Role girmek
Bir çoğumuzun hayatında farklı görevleri var,
Başta insan olmak tabi ki.
Anne olmak, baba olmak, çocuk olmak,
Öğrenci olmak, öğretmen olmak,
Doktor olmak,
Avukat olmak,
Usta olmak,
Ve daha birçok,
Bazen bir kişinin birden çok görevi-rolü olabiliyor,
Annedir, eştir, velidir, doktordur mesela….
Her rol kendi başına bir anlam, kendi başına değerdir.
Evde çocuk hastadır, doktor anne başka çocuklara muayene eder o gün.
Rolüne bürünür, anneliğini unutur o rolde.
Bazılarımız başaramaz bu rol geçişlerini,
Aklı evdedir hasta çocuğunda,
Ne öğretebilir, aklı evde,
Ne çocuğu ile ilgilenebilir, bedeni görev yerinde…
Rol geçişleri, role girmek, çok değerlidir hayatta….
İlk rolüm büyük Gürcü ailemin kız çocuğu olmak,
Hem de ortanca çocuk olmak,
Sonra tarım hayvancılıkla uğraşan ailemde öğrenci olmak,
Öğretmen olmak,
Öğretmen eş olmak,
Öğretmen, eş, anne olmak,
Emekli Öğretmen, eş, anne olmak, ALİ PAPİLA gıda da ortak olmak.
Görevler roller eklendikçe,
Role girmek, rolde kalmak, rolü üslenmekte zorlanıyor insan,
Zaman içinde tabi ki rolünü geliştiriyorsun
Benim için en zoru hem eş olmak hem de ortak olmaktı.
Eşimle büyük oranda anlaşıyorduk.
Herkes en iyi bildiği işi yapmıştı yıllarca,
Ben eğitmendim iyi bir pedagogtum iyi bir ahçı idim.
Ailemdeki, alanımla ilgili tüm plan ve sorun çözümlerinde tam yetiliydim.
Çocuklar hangi okula gidecek
Ne yiyecek,
Ne giyecek,
Kimden ders alacak,
Hangi kursa, spora gidecek,
Ne zaman nerde tatil yapacağız,
Pazar günü nereye gideceğiz,
Eşimse finanstan iyi anlıyor,
Tüm bu planların muhasebe planlarını yapıyordu.
evdeki bu aşırı görev dağılımı beni
Dominant bir eşe,
Eşimi ise -ben bilmem eşim bilir-e
Dönüştürmüştü zaman içinde.
Hayat tiyatromuzun finalinde ise
Eşimle ortak olmaya başladık.
Yine rollerimiz belli idi.
Herkes beceri alanında rolünü üstlenmişti.
Ben bir ev geçindirir gibi şirkette;
Dekorasyon, müşteri hizmetleri, operasyon ve insan kaynakları ile uğraşırken
Eşim finansı, mal alışını ve üretimi planlıyordu.
Tabi ki ilk sahnelerde kafa göz yardık.
Zamanla roller oturdu.
Yetkimizi aşan konularda aynı cümleyi kurar olmuştuk.
“Ben bilmem eşim bilirin” ofiscesi
Ben yetkim dışı ise
-Ali Bey bilir diyordum.
Onun yetkisi dışı ise
-Ayşegül Hanım biliyor demişti.
Ben ortak olur olmaz İleri girişimcilik kursu almış.
Şirkete veri, planlı üretim, aylık rapor ve toplantı kültürü oturtmaya çalışmıştım.
Böyle bir ezberi olmayan Ali Bey rolüne çalışmaya başladı.
Her ay sonu toplantı yapıyorduk.
Bir ay sonu yaptığımız toplantıda;
Muhasebeci, gıda mühendisleri ve sevkiyat departmanı sorumlusu ile masadayız.
Her toplantıda
O ayki; Üretim miktarı, iade miktarı,
Reçetelere uygunluk,
Stok takibi ve birçok değer masaya yatırılıyor,
Bir önceki yılın aynı ay değerleri ile karşılaştırılıyor,
Sebep sonuç tartışılıyordu.
Her ay anı ezberde toplantı yapılıyor; kısa orta uzun vade planlar yapılıyordu.
Yine aylık bir toplantıdayız Ali Bey’ çok ters düştük.
Ve Alibey çok sert bir dille beni eleştirdi.
Çok kırıldım çok rencide oldum.
Toplantı bitti dağıldık, eve gidilecek,
Ben odama geçtim,
Bilgisayarımı açtım, kızgın eve gitmek istemiyordum.
Kızgınlığım geçinceye kadar çalışıp, oyalanmayı planladım.
Kapım çalındı,
Ali bey kapıda;
-Hadi gitmiyor muyuz eve?
-Benim biraz içim var çalışacağım, sakinleşeyim, gelirim dedim
Ali Bey;
-Hayır kalk gidiyoruz,
Ben biraz önce ortağımla tartıştım eşimle eve gitmek istiyorum.
Şaşırmıştım, güldüm haklı idi.
Karı-koca evimiz yolu tuttuk.
Tamam her şey iyi güzelde ben toplantıda rencide olmuştum.
Ekibi ayarlamak bana düşmüştü.
-tahminim ekip benim için yarın gelmez demişti.-
Ertesi gün erkenden gülerek ofise girdim.
-Günaydın arkadaşlar nasılsınız dinlenebildiniz mi?
-Günaydın sağolun, iyiyiz, teşekkürler.
-Bana bakın kendinize dikkat edin, dedim
Adam işi söz konusu olduğunda eşini tanımıyor!
Tarihin güzel sayfalarına tatlı bir anı olarak yazdık bu repliği
‘’Ortağımla tartıştım, Karımla eve gitmek istiyorum’’