Âlemlerin Efendisi sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)’in dünyaya teşriflerinin 1452. yıl dönümüne kavuşmuş bulunmaktayız. Bizi böyle mübarek bir kandil akşamına kavuşturan ve bize ona ümmet olma şerefini bahşeden yüce Rabbimize sonsuz hamdü senâlar olsun.

O geldi mazlumlar güldü, kız çocukları, kadınlar insan yerine kondu.

O geldi dünyaya huzur, adalet, güven geldi.

O geldi ırkçlık yerle bir oldu.

O geldi alemlere rahmet, gönüllere sevgi, saygı, merhamet geldi.

Yüce Rabbimiz O’nu bize şu şekilde anlatmıştır:

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe Suresi 128. Ayet)

Bu akşam inşallah O’nun gelişini, mübarek veladetini, Mevlit Kandili’ni kutlayacağız. Onun iki dünyada da huzur ve saadet reçetesi olarak bize bıraktığı Kur’an-ı Kerim’i bir kez daha içten ve samimi olarak okumaya ve anlamaya, okuyanları ve anlatanları dinlemeye çalışacağız.

Bu gece alemlere rahmet olarak gönderilen ve bunu da “ “Ben ancak rahmet olarak gönderildim, lânetçi olarak gönderilmedim” (Müslim, Birr 87)  hadis-i şerifi ile ifade eden sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’i anmak ve anlamak için ne güzel bir fırsattır.

Bu gece Türkiye’mizde ve müslümanların yaşadığı her yerde camiler onun aşkı ve sevgisiyle dolup taşacaktır.

Bu gece vesilesiyle yazılacak o kadar konu var ki bu satırlara sığdırmak mümkün değil. Bu yazımızda tüm konuların özü olan birlik ve beraberlik konusuna temas etmek istiyoruz. Çünkü birlik ve beraberliğimiz giderse ortada ne din kalır, ne de dini yaşayacak müslüman.

Biliyoruz ki inşaallah bu gece camilerimiz, mescitlerimiz dolup taşacak. İşte tam da bu noktada hemen belirtlelim ki bu birlik ve beraberliğimiz camilerle, mescitlerle sınırlı kalmamalıdır. Omuz omuza oluşumuzu, aynı safta duruşumuzu ve özetle bizi yoktan var eden Allah (cc)’a layık bir kul oluşumuzu sadece cami içinde değil cami dışında da devam ettirmeli, bu konuda var olan noksanlıklarımızı gidermenin yollarını aramalıyız.

Her müslüman bilir ki Allah (cc) insanları birbirine düşüren ırkçılık, haksızlık, adaletsizlik, kibir, gurur, haset ve benzeri hareketleri müslümanlara şiddetle yasaklamıştır. Yani bir insan hem ırkçılık yapıp hem de müslüman olamaz. Bir insan hem kibir ve gurur içinde yaşayıp hem de olgun bir müslüman olamaz. O halde her müslüman bu çirkin vasıfları üzerinde taşımaktan şiddetle kaçınmalıdır. Özetle söylemek gerekirse Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resulüllah diyen tüm müslümanlar olarak enerjimizi birbirimizden uzaklaşmak için değil Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i kendimize örnek alarak birbirimizi sevmek ve gönüller kazanmak için harcamalıyız.

Temenni ve duamız, Allah (cc) ve Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aşkıyla aynı saflarda omuz omuza duran Müslümanların, camilerde oluşturduğu muhteşem birlik ve beraberlik tablosunu hayatın her alanında aynı sevgi ve muhabbetle yaşaması ve devam ettirmesidir.

Bu mübarek geceyi bir fırsat bilerek İslam kardeşliğini sadece sözde bırakmadan tüm hareketlerimize yansıtmamızın gayreti içinde olmalıyız..

Yaşanan olumsuzluklar elbette hepimizi üzmektedir. Ama bunlar bizi asla ümtisizliğe itmemelidir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki altın her zaman altındır. Çamura batmakla o, değerinden hiçbir şey kaybetmez. Her şey aslına rücu eder sözü de boşa söylenmiş bir söz değildir. Bu nedenle kesinlikle karamsarlığa gerek yok. Asırlarca İslâm’a bayraktarlık yapan Aziz milletimiz yüce Allah (cc)’ın emrinde ve kutlu Nebinin izinde dün olduğu gibi bugün de, yarın da birlik ve beraberlik içinde yaşamaya ve İslâm davasına hizmet etmeye devam edecek, tertemiz nesillerimizi özümüzden koparmaya, dinimizden uzaklaştırmaya ve birlik ve beraberliğimizi bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Rahmet ve merhamet Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimize akla hayale gelmedi tuzaklar kurup eziyetler eden Ebu Leheb ve Ebu Cehillerin günümüz versiyonlarının cirit attığı şu dünyada hiç şüphemiz yok ki Allah ve Resulünün yolunda dimdik ayakta duran ve gerektiğinde fedai can edecek nice kahraman Yasirler, Mus’ab’lar, Sümeyyeler vs. vardır. Bakmayın siz boş tenekerin tam tam seslerine..! Bu alemde güle sevdalı ve hayatın her alanında onu örnek alan nice Selahaddin’ler, Fatihler, Alparslan’lar, Ahmet’ler, Mehmet’ler, Ayşeler, Fatmalar vardır. Yıldızlar misalidir onlar. Her zaman görünmez ama varlıkları asla inkar edilemez. Bir gün öyle çıkarlar ki meydana ışıl ışıl, pırıl pırıl aydınlatırlar tüm cihanı!

Selâm olsun onların her birine…

Bu gece onların gecesi. Bu gece bizim gecemiz. Camiler onlarla dolacak, yollar, sokaklar onlarla şenlenecek bu gece. Peygamber sevgisi, dağlar taşlar aşacak Mescid-i Nebevi’ye, Ravzai Mutahhara’ya ulaşacak, bu aziz ümmet Peygamber Efendimizle selamlaşacak bu gece.

Bu duygu ve düşüncelerle mübarek Mevlid Kandilimizin ülkemiz, İslâm Alemi ve tüm insanlık hakkında hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, tüm müslüman kardeşlerimin kandillerini en kalbi duygularımla kutluyorum.

Bir Âyet-i Kerime

“Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb Suresi 21. Ayet)

Bir Hadis-i Şerif

Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” 

(Müslim, Îmân 93-94)