Zonguldak sürekli olumsuz olaylarla gündeme geliyor.
Bazı yöneticilerimiz;
“Aman Zonguldak’ın adı kötü çıkmasın” dese de, olumsuz olayları yazanları hedef almaya falan kalksa da gerçek bir tane.
Zonguldak’ta çok kötü olaylar oluyor.
Bu olaylar olurken hepimiz sessizce bekliyoruz.
Ve elimizde her alandan çok net matematiksel veriler olmasa da bazı suçlarda nüfus bazında Türkiye’de en başlardayız.
*
Geçenlerde bir haberimiz vardı.
Esrar kullanımında Zonguldak nüfusuna oranla dördüncü sırada.
Vay; “Siz misiniz bunu yazan.
Zonguldak’ımızın adını kirletiyorsunuz”
Bu kadar çok kişinin rahatsız olması da ilginç bir gösterge bence!
Bunun ne demek olduğunu sanırım anlıyoruz!
*
2001 yılında gelen haber üzerine Çaycuma Perşembe’ye gittik.
Galiba yine Kerimler Köyü idi.
Manzara dehşet vericiydi.
Bilgileri almaya çalışıyorduk.
Köylü susuyordu.
Ufak tefek mırıldanmalar geldikçe olayın bir hırsızlık cinayeti olduğunu öğrenmiştik.
*
Almanya'da uzun yıllar çalışan ve eşi felç geçirdikten sonra köyüne dönen 58 yaşındaki Ahmet Kavak ile nikâhsız yaşadığı 29 yaşındaki Ayşe Akça katledilmişti.
Ama en trajik tarafı 3.5 yaşındaki Şüheda Nur ve 4 aylık Tuana’nın da katledilmiş olmasıydı.
*
Kimsenin;
“Yok bu kadar da olmaz” dediği olay ne yazık ki gerçek ve kimliği belli olmayan kişi hepsini adeta doğramıştı.
Bunu yapanın kim olduğu ve yaptıranın ne olabileceği üzerine türlü senaryolar ortaya atılıyordu.
Ahmet Kavak’ın üfürükçülük yaptığı, hatta eve kurduğu ses sistemi ile kendisine gelenlerin hikayelerini öncesinde dinlediği söylenmişti.

İddialara göre eşi bir başka odada gelen kişi ile konuşuyor, bunları dinleyen Ahmet Kavak ise her şeyi biliyormuş edasıyla yazıp- okuyordu!
Nokta atışı yaptıkça ünü yayılıyordu!
*
Bu olayın başka boyutuydu ancak cinayetin nedeninin hırsızlık olduğu sonra anlaşılıyordu.
Delil bırakmama adına iki bebek de katledilmişti.
*
O zamanlar bu kadar titiz takip sistemleri yok.
Ama dönemin Jandarma ekipleri kısa sürede sonuca giderek Deniz Boyacı’yı yakaladı.
Erkek ve kız kardeşi de işin içindeydi.
*
Yıllar geçti ve aynı isim bu sefer 16 yaşındaki Hasret Akkuzu'nun vahşi cinayeti ile gündeme geldi.
*
Meğer Deniz Boyacı 4 kişilik aile katliamının ardından araya bir kişi daha eklemiş.
*
Ne zaman bölgeden benzer haberler gelse Av. Merve Kır’ın adli tablolardan yola çıkarak paylaştığı ve hedef tahtasına oturtulduğu açıklamaları geliyor aklımıza.
*
İlk haberlerin ardından bir dostumuz şöyle bir mesaj göndermiş;
Diyor ki;
“Bu nasıl bir şüpheli?
Hasret Akkuzu cinayeti haberini okudum, dehşete düştüm. Şüpheli ilk cezasını çekti diyelim, tekrar cinayetten tutuklanıp nasıl açık cezaevine çıkıyor?
Bu konu gerçekten vahim. Bunun üzerinde durmanız en azından yargı paketinde bir şeyleri harekete geçirir diye umuyorum. İlk siyasi toplantıda ben bunu dile getireceğim. Selamlar…”
*
Sonuç olarak başka detaylar da var ortaya çıkacak muhtemelen.
Ağabey ve yengesi de tutuklu Hasretin.
*
Tüm bu olaylar ve yaşanacak diğer olaylar toplumsal çürümüşlüğümüzün çok net bir sonucu.
Bugün Ahmet Minguzzi isimli çocuğumuzun öldürülmesi sonrasında yaşananlar trajediyi ortaya koyuyor.
Öldürenlerin ve yakınlarının Ahmet’in ailesini tehditlerini biliyorsunuz.
Bu tehditler, mezar parçalamalar ancak Sedat Peker’in özel avukatını Ahmet’in ve ailesinin avukatı olarak tayin etmesi ile duruyorsa bir kez daha düşünelim.
*
Hoş düşünsek de pek faydası yok da!
İşte!
*
“Bu tür durumlar halkın kendi adaletini sağlama içgüdüsünü tetikleyebilir” diyen Peker, mağdur edildiğine inanan binlerce insanın sosyal medyadan etiket yaparak destek istediği bir kahraman olarak benimseniyorsa adalet tartışmaya açıktır!
*
Ülkede şartlar değişiyor.
Suç çeşitleri değişiyor.
Suç işleme potansiyeli yüksek olan insanların sayısı artıyor.
Her türlü madde kullanımı patlıyor.
Hırsızlık, gasp zaten patlamış durumda.
Sokaklarda her gün kavga var.
Şiddet her şekilde teşvik ediliyor.
Okullarda hem akran zorbalığı hem de öğretmenlere dayak, küfür ve her türlü şiddet artıyor.
Sosyal medya terörü ilerisi için yeni suç makineleri hazırlıyor.
Şiddet ekonomisi iştah kabartıyor.
Ve her defasında çıkan, tekrar tekrar çıkması muhtemel aflar sayesinde sokaklar dinamit tarlası gibi.
‘Rahşan Abla’nın affı vardı eskiden.
Her haberde;
“Rahşan affı ile çıkan falanca cinayet işledi” haberleri yapılırdı.
Sonrası da durmadı zaten.
*
Zonguldak Valimiz Sayın Osman Hacıbektaşoğlu kadına şiddet konusunda ilgili kurum yöneticilerini toplamış.
Ne yapacaklar bilemiyorum.
Ama öyle bir toplum olduk ki sokakta saldırıya uğrayan bir kadını korumak için müdahale edenlerin sayısı hızla azaldı.
Sonuçta kadın yaşamaya devam ederken siz mevta olabilirsiniz.
Çünkü hepimizin canı tatlı.
Herkesin bir ailesi var.
*
Yozlaşan toplum.
Kirlenen toplum ve kaçınılmaz gerçekler.
Bu şehrin gerçekleri bunlar.
Ama ne tartışacak bir siyasetçi, ne kafa yoracak bir STK ne de vekil var.
*
Ülkemiz açısından siyaset üstü gerçekler bunlar.
Yaşanan cinayetlerin, suçların ve şiddetin normalleştirilmesi, yeni cinayetler ve diğer suçlar için teşvik edici olacaktır!
*
Nokta!