ESKİ İmar ve İskan Bakanı Prof. Dr. Ahmet Samsunlu’nun İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesinin ardından 100’üncü Yıl Vakfı Başkanı Cemil Çakmaklı bir teşekkür yazısı yayımladı. Çakmaklı “O kırk yıl boyunca kesintisiz görüştüğüm bir dostumdu. Benim içimde de kırk yıllık bir boşluk açtı da gitti. “ diyerek şu ifadeleri kullandı

“Toprak bizim kuşağı çağırıyor…

Her gün bir acı, her gün bir  kayıp ….

Bekir Coşkun’un ardı sıra Ragıp Buluç ve Mesut Yılmaz gibi dostlarımı kaybettim…

Bugün de Ahmet Samsunlu ayrıldı aramızdan.

Hepsi ile pek çok yaşanmışlığım vardı, ama Bekir’den sonrasına elim gitmedi yazmaya.

Ahmet Samsunlu’nun benim memleketime Zonguldak’a katkısı çok. Bir Zonguldaklı olarak, o katkılara vefa borcum var. Ardından bir teşekkür göndermezsem vefasız olurum, borçlu kalırım. Bu yüzden, içim yana yana bu teşekkür yazısını yazıyorum.

Ahmet’in soyadı Samsunlu, kendisi Çorumlu ve de o bir Zonguldak gönüllüsü…

Biz Ahmet ile Kurucu Mecliste tanıştık, aynı komisyonlarda görev yaptık, dost olduk.

O çok birikimli, çok özel vasıfları olan bir Ahıska Türkü idi.

Almanya’da mühendislik okumuş ve akademik çalışmalarıyla profesör olmuş, kısaca kendisine çok emek vermiş bir insandı.

O dönem 44.hükümette İmar İskan Bakanı oldu.

Yine o günlerde, 7 Mart 1983te Zonguldak Kandilli’de madenlerin ve madencilerin gördüğü en büyük grizu felaketlerinden birini yaşadık. Tam 103 madenci şehit oldu.

Başta Başbakan Ulusu, hepimiz Kandilli acısının içindeydik.

O tabutlar, o 103 tabut Kandilliye ve vicdanlara sığmadı.

Herkes ağladı, yer gök bile ağladı, tüm yürekler dağlandı…

Oradaki toplu acı, en çok da kibarlık ve duyarlılık sembolü Başbakan Ulusu’yu etkiledi.

Döner dönmez galiba güvendiği ve sevdiği iki insanı, o zamanki İmar İskan Bakanı Ahmet Samsunlu’yu ve beni çağırdı. ‘’Söyler misiniz? Ne yapalım? Nasıl yapalım? Bu kömürü, insan kaybetmeden toprağın altından nasıl çıkaralım?’’ dedi.

Bende; ‘’Sayın Başbakanım kömürü değil, insanı çıkaralım toprağın altından. Alternatif istihdam alanları yaratalım Zonguldakta, sanırım en doğru ve kömürün geleceğine de en uygun çözüm bu.’’ dedim.

Bülent Ulusu; o acılı ama hala kibar haliyle bakanı Ahmet Samsunlu’ya ‘’Siz ne düşünüyorsunuz Ahmet bey.’’ dedi.

Ahmet Samsunlu’da: ‘’ Sayın Başbakanım biz bölgeyi ve kömürü çok iyi bilen ve bu konuda zaten sürekli calışan Cemil Bey ile yol boyu konuştuk. Bende aynı fikirdeyim. Zonguldakta alternatif istihdam alanları oluşturmalıyız. Bölgede; bu alan için Türkiye’nin 26 havzasından biri olan Filyos Vadisi çok uygun duruyor. Müsaade ederseniz bu vadiyi yeniden planlayıp, size somut önerilerle gelelim’’ dedi.

Sayın Ulusu ‘’Vakit kaybetmeyelim, hadi size kolay gelsin.’’ dedi ve bizi görevlendirdi.

İmar İskan Bakanlığında, başta Bakan Ahmet Samsunlu, müsteşarı Melih bey ve diğer bakanlık üst düzey yöneticileriyle aylarca, geceler dahil çalıştık. Bir sürü alternatifi değerlendirdik. Sonunda; İç Anadoluyu ve Ankara’yı Filyos Vadisine, Filyos vadisini de ucundaki bir limanla, diğer Karadeniz ülkeleri limanlarına ve özellikle Köstence limanına, oradan da Tuna su yoluyla, Avrupa’nın içlerine, ta Hamburg’a kadar ulaştırabilecek bir çerçeve çıktı ortaya. Bu çerçeve içinde Zonguldağın Filyos Vadisi’nde kirletici olmayan bir endüstri bölgesi oluşturarak Zonguldağın insanını kömürden yani yer altından, yer üstüne çıkaracak bir yeni istihdam projesi amaçlandı. Diğer yandan Zonguldak içinde Filyos Vadisini, Ereğli’ye, Karabük’e, Bartın’a ve özellikle hızlı bir yük treni ulaşımıyla Ankara’ya bağlayacak bir ulaştırma planı tasarlandı. Filyos Vadisinin ucunda bir liman planlandı. İlgili bütün bakanlıklara görev verildi. Yatırımlar bütçelere konuldu.

Sayın Ulusu; her aşamasında bu projeyi izledi. Ama en önemlisi, bölgenin sorunlarına sadece devletin değil, bölge halkının da sahip çıkması için, bana bir vakıf kurma talimatı vermişti. Biz de bölgenin ileri gelen resmi ve özel kurumlarıyla ve eşrafıyla Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılını da temel alarak Zonguldak Yüzüncüyıl Vakfını kurduk.

Dostum Ahmet Samsunlu ve ben, Filyos vadisi ve limanı projesinin koordinasyonunu üstlendik. Sayın Ulusu da bizden bilgi alarak her aşamasında projeyi izledi ve ona sahip çıktı.

Daha sonraki yıllarda; Zonguldak Vakfı üzerinden, vakıftaki arkadaşlarla projeye sahip çıktık. Her yeni hükümete ve Zonguldaklı her siyasetçiye projeyi anlatıp, projeyi benimsetmeye çalıştık. Onların da projeye ilgisi ve katkısı çok oldu. Filyos Vadisi ve liman projesi böyle başladı, 35 yıldır pek çok Zonguldaklının katkısıyla düşe kalka yürüdü. Hala yürüyor, yürüyecek…

Bizim de, projenin Zonguldak’a ve özellikle Zonguldak doğasına zarar vermeden yürümesi konusundaki sorumluluklarımız devam ediyor.

Dedim ya; Ahmet Samsunlunun projeye katkısı çok büyük oldu. Ama daha sonraları tam bir Zonguldak gönüllüsü gibi projeyi benim üzerimden hep izledi.  Aksamalara üzüldü, gelişmelere sevindi.

O bu projeyle tam bir Zonguldak gönüllüsü oldu. Zonguldak olarak kendisine vefa borçluyuz, teşekkür borçluyuz… Zonguldak ve Zonguldaklı vefalıdır. Kendisini düşünenleri, katkı verenleri unutmaz.

O yüzden bir Zonguldaklı olarak, kendisini bir Fatiha ile uğurlarken, Fatihasına gönülden teşekkürler ekliyorum.

Ahmet Samsunlu’nun hayatı hep başarılarla doludur. Ama o başarılarından önce insanlığa ve tevazuya ulaşmış yüce gönüllü ve yaşamına dürüstlüğü rehber etmiş, erdemli bir insandır.

İki başarılı çocuk yetiştirdi. Kızı saygın bir akademisyen oldu, oğlu Kadri Samsunlu ise İstanbul Havalimanının başarılı CEOsudur. Eşine ve çocuklarına sabırlar diliyorum…

O kırk yıl boyunca kesintisiz görüştüğüm bir dostumdu. Benim içimde de kırk yıllık bir boşluk açtı da gitti.

Güle güle Ahmet Samsunlu, güle güle kardeşim.”

Editör: TE Bilişim