Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürlüğü'nde mühendis olarak görev yapan Erol Çakır, Özgür Halkın Sesi Gazetesinde yayınlanan köşe yazısında aile hikayesini anlattı. Çakır, televizyonda yayın hayatına devam eden “Kral Kaybederse” dizisi ile kendi hayat hikayesini bağdaştırdığı yazısında çocukluğunun en acı günlerine ışınlandığını ifade etti.

ÇAKIR’IN YAZISI ŞU ŞEKİLDE:

"Beğenerek izlediğim bir dizidir” Kral Kaybederse”…Oynayanların müthiş performansı hele de Halit Ergenç ile Merve Dizdarın olağanüstü oyunculuğu beni bir hayli etkiledi.Özellikle iflas ediş sahnesi beni burdan aldı Erzincan’ın Mercanına getirip öylece bıraktı. Dizideki kahramanın iflas sahnesini o kadar gerçekçi canlandırması beni yılların arasına saklanmış anıları nasılda söküp aldığını düşünemezdim bile…Sanatçının yüzündeki çaresizlik, sesindeki kırılganlık geçmişe öyle bir kapı araladı ki…Öyle gerçekti ki,bir anda çocukluğumun en acı,en keskin dönemine ışıklandım sanki.

Babamın Erzincan’ın Mercan İlçesinde ticaretle uğraşırken yaşadığı iflas,bizim için sadece maddi bir kayıp değildi.Arta kalan malları Pazar yerinde sergileyip, “İflas malları bunlar,sudanucuz koş,koş sende al!”diye bağırmamı hatırlar ve içimi bir hüzün kaplar dün gibi …Çocuk kalbime ağır gelen,içimize bir kış gibi çöken bir dönemin başlangıcıydı.Sanki evimizindireği çatırdamış,gölgesinde büyüdüğümüz o güvenli dünya birden bire kararmıştı.

Hatırlıyorum…Evde bir telaş bir koşuşturma…Anamın ,çilekeş anamın evladı gibi sevdiği ve adına “Sarı kız” taktığı ineğimiz,evimizin sevgilisi beyaz keçimiz,tarlamız,yıllarca emek verilmiş ne varsa teker teker elden çıkıyor.Her satış, eve çökensessizliğin biraz daha büyümesine sebep oluyordu.Her eşya sanki bizden bir parça koparıyordu.

Ama en ağır olanı annemin Sarıkız’ı satıldığı günkü feryadıydı.O sarı benekli güzel dana…Annemin elleriyle büyüttüğü,her sabah ahırdan çıkışını hayranlıkla izlediği,sevgiyle okşadığı ,”Buna gözüm gibi bakıyorum”dediği yavrusu…Onu götürmek için içeri girdiklerinde,annemin dizlerinin bağı çözülmüş,”Sattırmam onu!Sattırmam Sarı kızımı!Sattırmam!” diye çok ağlamıştı.İnanın o ses hala kulaklarımda…Şu an ağlıyorum.Yıllar hiçbir şeyi ,hiçbir acıyı söndürememiş.Senelerin ardından bile o hisler taptaze duruyor.

Hele bizim nerdeyse birlikte yatacağımız beyaz keçimiz vardı…Çocukluğumuzun oyun arkadaşı,evimizin neşe kaynağı…Onunla büyüdük,onunla koştuk,onunla güldük.O da gidince çocuk yüreğimizdeki son sıcaklık da çekilip gitmişti.

Derken tan yeri yeni sökmeye başlarken,kamyonun üstünde birkaç parça eşya ile göç yoluna düştük.Gün daha doğmamış,hava serin,topraksoğuktu.Bir kaç adım attıkça ardımızda kalan hayatın sesi daha da uzaklaşıyordu.Ama bize asıl ağır gelen yalnızca göç değildi;en küçük kardeşim Metin Menderes’in hasta oluşuydu.Yol boyunca zayıflayan nefesi,gözlerimizin önünde eriyişi…Ve sonra, o tarifsiz acı…Onu toprağa vermek zorunda kaldığımız gün,çocukluğumun birkısmını da onunla birlikte gömdüm sanki.O acı insanın bir ömür boyu kalbinde taşıdığı,sızısı hiç dinmeyen bir yara gibidir.Hala bile çok güldüğümde onun minicik tabutu gelir gözümün önüne ve susarım.Suskunluğumdur o acı benim.Tarifi yok!

Artık kardeşimin de olmadığı bir köy bize bir türlü yuva olamıyordu. Kader çizilmeye başlamıştı bile .Babam Zonguldak’ın E.K.İ sinde iş başıyapmış bizi de yanına çağırmıştı. Kalmak isteseniz de kader bazen insanı tuttuğu yerden alıp bambaşka bir yere götürüyor.Kısa bir süre sonra köyden göç etmek zorunda kalmıştık bile.

Beş gün süren bir “Tırhan” adlı vapur yolculuğu ile ZONGULDAK’A vardık.Deniz bazen kabarıyor,bazen duruluyordu ama aslında kabaran da durulan da bizim iç dünyamızdı.Belirsizlik içindeydik;arkamızda kaybettiklerimiz,önümüzde bilmediğimiz bir şehir…Yine de babamızın E.K.İ de işe başladığı gün,hayatın bize yeni bir kapı araladığını hissetmiştik. Zor yıllardı, yokluk yine vardı, mücadele yine vardı ama insan zamanla anlıyor ki: Her zorluk, insanın içinde sessizce büyüttüğü bir güç bırakıyor.

Bugün geriye dönüp baktığımda,yaşadığımız bütün o yoklukların,kayıpların,acıların aslında bizi nasıl yoğurduğunu görüyorum.Kaderbazen insanın anlam veremediği yollardan geçiriyor ama sonra dönüp baktığımızda,o yolların size kattığı olgunluğu,sabrı ve direnci fark ediyorsunuz.

Zonguldak'ta silah kaçakçılarına darbe! Çok sayıda gözaltı!
Zonguldak'ta silah kaçakçılarına darbe! Çok sayıda gözaltı!
İçeriği Görüntüle

İflas…Evet,ağırdır.Sadece dükkanın kapanması,malların satılması değildir.Evdeki huzurundağılması,umutların savrulması,insanınkendi içindeki güveninsarsılmasıdır.Bugün ticaretle uğraşan dostlarımızın,esnafın yaşadığı sıkıntıları gördükçe,o günleri hatırlıyor,insanın omuzuna ne büyük yük bindiğiniçok daha iyi anlıyorum.Allah hepsine sabır,kolaylık ve ferahlık versin!

Biz ise o yılların arasından yürüyüp bugünlere geldik.Yaşadığımız her şey,bugün olduğumuz insanın taşlarını birer birer döşedi.Acılarda sevinçler kadar insanı büyütüyor.Ve bazen dönüp baktığımızda şunu fark edebiliyoruz:Kader,bazen en zor anlarda bile insanı başka bir sabahahazırlıyormuş.Saygılarımla.”