“Bir Öztek çıktı karşımıza. Hani o bildiğimiz beyaz saçlı, Zonguldak kömürü siyahi gözlü, Zonguldak iklimi tenli, Zonguldak sevgisi ta çocukluğundan içini bürümüş, toplantılardan çalışmalara uzanan Öztek var ya; Yakaladık onu aslında o bizi yakaladı.
-1337 liyim. Çocukluğum burada geçmiştir. Dilaver’ de doğdum, Karamanya ve Dilaver’de çocukluğumun en güzel anılarını geçirdim. Babam Arnavut Sadık lakabındaydı. Annemin adı da Halide’ydi. Ailemiz 14 nüfustan meydana gelmişti ve ben beşinciydim aralarında. O zaman Karamanya taraflarında hiçbir pavyon ve baraka yoktu. Her taraf ormanlarla kaplıydı. İlk zamanlarda yüzü kapkara insanları görürdüm ve onlardan sanki insan dışı yaratıklarmış gibi kaçardım. Her taraf pislik doluydu. Hela yok, hastalık çoktu. Ekmekler bir kiloluktu ve alacağımız ekmeğe göre odundan çetelemize çizgiler çizerdik. Sonraları ambarcı İsmail Efendiden bazı kelimeler duyar oldum. İttihat - Terakki, Ahmet Emin, Hüseyin Cahit ve kulaklarımı tırmalayan İtalyanlar. Yugoslavlar, Fransızlar ve Mustafa Kemal!
..................
-1939 yılında Kuleli Askeri Lisesini kazandım. Spor faaliyetlerim oldu ve Türkiye dalında bir çok birincilikler kazandım, derken İkinci Dünya Savaşı patlak verdi. Bir senelik okullar altı aya indi. Spor dalında askeri lisesini şampiyon yaptım. Derslerim okul içinde birinci değildi ama ikinci veya üçüncüydü. Bir zaman sonra okul idaresine çağrıldım. Bana (okul dışı durumunu tetkik ettik, öğrencilikle ilgili bir yönün yoktur. En kısa zamanda okulu terk etmelisin) dediler. Neden dahi diyemedim. Kımıldadım, sendeledim, okul başıma yıkılır gibi oldu; komutana gittim iki kağıt aldım. Birisi okuldan çıkış, diğeri Zonguldak Valiliğinden (Zonguldak gençliğini şereflendirdiniz) adlı bir kartı. Okul arkadaşlarım gözyaşları içinde bana harçlık toplamışlardı. İki askerle Sirkeciye geldim.
.................
1893 yılında babama Balkan Harplerinden dolayı Arnavut Sadık denmişti. İşte benim okuldan çıkışımın sebebi. Daha sonra teknisyen okuluna gittim, bildiğiniz gibi maden mühendisi olarak mezun oldum.” (Çığ-Aylık Sanat Dergisi-Sayı 1-Şubat 1972) İşte böyle anlatıyor Hüseyin Öztek Kuleli Askeri Lisesinden niçin kovulduğunu ve nasıl maden mühendisi olduğunu.
1968 yılında Zonguldak’ta Adalet Partisi’nin bütün oyların yüzde seksenini aldığı bir dönemde belediye başkanı oldu Hüseyin Öztek, hem de CHP den aday olarak Adaletçisi, Halkçısı tümden oy vermişlerdi ona, çünkü güvenilir, sıcak gülüşlü, alçak gönüllü bir insandı. Engin bir insan sevgisiyle doluydu, sokağa çıktığı zaman hemen herkese selam verirdi, arkasında koruma da gezmezdi. Çünkü o kendini halka adamış, halka güvenmişti. Televizyon kanalıda yoktu o zamanlar, olsa da o, televizyona çıkıp ta bir engerek yılanı gülüşüyle sahtekarca gülmezdi. Ekranın gözüne bakıp ta insanları aptal ve saf yerine koyup sanki büyük kurtarıcıymış pozlarıyla yalan konuşmazdı. Hüseyin Öztek’ in özel hayatında da bir saygınlık vardı. İçkisine, eline ve beline de sahipti, hiçbir dedikodusu da duyulmamıştı. İnsanlar aşık olurlar ve aşk için ölürler, kimi zaman aşkını dağlara, kimi zaman kalbine yazarlar. Bazen de aşkı için mektuplar, şiirler, şarkılar, türküler yazarlar. Hüseyin Öztek’ in aşkı daha başka daha kutsaldı. O Zonguldak’a aşıktı. Belki de tutarlı, insancıl, sevgi ve saygı dolu bir belediye başkanı olması başkanlık yaptığı kente aşık olmasından kaynaklanıyordu. Hiçbir dedikoduya, rüşvet davasına, peşkeş davasına, haksız kazanç davasına ismi karışmadı. Kimsenin onu suçlayabilecek bir yanlışı yoktu. Başkan olmadan serveti ne ise başkan olduktan sonrada serveti oydu.
Onun zamanında, festival uyduruklu, panayırlar yapılmıyordu ama Zonguldak limanında Kabotaj Denizcilik Bayramı yapılıyor, insanlar liman içinde yüzebiliyordu. Yemiş iskelesinden alınan meyveler deniz suyuyla yıkanarak yenilebiliyordu. Üzülmez deresinde betonsuz olduğu halde çocuklar yüzebiliyor, alabalıklar cirit atıyordu. Sokaklar daha temiz daha sağlıklıydı. Onun zamanında semtler ve mahalleler arasında da bir ayırım gözetilmiyordu. İmkanları dahilinde eşit bir hizmet anlayışı vardı. Çünkü Hüseyin Öztek hizmet anlayışını şu cümlelerle ifade ediyordu.
“Alın terinin burcu burcu koktuğu Zonguldak’ta nice şehit madencinin ruhu bizi izlemekte ve geride bıraktıkları için bizden hizmet, bizden ilgi istemektedir. Bu satırların sahibi, bu beldeye hizmet şerefine nail olmuş olan ben, Zonguldak’a her sabah yeniden aşık olarak doğarım.”
O Zonguldak’ a hizmeti bir şeref olarak kabul ediyordu. Zonguldak’a kan veren maden kömürünün ve onun işçiliğinin ne olduğunu bildiği için ölenlere bile saygı gösteriyor, madende ölen şehitlere karşı bile kendini sorumlu hissediyordu. O bir insan bir beyefendi o bir başkandı. Hüseyin Öztek 1977 Senato seçimlerinde aday olmak için başkanlığı bıraktı ve aday oldu. Daha sonraları Ankara da çalıştı. Ve 1992 de öldü.
Belediye Asri Mezarlığının ana girişinin hemen üst tarafında şimdiki belediye başkanı İsmail Eşref’in aile mezarlığı var. Mezarlığın ana giriş kapısından girip ilk virajdan dönüldü mü otuz metre sonra karşına meşhur Halkevci, aynı zamanda İttihat Terakkici ve Teşkilatı Mahsusa’ cı Malta sürgünü Mithat Akif Bey’in mezarı çıkıyor. O güzergahı takip ettiğiniz zamanda mezarlığın çıkış noktasında sol tarafınızda sade, gösterişten uzak, belli ki nisyan vefasızlığına uğramış karı – koca bir çiftin mezarıyla karşılaşırsınız. İlk bakışta sıradan bir mezar gibi geçip gitmek istersiniz ama gözünüz mezarın üzerindeki kitabeye takılınca nutkunuz tutulur, şaşırır, üzülürsünüz. Yaşınız orta yaşın üzerindeyse ve 1968’ ler de oy kullandıysanız ve o insana oy verme mutluluğunu taşıyorsanız sevinirsiniz, vermediyseniz üzülürsünüz. Birde ondan sonrakiler ile ve şimdikiyle mukayese yaparsınız ister istemez. Mezar kitabesini tekrar tekrar okur, tekrar tekrar mutlu olursunuz, çünkü orada,
“ZONGULDAK BELEDİYE BAŞKANLARINDAN-HÜSEYİN ÖZTEK-RUHUNA FATİHA – 1920 –1992 .BU BELDEYE HİZMET ŞEREFİNE NAİL OLAN BEN ZONGULDAK’ A YENİDEN AŞIK OLARAK DOĞARIM” cümleleriyle Zonguldak kentine olan aşkın mezar taşına kazınmasını okursunuz. Özellikle günümüzde Zonguldak’ı çok seviyoruz diyerek engerek yılanı gülüşüyle gülenlere ve timsah gözyaşı dökerek ağlayanlara örnek olması dileklerimle.
Erol ÇATMA-16 Haziran 2002
Zonguldak Nostalji 

Editör: TE Bilişim