Son günlerde Zonguldak'tan yükselen bir feryadın bana düşündürdükleri...
Bir çocuğun büyüme safhasına şahitlik etmek inanılmaz bir tecrübe. Konuşmayı, yürümeyi
nasıl ögrendigini gözlemlemek, bu gelişimi izlemek hayata çok daha farklı bakmayı 
ögretiyor insana.
Hiçbirimiz yürümeyi kitaplardan öğrenmedik ya da sanmıyorum ki içimizde bir gün birden
kalkıp yürümeye başlayanımız olsun. Hepimiz yürümeyi ögrenirken düştük, kalktık, yeniden
düştük... Önümüze engeller çıktı, yine düştük, kalktık. Bu süreç böyle devam etti ve bir gün
artık düşmeden ayakta durabildigimizi gördük. Sırf bu olaya bile baktığımızda, düşmeyi
başarısızlık  sayarsak başarıdan çok daha fazla sayıda başarısızlık yaşamışız. Şayet ilk
başarısızlıkta  yılsaydık, hiçbirimiz yürümeyi ögrenemezdik.
Ögrenmek burada kilit nokta, başarı alkış getirir ama başarısızlık  kadar öğretici degildir.
O nedenle belki hayatta başarı ya da başarısızlığa  bakışımızı degistirmemiz gerekiyor.
Kendimizi yeniden kodlamalıyız.
Aslında kulağa bir çelişki gibi gelse de başarısızlık , başarıya en yakın oldugumuz noktadır.
En hızlı ögrenme yolu başarısızlıktır. Kim ne kadar anlatırsa anlatsın, hani derler ya eskiler:
bir musibet bin nasihatten evladır!
"Kaybedenler, başarısızlığa  uğradıklarında  pes edenlerdir. Kazananlar ise, başarıya ulaşana
kadar başarısız olanlardır." demis birileri, doğru söylemiş. Bu söz üzerine düsünmek gerek
bence...Nerden geldi şimdi bunlar derseniz, son günlerde içine düştüğü yalnızlık ve çaresizlik
içinde takıma dört elle sarılan bir başkanın feryadını duyuyoruz. Son iki yılda üst üste aldığı
başarılı sonuçlarla bu kentte bambaşka bir hava yaratan, hepimize kendimizi çok iyi hissettiren özledigimiz şampiyonlukları getiren Zonguldak  Kadın Basketbol Takımından ve
Kanat Başkan’ dan bahsediyorum.
Yıllarca  süren bir suskunlugun ardından inanarak çıktıkları yolda bu kente ilham olan, kadın basketbolcular süper ligde yalnız kaldılar. Devlerle baş edecek güçleri yok mu, inançları yok mu? Benim gördügüm Kanat Başkan’da bu inançta, enerji de fazlasıyla var. Ama eksik olan bir sey var ki, o bence son yıllarda sadece Kanat Başkan' ın, sadece Zonguldak’ın sorunu degil.
Bütün Türkiye ayni sorunla boğuşuyor. VEFA....
ilkokuldan üniversiteye kadar gerek Zonguldakspor bünyesinde gerekse öğrenim gördügüm
okulların basketbol takımlarında ter dökmüs bir gençtim zamanında...O yıllarda izledigim pek
çok basketbolla alakalı film geliyor aklıma. Hepsi de bir okulun, bir kasabanın, bir kentin basketbolla nasıl dönüstügünü anlatan filmlerdi. Birlik, beraberlik duygular aşılayan, izlerken
hani tüyleri diken diken eden ve o yaşlarda  bana basketbolu sevdiren filmlerdi. Simdi son yıllara bakıyorum, kapalı salonu dolduran çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı Zonguldaklı
basketbolseveri düsünüyorum, deplasman dönüşü zaferle gelen takımın Gazipaşa’ da
nasıl karşılandığını, maç boyu yaşanan onca stresi heyecanı düşünüyorum. Bize yıllar sonra sportif anlamda büyük heyecanlar yasatan bu takımın, Süper Lig'de mücadele etmesiyle kentin
tanıtımına, turizmine, hatta ekonomisine olabilecek katkıları düsünüyorum. Sonra da icine
düştüğü yalnızlığı, çaresizliği görüp kahroluyorum.
Ama benim hala umudum var...
Başarı öykülerinin ardında hep büyük umutsuzluklar, hep büyük yenilgiler gizlidir. Başarı
bunlarla nasıl mücadele ettiginize göre gelip sizi bulur. Lisede basketbol takımından atıldı. Sonra eve gidip kendisini odasina hapsetti, basketbol oynayamadığı  için günlerce ağladı. Ama yillar sona onu 6 kez NBA Sampiyonu ve 14 kez de NBA All-Star olarak gördük. MICHEAL IQBRAN'dan bahsediyoruz tabii ki.
Bu örnekleri gelin çoğaltalım.
Dört yaşına kadar konuşamıyordu. Ögretmenleri okuldan alsaniz iyi olur, arkadaşlarına
yetismesi çok zor diyordu. O ise tüm zamanlarin en iyi fizikçisi olmayı bildi. Nobel Fizik
Ödülü'ne layik görüldü: ALBERT EiNSTEiN
Hayal gücü yok, orijinal fikirler ve çizimler  yapamıyor diyerek çalıştığı gazetenin kapısının önüne kondu. O ise yılmadı, kendine inandi. Dünya onu Mickey Mause ve Donald Duck karakterleri ile tanıdı. Milyon dolarlık bir servetin yani sıra sayısız Oscar heykelciği kazandı!
Kim oldugunu söylemeye gerek yok sanırım, WALT DISNEY’den bahsediyorum tabii ki.
Yapımcılar sesleri iyi degil, müzik sektörü içinde bir gelecekleri olamaz diyerek anlaşmalarını
feshetti. Onlar ise elliden fazla hit şarkıya imza atıp müzik sektöründe unutulmaz oldular.
Kimdi bu grup sizce?
BEATLES
Simdi öylesine kuru bir motivasyon yazısı değil tabii ki bu, okuyan herkesin taşın altına elini koyması gereken ortak akılla  çare bulmamız gereken bir sorun var ortada... Kentin ileri gelenleri, yöneticileri, temsilcileri, medyasi, esnafı hep birlikte bu hayale inanmalı ve çare düşünmeli…
Yokluk bizi yıkmaz ama yoksunluk üzüyor...