İşte Yüksel Yıldırım'ın "Kalın duvarlı kulübeler" isimli yazısı: "Zonguldak liman arkasında ikinci tünel girişindeki küçük kulübeyi bilmeyen yoktur. Aynı şekilde terminal karşısındaki Alaborina Düğün Salonu'nun önündeki kayalıkta aynı projeyle konuşlanmış bir diğer kulübe daha bulunur...
Bu kulübelerin varlığı, ne için yapıldığı ve bugüne kadar dev dalgalara neden yenik düşmedikleri pek bilinmez...
İlk görenler soyunma odası sanırlar. Ya da denize boşaltmak üzere gelen atık vagonlarının takip odası olabileceğini düşünürler.
Bu kulübeler çok farklı bir amaç için yapılmıştır.
Bu kulübeler "makinalı tüfek" odalarıdır...
Karadeniz kıyılarında aynı planla yapılmış başka örnekleri de çoktur. Zonguldak sınırları içindeki sahillerde onlarcası daha inşa edilmiştir...
İkinci dünya savaşında tamamlanan bu kulübeler ile birlikte, aynı zaman diliminde Zonguldak havzasının bir çok tepe noktasına da top bataryaları konuşlandırılmıştır...
Denizden gelecek tehditlere ve çıkarmalara karşı önlem amacıyla sahil bandında, Filyos'a kadar stratejik noktalara da bu bahsekonu makineli tüfek kulübeleri konuşlandırılmıştır..
1957 yılında yeni liman tamamlanana kadar, Alaborina altındaki ve liman arkasındaki bu odaların görüş alanı daha genişti. Liman arkasından Balkaya burnuna kadar mevzilliydi..
Kalın ve sağlam duvarları nedeniyle, kademeli penceresi ve oda içine monte edilmiş makineli tüfek bağlantı demirleri, günümüze dek dayanabilmiştir...