Zonguldak’ta önemli gelişmeler yaşanıyor. Bilimde, sporda ve sanatta önemli adımlar atılıyor. Bülent Ecevit Üniversitesi’nin takımları ulusal ve uluslararası yarışmalarda dikkat çekiyor.
Mesela Grizu-263 takımı…
Uluslararası model uydu yarışmasında 4’üncü oldular. Ayrıca ilk 20’de yer alan tek Türk ekibi oldular. Daha da sayılacak başarıları var, bu arkadaşların.
Onun yanı sıra milli sporcularımız var. Kimisinin elinden büyük kulüpler tutuyor. Kimisi ise kendi imkanlarıyla mücadele ediyor, yakışıyor mu?
Ülkeye altın madalya getirebilecek potansiyelde olan sporcularımıza kim sahip çıkacak, diye sormak da geliyor içimden.
Neden sahip çıkılmıyor, diye bağırmak da…
Siz tercih edin.
Geçenlerde Sudenur Basancı ve hocası Cemal Kocabaş ile Çaydeğirmeni’nde tanıştık. Sudenur başarılı bir dövüşçü. Ben size diyeyim, kariyerine devam ederse kıracağı çok kemik olur bir tekmesinin. 
Sude, Pazar günü İranlı rakibine karşı profesyonel bir kemer maçına çıkacak. 5 Kasım’da Sırbistan’da Avrupa Şampiyonası’nda dövüşecek.
Aralık ayında ise Tayland’daki dünya şampiyonasına katılacak. 
Gidiş geliş konaklama federasyon tarafından karşılanıyor ancak uçak bileti mi yiyecekler, yorgan mı? 
Alması gereken eğitimlere, ihtiyaç duyduğu teknik çalışmalara girmiyorum bile!
MFA’dan bir destek almışlar, biraz da kendi çevrelerinden; onun dışında elinden tutan sahip çıkan yok!
Mete Gazoz, Olimpiyatlar’da altın madalya alınca, ulusal kanallarda nasıl da reklamları döndü sponsorlarının… 
Sudenur’un antrenörü Cemal Kocabaş, Zonguldak’ın çocuğuna sahip çıkması lazım. “Biz dışarı gitmek istemiyoruz, ilimizi neden temsil etme şansı vermiyorlar bize?” diye söyleniyordu. 
Bu topraklara, bu kente bir şeyler katmak isteyenlere niye sahip çıkılmıyor?

Sanatın ve sanatçının gelişiminde de sorunlar var. Genç bir kardeşimiz, Yusuf Yılmaz; hikaye yarışmasında Türkiye üçüncüsü oldu. Alkışlar, ödüller, haberler uçuştu. Hangimiz Yusuf’u tanıdık peki?
Ya da yarını nasıl olacak Yusuf’un?
Paylaş Kiraz isimli Zonguldaklı bir karikatürist de uluslararası bir yarışmada finale kalmıştı. Ne kadar destek gördü? 
Son olarak da 5 farklı lisenin öğrencilerinden oluşan THE GACA takımı, TUBİTAK’ın elektrikli araba yarışında jüri özel ödülü aldı. Hem öğrenci ekibiyle hem de öğretmenleriyle röportaj yapmıştım. Çocuklar heyecanlı, öğretmenler gururlu ama huzursuz!
Neden mi? 
Çocuklara başarılar dileyen olmamış. İl Milli Eğitim Müdürü Züleyha Aldoğan’a seslenmiştik. “Bir şeyler oldu haberiniz var mı?” demiştik. THE GACA ekibine bir tören yapılacağını öğrendik. Öğrendik de ne kadar oldu, bu çocuklar bu ödülü alalı? 
Ödül alan takım Zonguldak’a geldiğinde karşılayan bile olmamıştı. Hala daha törenin günü kesinleşmemiş…
Güzel şeyler oluyor. Gençler, çocuklar çabalıyor. Hem kentimizi tanıtıyorlar hem de kendilerini geliştiriyorlar. Kimisi de bayrağımızı dalgalandırıyor, milli forma ile.
Peki, kimse neden sahip çıkmıyor?
Her şeye bir tören, kutlama, etkinlik düzenleyenler, neden ‘geleceğe’ sahip çıkmıyor, başarılarını desteklemiyor?

Bacasız Fabrikalar!
Üniversitenin sorunlarını defalarca dile getirdik. Gelişmeler bir günde olmaz biliyoruz. Adımların atılıyor olmasını umut ediyoruz…
Öğrencinin, kent ekonomisine katkısı oldukça önemli, adeta bacasız fabrika…
Ancak!
Turizmin de kent ekonomisine katkısı büyük.
Hem yerli turistin kente uğradığı süreçte yapacağı tüketim hem de yabancı turistin ülkeye getireceği döviz…
Uzun uzun gezen turist, güzel yerler arıyor. Ya güzel bir manzarada oturup şehri izlemek ya da bir şeyler yemek en azından.
Yaz aylarının sonuydu, Kuveytli bir kadına fast food zincirinin birinde çevirmenlik yapmıştım. Güzel bir balık restoranı sormuştu bana. 
Aklıma hala bitmemiş sahil düzenlemesinde, yıkılmış restoranlar geldi. Balıkla da aram olmadığından merkezi alternatifler aklıma gelmedi, Filyos dışında.  Sonra biraz bakındım, birini yönlendirebileceğimiz bir balık restoranı yok! Balık pişirenler var, yok diyemem. 
Ama enikonu oturulacak yer… 
Sonra o kadın, 2 “balık burger” alıp gitti.
Biz, denizden uzak bir yerdeyiz, diye düşünüyorum. 
Eğer denize yakınsak hizmete uzağız demek. Daha kötü!
Eksikleri yazınca olmuyor…
Sahip çıkalım deyince olmuyor…
Gerekenleri söyleyince, duyulmuyor…
Denize uzağız, deniz kültürümüz de yok, balık restoranımız da olmayıversin; neye lazım diyelim.
Hoşlarına gider belki?