Şair Leyla ( hangisi?) Hanım o sokakta yaşamamış ama o sokakta kısa bir sürede olsa yasayan bir Şair var.
Devrek 1920 doğumlu şair RÜŞTÜ ONUR. 
İlköğretimini Devrek’te lise eğitimini önce Kastamonu da sonra Zonguldak’ta yapmış ancak verem hastalığı nedeniyle liseden mezun olamamıştır.  Garip akımının en güzel şiirlerini yazdığı söylenir genç yaşında.  Nedir onu Şair Leylaya getiren onu bilmek anlamak lazım. 
Yılmaz Erdoğan tarafından yazılan ve yönetilen filmi görenler aa. Film böyle değil diyeceklerdir. " Kelebeğin rüyası " filminin hikayesinin yazıldığı sıralarda Yılmaz Beyin böyle bir hikâye planladığını üstünde çalıştığını öğrenip ona bir notla ulaşmaya çalıştım. Notu almış ve verdiğim isime yani teyzem Sabahat Sessiz e ulaşmış.  Öğrenmiş ama senaryoda büyük değişiklik yapmamış.  Neyse filmdir diyelim geçelim.
Önce Mediha Sessiz i anlatalım.  1923 senesinde Şenlikde’de de doğmuş ilkokulu Beşiktaş’ta orta ve liseyi parasız yatılı olarak Kandilli Kız Lisesinde okumuş. 
Üniversiteye gitmek istemiş, ama 1940 seneleri para yok aileye katkı için çalışmaya karar vermiş. 6 kardeşin en büyüğü.  
Parasız yatılı okuyunca zorunlu hizmet yükümlülüğü var. Onun şansına 1937 de kurulan Karabük demir çelik düşmüş.  Ninem le birlikte annemi de yanına alarak Vapurla Zonguldak’a yola çıkılmış.  Gemide, Heybeliada sanatoryumundan evine dönen RÜŞTÜ ONUR bu kara gözlü uzun siyah dalgalı saçlı kıza vurulmuş.  İlk görüşte Aşk varmış dedirten bir olay. 
Zonguldak iskelesine çok geç varılmış.  Karabük’e gitmek imkansız o zaman ki şartlarda. Aradığı fırsat eline geçmiş ne yapacaklarını bilmez durumda ki bu insanlara yardım teklifinde bulunmuş.  Ninemler çaresiz önce olmaz falan derken ikna etmiş şair bunları dayısının Zonguldak’ta ki evlerine götürmüş.  Ertesi gün Karabük’e yardımcı olmuş. Mediha’nın da gönlü kaymış bu güzel konuşan ince ruhlu beye tabi. 
Ancak tifo olan Mediha 3 ay sonra işten ayrılıp İstanbul’a geri döner.  
Mektuplaşmalar başlar bu arada. Teyzem Mediha Heybeli’ye kaldırılır rahatsızlığı sebebi ile. RÜŞTÜ zaten verem. Allem kallem o zaman Zonguldak’ta öğretmen olan, Fatih doğumlu edebiyat öğretmeni Behçet (Necatigil) sayesinde o da Heybeliada’ya tedaviye gelir. Orada Mediha ile arkadaşlığını ilerletir. Mediha şair leyla sokakta oturmakta yıl 1942 başları. 
Rüştü Medeni cesaret gösterir ve o sokağın köşesinde salata satarak geçinmeye çalışan Dedem Mehmet Ali Sessiz den teyzemi ister. 
Dedem, önce istemese de önce anneannem den sonra kızından öğrendikleri ile kabul eder. Ağustos ayında nişanları yapılır. Eniştem Zonguldak’a döner ama aklı Mediha’sındadır.  Tekrar gelir İstanbul’a. Dedeme nikah için başvurur.  İki nedeni vardır.  Mediha gittikçe zayıflamakta hastalık onu bitirmektedir.  Hep onun yanında olmak ister. Artık Zonguldak’ın havası ona iyi gelmemektedir.  Kömür işletmelerinde muhasiptir tozun içinde.  Şiirleri İstanbul’da yayınlansın ister birde.
Kalacak yeri yoktur ki. Bazı şair arkadaşları vardır ama her gün kalacak bir yeri yoktur. Biraz idare etse de kolay değildir. Her gün Beşiktaş’tadır zaten. Sessiz ailesi onu oğlu kabul eder, o da salata satar köşedeki salata tezgahında.  Kayınpeder ve kayınvalidesine ait olan tezgâhta.  
15.10.1942 de evlenir teyzem ile. Ancak 27 gün sonra teyzem tifüsten vefat eder. Yıkılır RÜŞTÜ ONUR 
Kasımda kaybeder Mediha’sını. 
Verem olan eniştem RÜŞTÜ ONUR veremden ölmez.  1942 başında veremi yenmiştir.  Evet iz bırakmıştır belki ama verem yok olmuştur.
Burada şunu anlatmak gerekir. Bizim evimiz herkese açıktı eski komşuluk buydu.  Kapıyı çalan girerdi, muhabbet için. Ya da başka nedenle. Bir komşu teyzemiz vardı onun anlatması ile anlatayım. 
RÜŞTÜ holde bulunan lavaboda yüzünü yıkıyordu. 
- Abla Mediha ya söyle hemen geliyorum 
-Ne Mediha’sı RÜŞTÜ.  O öleli nerde ise 20 gün oluyor.
-Yok abla senden az önce geldi.  Hadi RÜŞTÜ bekletme beni dedi gülerek.  Şöyle ona daha kapıya inmemiştir. 
- Rüştü iyi misin çocuğum?
-iyiyim abla Mediha’mın yanına gidiyorum ya dünyanın en mutlu insani benim.
Der demez ağzından burnumdan inanılmaz bir kan boşalır ve orada ruhunu teslim eder. 
Mediha Sessiz öldüğünde 19 yaşındadır. Eniştem RÜŞTÜ ONUR ise 22 yaşında. 
1 sene gibi bir kısa sürede gerçekleşen büyük bir aşk hikayesi ve şairin ŞAİR LEYLA sokağında 2 Aralık 1942 de ölümü. 
Kalın sağlıcakla ekteki şiir ona aittir.  Bunun için sayın Elif Torun hanıma ayrıca teşekkür ederim.
YAZIYOR BÜLENT ÖZBİR.
Aileden aldığı bilgilerle de geliştirerek TEYZESİ ve ENİŞTESİNİ yazıyor.

Editör: TE Bilişim