GÜNDEM

“Kilimli'nin Dönme Dolabı”

Zonguldaklı fotoğraf sanatçısı, emek kentinin fotoğraf emekçisi Birol Üzmez’ in Facebook sayfasında paylaştığı “Kilimli’nin Dönme Dolabı” yazısı büyük ilgi gördü.

Abone Ol

Ne güzel anlatmış yok olan bir kültürü ve insanların ön yargılarını. Ne de güzel fotoğraflamış kamerasından. Bölgemizin gerçeği olan ancak bunu bir kültür olarak görmeyen. Ön yargılarıyla düşüncesizce bakan gözlere, yorumlayan dillere inat bir yazıyla.

Yazıyı ve kendi gözünden fotoğrafları olduğu gibi aktarıyoruz sizlere.

Kilimli'nin Dönme Dolabı

Zonguldak Kilimli'nin tozlu meydanı, 1988 yazında bir sünnet düğünüyle şenlenmişti. Davul zurna coşkuyla çalıyor, erkekler ayrı bir köşede toplanmıştı adet buydu. Eğlence için Devrek'ten köçek getirilmişti.

On beş-on altı yaşlarında, ince yapılı bir delikanlı. Adı Ali'ydi. Kadın elbisesi giymiş, İşlemeli yelek, renkli şalvar. Yüzü sakalsız, gözleri utangaç.

Davulcu ve zurnacı köçekçe bir hava tutturdu. Ali yavaşça döndü, eteği açıldı, kollarını kaldırdı, parmak şıklattı. Sonra hızlandı: Yere eğildi, baş aşağı köprü yaptı, yer paralarını topladı.

Kalabalık para yağdırıyordu, cebine, eteğine, alnına... Para bolluk göstergesiydi; düğün sahibi ne kadar köçek oynatırsa o kadar zengin sayılırdı. Ama Ali'nin dansında başka bir şey vardı: Gurur, direnç, belki de bir sorgu.

Köçeklik, Osmanlı'dan Karadeniz'e uzanan eski bir gelenekti. Kastamonu'dan Devrek'e, Zonguldak'tan Kilimli' ye...

Erkekler kadın rolünde oynar, coşku yaratırdı. Abdal topluluklarında ise ekmek parasıydı bu; çocuklar zil çalarak başlar, yetenekli olanlar çalgıya geçerdi. Tıpkı Neşet Ertaş gibi.

Bozkırın Tezenesi, çocukluğunda aynı meydanlarda dönmüştü. 6 yaşından 12 yaşına kadar, babası Muharrem Ertaş'ın sazı eşliğinde köçeklik yapmıştı. Zil çalar, bel kırar, yerden para toplardı. Abdal geleneğinde erkek çocuklar böyle başlardı müziğe.

Yokluk içinde, köy köy dolaşarak. Neşet Usta, yıllar sonra gülerek anlatırdı: “Serde köçeklik var gurban olduğum...”

Ama o zil sesi, bozlakların temelini atmıştı. Köçeklikten saza geçiş, onun için bir kurtuluş olmuştu, bağlama eline geçtiğinde, türküleri doğmuştu.

Kilimli' deki Ali de belki bir gün sazı eline alacaktı. Ya da bırakacaktı bu geleneği, tıpkı Neşet Usta gibi. Gelenek ağırdı: Hem eğlence, hem geçim, hem dışlanma... Ama o dönmede bir özgürlük vardı; karanlığın içinden çıkan bir ışık.

Düğün bittiğinde Ali yorgun düşmüştü. Para torbasını ailesine verdi. Kalabalık dağıldı. O fotoğraflar kaldı geriye: Baş aşağı para toplarken, eteği uçuşarak dönerken, yaşlı bir adam omzuna el koymuş sigara içerken...

Şimdi o meydanlar sessiz. Köçekler azaldı, önyargılar ağır bastı. Ama Neşet Ertaş'ın bozlakları hâlâ dönüyor: “Gönül Dağı”, “Zahidem”, “Ah Yalan Dünya”...

Çocukluğunun o köçek dönmeleri, türkülerin ritmine dönüştü. Kilimli' nin köçeği gibi, Bozkırın Tezenesi de plaklarda dönmeye devam ediyor hafızalarımızda, kıvrıla kıvrıla, bitmeyen bir hikâye gibi.

Birol Üzmez - Aralık 2025, İzmir

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }