“Zonguldak’ın derin toprakları altındaki maden serveti ne kadar kıymetli ise, bizim nazarımızda Zonguldak da o kadar çok kıymetli bir vilayetimizdir.”

Bu sözün sahibi büyük önderimiz Atatürk için, Zonguldak ve onun yüzlerce metre derinliklerinden madencilerin canları pahasına çıkardıkları taş kömürü çok kıymetliydi.

Onun için bir o kadar kıymetli olan da Zonguldak’a ve taş kömürüne demiryoluyla ulaşmaktı.

Savaş yıllarında gemilerin bombalanması nedeniyle havzada üretilen kömürün ihtiyaç duyulan yerlere ulaştırılmayışı büyük sıkıntılar yaşatmıştı.

Birinci Dünya Savaşı’nın değişik cephelerinde savaşan ve Milli Mücadelenin de Başkomutanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu sıkıntıları en derinden hisseden biriydi.

Taş kömürü ancak demiryoluyla başkent Ankara’yla buluşabilir, demir çelik başta olmak üzere Türk sanayisinin istifadesine sunulabilirdi.

Bu nedenledir ki Cumhuriyet’in kurulmasına müteakip Zonguldak havzasındaki taş kömürüne demiryoluyla ulaşmak onun başta gelen hedeflerinden biri oldu.

Onun direktifleriyle Ankara ile Cumhuriyet’in ilk vilayeti Zonguldak’ı demiryoluyla bağlayacak hattın inşasına başlandı.

Kısım kısım yapılan çalışmalar sonunda önce Irmak-Filyos hattı açılarak kömür havzasının kapısına kadar gelindi.

Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın katılımıyla 12 Kasım 1935’te Filyos’ta gerçekleştirilen törenle;

  Filyos ile Ankara arasında yolcu treni seferleri başlaması 

 Bir vagon numune kömürün Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya tarafından Atatürk’e takdim etmek üzere Ankara’ya götürülmesi, olmak üzere iki tarihi olay yaşandı.

Ankara’ya götürülen kömürün miktarından ziyade sembolik anlamı önemliydi.

Peki, Bayındırlık Bakanı aracılığıyla Filyos’tan Ankara’ya yollanan kömür numunesi ne zaman Atatürk’e takdim edildi?

Atatürk'ün Nöbet Defteri’nin tetkikinden, Bakan Çetinkaya’nın 12 Kasım’daki Filyos’taki törenden önce 10 Kasım’da, törenden sonra da 19 Kasım’da Atatürk tarafından kabul edildiği görülmektedir.

Filyos’tan trenle giden Zonguldak numune taş kömürünün Bakan Çetinkaya tarafından Atatürk’e takdiminin 19 Kasım’daki kabulde gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir.