nasıl destek olabilirim?" cümlesiyle vücut buluyor.”