Deprem gündemi ile birlikte enkaz altında kaldık.
Seçim tartışmaları ve şehrin önemli gündem maddeleri askıya kaldırıldı.
Onlardan biri de yerli kömürcüler, onların üretim, istihdam ve satış üçgeninde yaşanan tıkanmadan kaynaklı kent ekonomisine vurduğu ağır darbeydi.
Peş peşe gelen açıklamaları yeniden hatırlatmaya gerek yok.
Z HABER sorunun ortak akıl zemininde çözülmesi gerektiğini söylemiş, sürekli yayınlar sonrasında telefonla arayan Eren Enerji patronlarından Emir Eren; “Biz kömür almaya başlayacağız. Ancak bizim kömür almamız sorunu çözmez. Buradaki sorunun çözümü için yerli üreticiyi ayakta tutabilecek bazı teşvik düzenlemeleri olmalı” demişti.
Sektörün kronikleşmiş sorunlarını daha da kronik hale getiren üreticilerin yanında işini düzgün yapanların da harcanmaması gerekir görüşünde herkes hemfikir.
Sayın Eren’in bu çağrısı, Sayın Ofluoğlu’nun açıklamaları ve Zonguldak Valisi Sayın Mustafa Tutulmaz’ın da daveti ile yapılan geniş katılımlı toplantı yeni dönem ve bölgemiz için bir başlangıç olmalı.
Kömüre dayalı enerji üretimi ileriki yıllarda Türkiye’de de azalacak.
ERDEMİR, KARDEMİR, EREN ENERJİ ve ÇATES’in kömür alması ile kalıcı bir çözüm mümkün değil.
Çünkü sorun sadece bu kurumların kömür alıp almaması ile çözülmüyor.
TTK’nın işletemediği yerlerde kömür çıkararak, istihdam yaratan, ekonomiye kazandıran rödevançıdan üzerine bir de çok yüksek rödevans bedelleri istemek büyük bir sorun.
Taşı kömür diye kakalayan iki kömürcüye kızıp sorunun özünü yok sayamayız.
Bununla birlikte iki asgari ücretten birini ödemeyi taahhüt eden sözler  unutulmuş asgari ücret fırlamış  o arakam asgari ücretin dörtte birine düşmüş.
Sorun ortada duruyor.
Sayın Tutulmaz devletin en önemli temsilcisi olarak bu sorunu siyasi temsilcilerimizin ve STK’ların da kamu yöneticilerinin desteği ile çözecektir, çözmelidir.
Bizim en büyük sorunumuz sorunu Ankara’ya doğru ve vaktinde anlatamamak.
Zorunlu deprem gündeminin ardından bu mesele kaldığı yerden devam etmeli.

Ali Bektaş’ın o sözleri!
İki gündür Zonguldak’ta inşaat kalitesi ve zemin sonuç arasındaki ilişkileri yazıyoruz.
Camianın içinden deneyimli kaynağımız ile dün uzun uzun konuştuk.
Keşke o ve onun gibi gördükleri olanlar çıkıp konuşabilse.
Bilgileri tekrarladı.
Hatta dedi ki; “Benim asla kişisel meselelerim olamaz. Falancayı sevmem o da beni sevmez ama işini en iyi yapanlardan biri onlardır” 
Cümlesi çok netti.
*
Diğer yandan deprem bölgesinde olan Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş ile konuştuk.
Yüksek binalarla gündeme gelen Kozlu’da ki bina güvenliğini sorduk.
Sayın Bektaş’ın sözleri de yazdıklarımızın teyidi gibi.
*
Diyor ki;
“Kozlu’da sorun olacağını sanmam en büyük sorunu Zonguldak merkez yaşayacak gibi.
*
 Biz burada depremin yarattığı felaketi gördük. 
Gerçekten içler acısı. 
*
Mühendislerle teknisyenlerle sürekli görüşüyoruz. 
Zonguldak’a döndüğümüzde acil yapmamız gereken şeyler var. 
*
Binaların sağlamlığı konusunda zemin raporları konusunda raporları gözden geçireceğiz. 
*
Zaten yapı denetim firmalarına güvenmeyip izin vermeden önce kendi personelimiz de gerekli çalışmayı yapıyordu.
Sağlam olmayanları boşaltma gibi karar alabiliriz.”
*
Şimdi; “Eyy Sayın Bektaş Kozlu’da o kadar yüksek binalara neden izin verdiniz” diyebiliriz.
Bu da hem Bektaş’a hem de kendisinden önce ve sonra görev yapan belediye başkanlarına haklı bir eleştiri olur.
*
Ancak burada binaların yüksek olması başka bir şey, o binaların gerçek anlamda deprem yönetmeliklerine tam uyumlu yapılması veya yapılmaması başka bir şey.
Yüksektir deprem yönetmeliğine tam uyar, alçaktır yönetmelik deler!
Bilemiyoruz.
*
Bir de Zonguldak merkezi işaret ettiğine dikkat ettik.
Mutlaka bir bildiği ve bildikleri var!
*
Bu lafın lafta kalmaması lazım.
Sadece Sayın Bektaş değil tüm belediye başkanlarımızın hatta Zonguldak Valiliği’nce oluşturulacak bir inceleme komisyonu aracılığı ile eksiksiz bir tarama yapılması şart görünüyor.