Galiba on üç yıl önceydi.
Zonguldak’ta ilk fuar açıldığında ortaya çıkan en önemli şey küçücük Zonguldak’ın farklı bölgelerinde üretim yapanların gerçekte birbirini tanımadığıydı.
Tanıma olmayınca alışveriş olmuyordu.
Fuarda tanışanlar oldu.
Karşılıklı mal alıp mal satanlar oldu.
Sonra bu fuarların arkası gelmedi.
Dijitalleşmenin etkisi ile belki de gerek duyulmadı.
*
Veya Zonguldak ölçeğinde bir fuar, fuar firmasına pazara kazandırmanın ötesine geçmedi.
Dijital panayırlarda insanlar birbirlerini bulsa da Zonguldak ölçeğinde üretim, imalat yapanların daha fazla dayanışma ve paylaşım içinde olmasını çok istedik.
*
Bu yönde çağrılarımız yıllardan beri devam etti.
Güzel sonuçları gördükçe sevindik.
İnatla ne demek istediğimizi anlamaya çalışmayanları gördükçe üzüldük.
*
Mesele şu ki.
Her ne kadar kulağa pek hoş gelmese de Zonguldaklı olabilmenin yolu biraz da bu mikro milliyetçilik anlayışından geçiyor.
Yani Zonguldak’ta iş yapanlar öncelikle yüzlerini bölgemizde imalat ve üretim yapan firmalara dönmeli.
Bu firmalarımız da Zonguldak’ta iş yapan müşterilerine fiyat veya lojistik kolaylığı sağlamalı.
*
Bir ürün önce kendi şehrinde değerli olmalı.
Değer bulmalı.
Saygı görmeli.
*
Mesela şimdi bu şehrin oyu ile milletvekili olmuş, belediye başkanı olmuş veya ekmeğini bu şehrin insanlarının sırtından kazanmış iş insanlarımız ürün tedarik zincirini oluştururken bölgemiz firmalarına öncelik vermeli.
*
Bu şehirde mal satarken sen gidip bu şehirde olan ürünü zorunlu olmayan haller dışında başka şehirlerden temin etme yoluna gidersen o zaman kendine ihanet edersin.
*
Bir şehir nasıl büyür?
Bir şehirde dayanışma nasıl artar?
İnşaattan gıdaya, mobilyadan rokaya!
Ne var ne yok elimizde!
Bir bakalım hele!
*
O zengin olmasın.
Bu zengin olmasın.
Yahu üreten, istihdam yaratan, çalıp çırpmadan ekmek veren kim olursa olsun.
Zengin olsun.
Olsun ki şehirde bu sayılar çoğalsın.
*
Bu anlayış daha fazla imalat.
Daha fazla üretim.
Daha fazla istihdam demek.
Ve ne yazık ki burada anlatmaya çalıştığımız ana düşünceyi hayata geçirme konusunda TSO’larımız çok zayıf kaldı!
Şehrin ana sorunlarından biri de budur!
Bu anlayışı bir geleneğe dönüştürmesi gerekenlerin başında kendileri var.
*
Biz yine küçük hesaplara bakmaksızın herkese hatırlatalım!
Zonguldaklı olmak için hala fırsat var!    

Ereğli - Alaplı üvey evlat!
Tekrar ediyorum.
Çok yazdım.
Yeniden yazıyorum.
Bu şehrin çok değerli siyasetçileri Ereğli ve Alaplı için üvey evlat muamelesi yaptı.
Ve halen devam ediyor.
Kimisi Sayın Halil Posbıyık’ı bahane ediyor.
Kimisi Sayın Nuri Tekin’i.
Ama Ereğli Ak Parti yöneticileri de Ereğli ve Alaplı’ya üvey evlat muamelesi yapıldığını düşünüyor.
Avantajlara rağmen pek çok yatırımın geri bırakılması bunların en somut delili!

Öneri!
Zonguldak Nizam Caddesi yapıldı.
Ama değişen pek bir şey olmadı.
Buradan Belediye Başkanı Sayın Alan’a seslenelim.
Caddeyi trafiğe kapatalım.
Cadde boyunca kafeteryaların mekan önünü kullanmasına izin verelim.
Birkaç müzik, eğlence mekanı açılmasına izin verelim.
Caddede yeni mekanların açılmasını teşvik edelim.
Hatta moral olalım destek verelim.
Caddeyi hep birlikte renklendirelim ki önce gençler gelsin sonra emekliler.
Cadde renklenirse insanlar sokağa gelir.

Fener!
Zonguldak Fener’de doğalgaz çalışmaları biteli çok oldu.
Ama yolu berbat.
Gelenin gidenin merak ettiği Fener’in durumu perişan.
Sayın Vali her gün bu yoldan geçiyor.
Bizim idarecilerimiz, seçilmişlerimiz bu sorunları nasıl görmüyor anlayamıyoruz?
Bu bir cezalandırma mı yoksa!
Yok değildir!