Hayati Yılmaz'ın yazısı şu şekilde;
"İlk insanların Adem ve Hava’dan yayıldığı inancını bir kenara bırakırsak, bilimsel yazılar, insanların bir maymun türünden evrildiği ve Afrika’dan yayıldığı konusunda hemfikir. Aslında bu yine insanlığın ortak geçmişinin bir yerden geldiğini de öngörüyor ama bunların hepsi bir varsayımdan (teori) ibaret..Fakat en eski insan buluntuları somut bir gerçekliğe dayalıdır.
Anadolu’da en eski insan kalıntısı; 2002’de Denizli’de, mermer ocağında çalışan bir işçi tarafından bulundu. Yapılan araştırmalar “Denizli İnsanı”nın Anadolu’da bulunan en eski insan fosili olduğunu ve 1.2 milyon yıl yaşında olduğu iddiası ile haber olmuştu.
Oysa bilim, insanların Afrika’da ortaya çıkışını en fazla 150 bin yıl civarında olduğunu söylüyordu.
Fakat ilk ’’ön insan’’ fosilleri 7,5 milyon yıl önceye ait fosil kalıntılarına da rastlandığı biliniyordu. Bulgaristan’da ortaya çıkan fosil 7 milyon yıl yaşındaydı.
Örneğin Fas’ta bulunan bir kalıntıda da 300 bin yıl öncesi olduğu anlaşılınca , bu zamana kadar bilinenin aksine yeni bir tarihi gerçek ortaya çıktığı da haber olmuştu. Denizli’de bulunan fosilin 1 Milyon 200 bin yıl olduğu henüz okullardaki tarih kitaplarına geçmese de ; artık Anadolu’da bilinen bir gerçektir.
Anadolu’da ilk insan topluluklarının Göbekli Tepe ilk olarak 1963 yılında Güneydoğu’da keşfedildiğinde ,M.Ö 9000 yıllarında ilk yerleşimin olduğu anlaşılmıştı. Bu dönem insanlık tarihinde Taş devrine denk geliyor. İlk insanlar Doğu Toroslarda (Haritada Cuivre Bölgesi ; Bakır) bulunan zengin bakır madeni dolayısı ile Günümüzden 5 bin yıl önce Bakır Çağı yerleşimlerine tanık olmuştur. Fakat Bakır ve Tunç madeninin zamanla azalması , insanların alet ve edevat yapımı için demir madenine yönelmesi ile Anadolu’da en çok bulunan bu madenin kaynaklarına yönelmesine sebep vermişti. Demir eritilmesi ve işlenebilmesi için odun kömürü(Mangal Kömürü) ihtiyacı vardı. Böylelikle Anadolu’da yaşayan ilk insan topluluğu olan Hattilerin , Karadeniz’in ormanlarla çevrili kıyılarına yönelmesine neden oldu. Hattilerin Karadeniz kıyılarına gelen kavimlerine tarihte Palalar adı veriliyor. Kafkas ve Balkanlarda demiri ihtiyacı doğduğunda da bölgeye ilk Kimmerler (Kafkaslardan ),sonra da Trag kavimleri (Balkanlardan ) gelmesine neden olduğu düşünülüyor. M.Ö 1300 2017 yılında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Müze Müdürlüğü ve Kdz. Ereğli Belediyesi ile ortaklaşa yaptığı mağara araştırmalarında, bütün bu bilgilerin tekrar gözden geçirmesi gerektiğini ortaya çıkardı. Zonguldak’a 36 km güneyinde ve Ereğli’nin 36 km doğusunda yer alan Alacabük Köyündeki mağara araştırmalarında, bu zamana kadar bilinmeyen İnönü Mağarası etrafında 6 mağara daha keşfedilmiş ve bu mağaralarda demir çağına denk gelen insan varlığına rastlanmıştır. Yapılan çalışmalarda Kalkolitik Çağ’ ına ait olduğu anlaşılan bu bulgular bize, Zonguldak’ın ilk insanlarının yaşadığı çağ olan Bakır Taş Çağı’na; yani , MÖ 5000-3000 yıllarına kadar götürmüştür. Burada yaşayan insanların özelikle küçükbaş hayvan yetiştirdiği de yaptığı, buluntulardan anlaşılıyor.
Jeolog Celal Şengör’ün söylemine göre ; ‘’Anadolu’da yapılan çalışmalarda , mağaralarda yapılan en eski bulguların Zonguldak’ta ki araştırmalarda bulunduğunu söylemiştir. (60 bin yıl)
Tabi ilk insanların tamamen mağaralarda yaşaması imkansızdır. O kadar mağara olmadığına göre insanlar kendilerine dışarıda sığınak yaparak da yaşamlarını sürdürmüştür.
Zonguldak jeolojisi bakımından mağaralar açısından oldukça şanslıdır. Türkiye’nin en uzun 4. mağarası Zonguldak’ta yer almasına ramen Zonguldak’ta mağara araştırmaları oldukça yetersizdir. Mağaralar bakımsız ve kaderine terk edilmiş durumdadır.
(Mağaralar konusu Zonguldak’ta başlı başına bir sorun olduğundan, bunu başka zaman ele almak istiyorum.)
Özetlersek;
Resmi kaynaklarda Batı Karadeniz’e ilk yerleşimlerin Demir Çağı’na denk geldiği bilinse de yeni bulgular yerleşimlerin daha eskiye dayandığını ortaya çıkarmıştır. Fakat Milli Eğitim ve resmi kurumların henüz yayınlarına geçmemiştir.
Zonguldak Tarih araştırmalarında da oldukça geri bırakılmış ve hatta bunun eksikliği henüz hissedilmemiştir.
Son Söz; Şanlıurfa’nın Göbekli Tepe’si varsa, bizim de Alacabük’ümüz var. Ama bizim bunu önemsememiz için daha kırk fırın ekmek yememiz gerek."