Zonguldak’ın mecburiyet caddesi Gazipaşa’dan geçen insanlara bakın. Ereğli, Çaycuma, Gökçebey, Devrek, Kozlu, Kilimli! Ama en çok merkez Gazipaşa Caddesinden geçen insanlara!
Soluk benizli yüzlerine, feri sönmüş gözlerine!
Mimiklerine bakın.
Lütfen dikkatli bakın.
İyi bakın!
Bir daha bakın!
Emekli gülmüyor.
Esnaf’ın gemisi batmış!
Memur düşünüyor.
İşsiz cinnet getiriyor!
Parasızlık – işsizlik aileleri parçalıyor!
Öğrenciler kaygılı. Hiç kimse gülmese onlar gülerdi okul çıkışlarında.
Peki onların gülüşlerine ne oldu?
Ne yaptık da gençlerimiz bu hale geldi?
Anneler endişeli.
Ana yüreği parçalar kendini.
Bu caddelerin, bu şehrin çocukları vardı.
Adı üzerinde çocuk.
Ana mutsuz.
Baba mutsuz.
Abla - abi huzursuz.
Ne garip ki çoğu yüz ifadesinde o çocuklarımızın umudu bile bitmiş!
Şehrin negatif enerjisi sarmış bu kenti.
Gergin yöneticileri germiş şehri!
Yalancı siyasetçileri çalmış yıllarımızı.
İcralar patlamış.
Fuhuş patlamış.
Tefecilik meslek olmuş.
Üçkağıtçılar itibar görmüş.
Ruhsuz idarecileri karartmış caddeleri.
İnsanlar çamurlaşmış.
Şehir çirkinleşmiş.
Ruhunu kaybetmiş bir Zonguldak mazisini özlemekle yetinmiş!
Pozitif düşünce mevta olmuş!
Öyle ki parası çok olanın, huzuru çok olanın bile gülmediği bir şehir olmuş Zonguldak!
Öfkesine yenilenler cenazede saf tutmuş!
Hangisini sayalım aga!
Hangisini sayalım söyle!
Kaldırın kafanızı!
Bir bakın şu insanların yüzüne!
Biz ne zaman bu hale geldik aga!


Caddeler denilince!
Güllü dayımız vardı!
Trafiği düzenleyen en kahraman Rıdvan’ımız!
Bir de Dudu ablamız!
Şehrin üç güzel insanı!
Birkaç tane daha var.
Bu gidişle caddelerin güzel insanları artacak!

İnatlaş… Kutuplaş… Ötekileş!
Bu şehirde yatırım yapmak ve istihdam yaratmak isteyen pek çok girişimci yıllardır engellerle karşılaştı.
Bu olumsuz örnekler diğerlerinin cesaretini kırdı.
Yerel kalkınma.
Yerelden kalkınma.
Yerinden kalkınma modellerini elimizin tersiyle ittik yıllardan beri.
Hep konuştuk.
Sonuç!
Üç ileri iki geri!
Mesela şimdilerde Maden Mühendisleri Cemiyeti’nin, oda binası ve lokal olarak kullandığı yerle ilgili tartışmalar var.
Beyanlar havada uçuşuyor.
İnatlaşan, kutuplaşan, gerilen, ötekileştirilen, sömürülen bir Zonguldak’ı üzüntüyle izliyoruz.
Yahu bizim ne çok önemli meselelerimiz var mesela.
Bazılarını zaman zaman gündeme getiriyoruz.
Başta da bahsettiğim gibi.
İstihdam yaratmak isteyenlere çıkarılan zorluklar mesela. Mesela BEÜ'nün düşen grafiği, kente olumsuz yansıyacak ekonomik etkileri!  Giden doktorlar, kapanan bölümler. Ve daha niceleri!
Eeee! Hadi neredesiniz? Yahu neden bu konuda da aynı duyarlılığı gösteremiyoruz?
Milletvekillerimiz, bürokratlarımız, siyasetçilerimiz, derneklerimiz, STK’larımız, bir medya mensupları neden yıllardan beri bu sorunlara beklenen ilgiyi gösteremiyoruz?
Kaç kişi kendisini sorguluyor bu konuda?
Yazık şu şehre!

Bazılarımız sahtekar!
Gündemde son ayların malum konuları var.
Bazı bürokratlar ile konuşuyorsunuz.
Bazı siyasetçiler ile.
Atanmışlar ile.
Seçilmişler ile.
Aralarında uygulayıcılar da var.
Örneğin bir konu da fikirlerimizi veya yanlış bulduklarınızı yazıyorsunuz. Veya farklı kanatlardan gelen eleştrileri hatırlatıyoruz.
Deniliyor ki kimi zaman;
“Aslında doğru söylüyorsun”
Peki o zaman neden bu yanlışları yapıyoruz?
Neden yanlışta ısrar ediliyor?
“Falanca öyle istedi”
“Ankara böyle çizdi”
“TOKİ ne derse o oluyor”
İyi de ey güzel ve mübarek yöneticilerimiz!
Yahu siz bu görevlere neden atandınız?
Bu görevlere neden seçildiniz?
Zonguldak’a yapılan ihanetlere neden göz yumdunuz?
Yanlışlara göz göre göre göz yumacaksanız bu görevlerde neden varsınız?
Alayınız diyemem. Haksızlık olur. Bize yakışmaz.
Ama bazılarınız gerçekten tam sahtekar! Süslü sahtekar! Bonuslu sahtekar!
Bazılarız Zonguldak düşmanı!
Yok!
Yok!
Devlet düşmanı!
Hatta din düşmanı! Allah'ın adını ağzından düşürmeyen ama Allah'ın adıyla bu şehre yalan söyleyen sahtekar!