Hasta Olmayın, Bakmıyorlar!
Merhaba değerli okurlarım, bir haftadan sonra tekrar birlikteyiz. Bu hafta sevgili Günnur Cebeci bizimle birlikte. Sözü Günnur’a bırakmadan bir şeyler konuşmak istiyorum. Hafta içi yaşadığım sağlık sorunlarından dolayı ne yayınlarda ne de köşe yazılarında birlikte olabildik. Bu süreci biraz anlatmak istiyorum sizlere.

Pazartesi akşamından beri istirahat halindeydim, cumaya kadar. Boğazlarım tükürüğümü bile yutturmayacak kadar şişmiş, vücudumun acımayan tek bir noktası dahi kalmamış; aralıksız bir terleme ve yer yer yükselen ateş… Salı günü Atatürk Devlet Hastanesi’ne gittim, iki doz aşı olduğumu belirterek muayene olmak istedim. Önce Covid ihtimalini devre dışı bırakmak için test yaptırmamı söylediler. Test için Covid polikliniğe gittim. Sıram gelince test yaptırdım. Kendi öğrenebildiğim kadarıyla Covid şüphesiyle “Parol” dışında bir ilaç kullanmak risk taşıyormuş. Doktora sorup teyit etmesem sadece test yapılmış olarak eve dönecektim. Bu ana kadar iki kez şikayetlerim dinlendi ancak hiçbir tedavi veya yöntem söylenmedi. Test yaptırdığımın üstüne yaklaşık 24 saat geçince test sonucum çıktı. Negatif!

Evet, şimdi muayene olup düzgün bir tedavi alma şansım doğdu. Bu sürece geçmeden önceki haftalarda yaşadığım başka bir şeye değineceğim. Bir arkadaşımı boğaz ağrısı ile Site ek binaya getirmiştim. Oradaki hekim test olması gerektiğini “eğer pozitifsen doktor iğne yaptı, yolladı” derler şeklinde bir söylemde bulunmuştu. Haliyle özel hastaneye gittik, serum tedavisi ve kan tahlili; enfeksiyon, antibiyotik tedavisi… Tabii o hekimin de tavsiyesi “istersen git bir test yaptır” idi. Arkadaşım şuan iyi hatta iyileşmesi kısa bile sürdü.

Ben ateş ve kırgınlığın da verdiği riskle test olmayı tercih ettim. Temastayız, her yerdeyiz; kimsenin sağlığını riske atamayız! Ancak test sonucuna kadar da çektiğim eziyet hayli fazla. Hiçbir tedavi olmadan adeta ‘git yaşamaya çalış’ dendi. Başka bir tabirle “bugün git, yarın gel!”

Negatif çıkınca gittim özel hastaneye, iki serum bağlandı. İlaç tedavisi devam ediyor. Bir miktar para sıkışmış boğazlarıma bir de boğaz enfeksiyonu… Covid ile kıyaslanamaz ama Boğazları bilirsiniz Lozan’dan beri büyük sorun, insan hayatını da çok ciddi şekilde kötü etkiliyor.

Demem o ki, sağlık sistemi hala Covid korkusu içinde, Covid pozitif hastaya yanlış ilaç uygulanması hastanın durumunu daha da kötü bir hale getiriyor. Bu nedenle ölenler olmuş… O yüzden devlet hastaneleri, negatifi görene kadar elini sürmüyor, size. Hasta olmayın, olursanız da devlet hastaneleri sizinle ağır ağır ilgilenecektir.

Uzata uzata, günler sonra! Orman yangınlarına müdahaleler gibi…

Sözü artık Günnur’a bırakayım, en iyisi.

Başka Bir Son Mümkün Değil mi- Gülnur Cebeci

Hatırlarsanız, Mayalılar insanlık tarihinin 2012’de biteceğini söylüyordu. Ancak 2012’de kıyamet kopmadı. Kopmadı ama başımıza da gelmeyen kalmadı. Covid ile birlikte de başımıza gelen felaketler en görünür halini aldı. Ve artık evrensel olarak bizi tehdit eder hale geldi. Dünya evimizdi, dünyada yaşayan insanlar olarak bunu bilsek yeterdi ancak bunun da bilincinde olamadık.

Covid zincirleme felaketlerini ardında getirmeye devam ediyor, şimdi. Belirsizlikler her yanımızı sarmış durumda. Virüs gerçekten var mı ya da yok mu? Aşılarla gerçekten çiplenecek miyiz? Yoksa bilimin kattığı şey arasak da bulamayacağımız can simitlerimiz mi? Her alanda bulduğumuz fırsatta bir kutuplaşma zemini hazırlamayı başardığımız gibi bu konularda da aynı kutuplaşmayı yarattık. Aşılılar, aşısızlara düşman. Evlere zorla girin aşılayın, diyen bile var. Yani doğrularımız, yanlışlarımıza; gerçekler yalanlara karışmış durumda. Asla ne olduğunu tam olarak öğrenemiyor ve kendimizi sürekli bir endişe ve bilinmezlik içinde buluyoruz. E bir de musilaj sorunu var. Denizler salya bırakmaya başladı. Denizdeki canlıların hayatını da tehdit etmeyi başardık yani.

Tam onu ne yapacağız, nasıl çözülecek derken şimdi de dört bir yandan yanıyoruz. Sebebini bile tam olarak tespit edemedik henüz. Gerçekten bir ikli kriziyse bu felaket üstü felaket habercisi zira devam edecek demektir. Uzmanlar böyle giderse felaketlerin katlanarak devam edeceğini ve dğnyamızın bir sona doğru gittiğini söylüyor. Ben ise geldiğimiz bu noktada sadece şunu sormak istiyorum. Gerçekten başka bir son bizim için mümkün değil mi?

Gerçekten bencilliklerimizle tükettiğimiz bu yaşam için yapabileceğimiz bir şeyler yok mu? Ya da varsa bunlar ne? Bu sorunun cevabını hepinizin vicdanlarına bırakıyorum. Bence birgün bu sorunun cevabını verebilecek hale gelen temiz vicdanlar yaşayacak bu dünyada, buna inanıyorum. Hem de bütün kalbimle…

***Korku, paranoya veya komplo teorileri… Birçok başlıkla bin bir çeşit soru üretilebilir bu konularda. Sosyal medya öyle bir şey ki çok çarpıcı iddiaların milyonlara ulaştığı ancak gerçeğin bir miktar örtülü kaldığı bir iletişim kanalı. Bir asılsız iddia öyle güzel kurgulanır ve yazılır ki muhattabını bile inandırabilir. Bilimin ve bilim insanlarının küçümsenmesinin çok kolay bir çağda yaşıyoruz. Ya da bu noktaya evrildik toplumca. Yazıktır! Ne güzel demiş Atatürk “En hakiki ‘yol gösterici’ bilimdir!”

Mayalılar meselesine girince, onların inanışına göre yaklaşık 3000 yılda bir evrende bir döngü tamamlanır ve bir gezegen (cisim / uzay aracı ne dersek artık) bizlerin yakınına gelir, yörüngeye girer. Kıyamet kopmaz ama çağ değişir, yaşayış değişir, her şey değişir. Mayaların anlatmak istediği aslında 2012 yılında bu döngü tamamlanacak ve yeni bir çağ başlayacak. Sizce, Ortaçağı kapanışında Fatih 1453’te İstanbul’u alırken veya Kolomb 1492’de Amerika’yı keşfederken biliyorlar mıydı modern tarih sınıflandırmalarında çağ atlattıklarını? Büyük değişimlere, dönüşümlere hazır olmak gerek. Toplumlardaki çatırdamalar bunun ayak sesi diyebiliriz belki.

bir düşün intihar girişimi – ali sencer arslan
bir düşün intihar girişimidir
sevgilim senden uzak olmak
bu dik bir yokuşu yürürken
nefes nefese kalmak gibi apaçıktır
oysa sevgilim adının baş harfiyle
kelimeler türetmek yepyeni bir teşkilatlanmayı müjdeler

bir düşün intihar girişimi
daha toprağına konulmamış bir fidenin
hiçbir zaman kök salamayacağı sonucuyla mümkündür
-ancak bitkilerin hayali kanıtlanmış değildir-

ancak ve ancak yokluklarımız karşılaştığında
biz düşü intihara meyilli bir çözülmedir
yalnızlığımızdan gözyaşlarına kadar
hayatı paylaşmışken sevgilim
ne de güzel yakışır üzerine
büyün sapmalardan uzak
kahkahalar gibi şen
işçi tulumuyla hürriyet taşıyan bir mutluluk gibi
harfinle başlayan bir sıfat
-ancak ihanet olur artık bundan sonrası için-

ve işte o zaman bir düşün
hayat araç ve gereçlerini tamamlayacak
en kuvvetli tohum toprağa düşer
bir düşün intihar girişimi başarısız olur
-ancak her düş suyu tadacaktır-