Zonguldaklı ünlü yönetmen Kıvanç Baruönü Potanın Elmasları'nı Kaşıkçı Elması’na benzeterek, Potanın Elmasları'na verilmesi gereken değerin Kaşıkçı Elması hikayesinde olduğu gibi bir gün verileceği umudunu yazarak okuyucularla paylaştı. 

Baruönü Kaşıkçı Elması’nın merak edilen o hikayesini de okuyucular için kaleme aldı;

“Kaşıkçı Elması’nın hikayesini bilir misiniz?  İstanbul Topkapı Sarayında sergilenen elmas, dünyanın en değerli taşları arasındadır. 86 karatlık ağırlığı ve çevresinde yer alan 22 pırlanta ile paha biçilemeyecek değerdeki bu elmasın bir o kadar da garip hikayesi var. Meraklısı için anlatalım…

Ama anlatmadan önce baştan belirteyim, hikâyenin sonu olmayacak bir yere bağlanıyor. Size, bize dokunuyor. Hazırsanız, başlayalım…

1699 yılında bir sonbahar sabahı İstanbul’da güneş yavaş yavaş yükselirken Eğrikapı civarında dolaşan bir adam yerde yuvarlak bir taş bulur ve ardından taşı üç tahta kaşık karşılığında bir kaşıkçıya satar. Alan razı veren razıdır. Kaşıkçı da taşı bir kuyumcuya götürür, 10 akçe karşılığında kuyumcu bu parlak taşı satın alır. Alan razı veren razıdır. Kuyumcu, taşı başka bir kuyumcu arkadaşına gösterince işler karışır. Taşın bir elmas olduğu anlaşılır. İki kuyumcu arasında anlaşmazlık çıkar, biri diğerini tehdit eder, sus payı ister. İş büyür ve kuyumcubaşına kadar gider. Kuyumcubaşı anlaşmazlığı iki arkadaşa da birer kese altın vererek çözer. Ama elması da kendine alır. Olay bu kadarla kalmaz, rivayet o ki elmasın yolculuğu Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’ya, oradan da Padişah Dördüncü Mehmet’e ulaşmasıyla devam ediyor. Elmas burada yetenekli mücevher tasarımcıları tarafından işleniyor ve 86 karatlık nadide bir parçaya dönüşüyor. Elmasın ismi de onu ilk satın alan kişiden, yani kaşıkçıdan geliyor. Kıssadan hisse, elmas yere de düşse gün geliyor elden ele dolaşıp değerini buluyor. Bir kıymet bilen çıkıyor hakkını veriyor.

Bartın'da kavşağa hatalı girdi! Yaralılar var! Bartın'da kavşağa hatalı girdi! Yaralılar var!

Potanın Elmasları için ise artık bıçak kemiğe dayandı, bu varolma mücadelesinde takıma üç kaşık verecek henüz çıkmadı. Ama umut kesilmez can çıkmadıkça; üç kaşık, iki akçe, iki kese veren birileri çıkacaktır umuduyla Başkan çalınmadık kapı bırakmadı. Hikâyeden yola çıkarsak Potanın Elmasları hele bir sahaya çıksın, gerisi gelecek diyor insan. Gören, duyan el verecek, omuz atacak diyor. Şimdi yüzüne kapanan kapılar açılacak, açılmayan telefonlar açılacak diyor insan. O yüzden biraz daha sabır, biraz daha inanç, biraz daha gayret…”

Editör: Tuğçe Atalar