Devam edeceğiz!
Bir önceki yazıda; “Yerel markalara sahip çıkmak Zonguldak’a sahip çıkmaktır.
Bu bilinci bir mikro milliyetçilik algısı olarak görebiliriz ama dayanışma ruhunun da kaçınılmazıdır.
Bu şehrin markaları bu şehrin insanlarına iş, aş kapısı oluyorsa resmi kurumların, belediyelerin, işverenlerin ve vatandaşın yerel firmalara pozitif ayrımcılık sağlaması normal karşılanmalı” diye yazdık.
*
Bu çağrıyı geçtiğimiz yıllarda da pek çok sefer dile getirmeye çalıştık.
Ancak şimdi daha yüksek sesle ifade ediyoruz.
Bu düşünce bir ana akım haline gelmeli.
*
Bu şehirde doyan herkesin öncelikle bu şehrin markalarına sahip çıkması çağrısında bulunuyoruz.
Israrla yayınlara devam edeceğiz.
*
Zamanla kamuoyunda, kurumlarda karşılık bulacağına inanıyorum.
Hatırlatmak gerekirse TSO ve esnaf odalarımız bu konularda zayıf kalıyor.
Kafalar ‘oda’lardan yeterince çıkmıyor!
*
Bu bir ana fikirdir.
Bu bir marka çalışmasıdır.
Bu üreticileri ve kenti koruma çabasıdır.
Bu daha fazla istihdam çabasıdır.
Bu Zonguldaklılaşma çabasıdır.
Bu şehrin büyümesi, kaynaşması, paylaşması çabasıdır.
*
Bu şehirde az da olsa üretilen ürünler öncelikle bu şehirde satılabilmelidir.
Kurumlar bir ürün alacaksa öncelikleri bu şehrin markaları bu şehirdeki tedarikçiler olmalıdır.
Bu fikri öncelikle siyasilere, STK’lara ve bu kentte iş yapan, ticaret yapanlara aşılamak lazım.
*
Z HABER olarak ana projelerimizden biri budur.
Bizler kentin kendi değerlerini, kendi markalarını tanıtmaya başlıyoruz.
Eksikleri görerek kendi değerlerimize sahip çıkarak yeni başlangıçlar yapabiliriz.
Görüş ve önerilerinizi paylaşırsanız mutlu oluruz.


Başkanlar zorluyor!
Son dönem bazı ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Sağlık camiası başta olmak üzere kurumlarda bazı yöneticilerin sendikalarına yaranma çabaları nedeniyle çalışanlara baskı yaptıklarını biliyoruz.
Görüyoruz.
Bazı idarecilerimiz ne yazık ki nezaketten uzak şekilde çalışanlarına her türlü baskı ve yıldırma politikası ile sendikalara yönlendirmeye çalışıyor.
Nezaket ne yazık ki tavsiye ile sınırlı kalmıyor!
Benzer bir durum belediyelerde yaşanıyor.
Bizzat belediye başkanlarımız bu konuda partilerine yaranma çabasıyla çalışanları partilerine kayıt olmaya zorluyor.
Kurumlarda kin ve nefret ikliminin yeşermesine neden olan bu uygulamalar, baskılar yanlış.
Bu anlayıştan vazgeçin!


2.5 milletvekili!
Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık dile getirdiği; “Siyasette hep dışlanıyorduk, Alaplı ile Ereğli’nin arasına son anda bir çomak sokuyorlar. Alaplı ile beraber olabilsek siyasette 2,5 milletvekili bizim. Ama mutlaka araya bir şey sokuyorlar. Ve o yıllardan itibaren Ereğli ve Alaplı hep havasını alıyor” sözlerinde haklı. Bu sözleri ile Ereğli- Alaplı hattındaki tüm farklı kanatlarına da tercüman olmuş.
Asıl mesele ne ona bakmak lazım.
Bölgenin temsilinde ciddi sorun var.
Mesela bu dönemde iktidar partili bir milletvekilinin bu bölgede yatıp kalkması gerekiyor.
Şimdi 2.5’u dolduramayan vekillerimiz seçim gelirken 3.5 atıyor.
Mesele şu ki Halil Posbıyık’a kızmakla sorun çözülmüyor.

İnsanlık!
Hayatın yoğunluğu ve stresi.
İş temposu.
Ekmek kavgası.
İşin keyfi.
Hepsi sarmal oluyor gün içinde.
Sevinçlerimiz, umutlarımız hayal kırıklıkları ve endişeler ile kucaklaşıyor.
Ne olursan ol önce insan, sonra iyi insan olabilmek için bütün kavgamız.
Doymak bilmez bir hırsla insanlığın böylesine birbirini kemirdiği asırlar gelip geçiyor.
İnsanlık ölmüş.
İnsanlar can çekişiyor.

Cahit ağabey!
Cahit Akman ağabeyi kaybettik.
Üç gündür tek satır yazamadım.
Ne diyebilirdim ki?
Zor günlerin gazetecilik koşullarından kalan son birkaç isimden biriydi.
Yaşına, hastalıklarına rağmen yazabilmek çabası vardı.
Yeni nesil gazeteciliğe ayak uydurmakta zorlandıkça hayatın onu yonttuğu gibi o da ağaçları yontmaya karar verdi.
Kurumuş ağaçlara ruh verirken bedenini kaybetti.
Asıl üzüldüğüm şu ki gazetecilik yapmış büyüklerimiz ve arkadaşlarımıza yeterince sahip çıkıp sağlıklarında destek olamıyoruz.
Emeklerin, heyecanın, çabaların, katkıların, sohbetlerin için teşekkür ederim Cahit ağabey
Mekanın cennet olsun.