Lekesiz gökyüzünün maviliklerinde sörf eden göz kamaştırıcı güneşin içimizi cömertçe ısıttığı mayıs günlerindeyiz.

Artık toprak ana iyice ısınmış, Hasan Dayı’nın bahçesindeki ağaçlar zümrüt yeşili yapraklarla sarıp sarmalanmıştır.

Ahmet Amca’nın ekinleri boy vermekte, Çoban Ali’nin kuzuları çimler üstünde oğlaklarla ahenkle dans etmekteler.

Takvim yaprakları 66 yıl önce yine mayıs ayını gösterdiğinde tarihi Ankara Garı önemli bir konuğunu ağırlamaktaydı.

Konuğun adı İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin eşi, ajansların “Dünyanın En Güzel Kraliçesi Ankara’da” diye haber geçtikleri Prenses Süreyya’dan başkası değildir.

Daha ilk bakışta zümrüt yeşili gözlerine esir düşen Şah’ın evlilik teklifinde bulunup 1951 yılında muhteşem düğünle evlendiği Prenses Süreyya…

Eşi Şah Rıza Pehlevi’nin resmi ziyareti kapsamında birlikte gelmiştir Türkiye’ye. Ancak eşinden ziyade tüm dünya Prenses Süreyya’yı konuşmakta, tüm dikkatler onun üzerinde toplanmaktadır.

Zira o, güzel olduğu kadar eşine tahta varis olacak erkek çocuk veremeyen bir mahzun prensestir aynı zamanda. Bu nedenle tahttan dışlanmak istendi. Türk halkı da daima mahzun prensesin yanında oldu. Çocuklarına onun adını verdi.

Prenses Süreyya, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la birlikte 19 Mayıs törenlerinde

15 Mayıs’ta 1956 tarihinde uçaktan indiği andan itibaren Ankaralıların bağrına bastığı Prenses ’in yeni seyahat rotası, Ülkemizdeki sanayileşmenin amiral gemisi ve karaelmas diyarı Zonguldak’tı.

19 Mayıs törenlerinin ardından Eşi Rıza Pehlevi ve kendilerine eşlik eden Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Beyaz Trene binerek çeliğin başkenti Karabük’e vardılar.

Karabük İstasyonu ve şehir merkezine doğru uzanan İstasyon Caddesi zümrüt gözlü Prenses’in yolunu gözleyen vatandaşlar tarafından ana baba gününü dönmüştü.

“ONDAN ÇOK ETKİLENDİM”

Eşi ve yaverleri eşliğinde yavaş adımlarla trenden inerek Karabük’e ayak basan Prenses Süreyya’yı karşılayanlar arasında bulunan Eczacı Hikmet Şeyhoğlu o anı şöyle anlatır:  “Prenses olmasından öte o günlerde dünyanın gündeminde de olan birisi geldiği için herkesin heyecanı doruktaydı. Onu, trenin merdivenlerinde ilk gördüğümde o kadar etkilenmiştim ki, onu tetkik etmekten yanında kim var kim yok fark edemedim. Yaklaşıp çiçeğimizi takdim ederek, ‘hoş geldiniz’ dedik.”

Prenses Süreyya ve beraberindekiler, Demir Çelik Fabrikası ziyaretinin ardından Beyaz Trene binerek Zonguldak’a hareket ettiler.

Yenice’de piknik yapan Prenses

Karabük’ten itibaren coğrafya değişmiş, bir tünelden diğerine kıvrıla kıvrıla Filyos Irmağıyla kol kola giden tren penceresinden ormanların gümbürtüsü duyulmaya başlamıştır.

Bir an olsun trenin cam kenarından ayrılmayan zümrüt gözlü Prenses, Yenice- Kayadibi İstasyonu’na yaklaşıldığında sütun gibi çam ağaçlarının bulunduğu yerden çok etkilenir ve derhal trenin durmasını sağlar. Civar köylerin hıdrellez etkinliklerini de gerçekleştirdiği yerde trenden inerek yanındakilerle birlikte bir süre piknik yapar.

Prenses Süreyya’nın Zonguldak seyahati sırasında trenden inerek piknik yaptığı alan geçtiğimiz yıllarda Orman İdaresi tarafından “Süreyya Çamlığı Mesire Yeri” olarak düzenlendi.

Prenses Süreyya’nın treni durdurarak piknik yaptığı yer

Prenses ve beraberindekiler, mis gibi çam kokusunu ciğerlerine çektikten sonra trene binerek yeniden Zonguldak’ın yolunu tutarlar.

İki katlı şehir Karaelmas diyarı Zonguldak’ta da halkın sevgi seliyle karşılanırlar. Çatalağzı Elektrik Santrali’ni ziyaret ettiler,  Zonguldak Deniz Kulübü’nde baloya katıldılar.

Ziyaretleri sırasında Kokaksu Kaplıcaları’nın erkek çocuk doğurmak isteyenlerin şifa kapısı olduğu kulağına fısıldanınca gizlice oraya gider ama nafile!

Bir sonraki İstanbul programı için gece yarısından sonra Savarona yatıyla Zonguldak’tan ayrılırlar. Şehirden ayrılacağı gece yarısına kadar da ÇATES misafirhanesinde istirahat ederler.

Saray’a hüzünlü veda

Zonguldak’tan sonra İstanbul’da da çocuk sahibi olma umuduyla gizlice Yalova kaplıcalarına gitmesine rağmen Şah Pehlevi’ye nur topu gibi erkek çocuk veremedi. 1958 yılında kraliyet ailesi tarafından istenmeyen kişi ilan edilerek gözü yaşlı tahttan uzaklaştırıldı.

Yolu Zonguldak ve Karabük’e de düşen, Yenice’de piknik yapan Prenses Süreyya, Şah’tan ayrılınca soluğu Avrupa’da ve sinemada aldı. Renkli hayattan da umduğunu bulamadı. 2001 yılında Paris’te gözlerden uzak bir köşede sessizce hayata gözlerini yumdu.