Sel olduğunda görüp göremiyeceğin kişilerin hepsini görürsün. Bakanından ,valisine ,kaymakamından, milletvekiline kadar...

Konu bu değil tabiki.

Ben ise ; selden sonra sarı çizmelerini giyip, kırsala gelen yetkililerin yanlış söylemlerini inceledim. Bu aslında olaya nasıl bakıldığını da ortaya koyuyor.

Selde en yanlış söylem; “Doğal Afet” söylemi.
Her sene tekrarlanan bir şeyin, afet olarak değerlendirmesi baştan yanlış, abesle iştigal.
"Dere taşkını" deniliyor.
Hiç bir dere yatağından dışarı taşmaz. Dere yatağına  taşan, insandır.
“Vatandaş mağdur oldu“
Mağdur olan deredir. Dere yatağına bina yapan vatandaşın bizzat kendisidir. Bile bile yapılması  vatandaşı mağdur olmaktan çıkarır.

“ Vatandaşlar Mahsur Kaldı”
Yıllardır dereleri, ırmakları bir kanala hapsetmeye çalışan bir anlayış var. Bir dere , bir ırmak, ne kadar dar alanda mahsur kalıyorsa,gün gelir dere de o kadar insanı mahsur bırakır.

“Vatandaşların yaralarını sarıyoruz.“
Vatandaşın yaralarını sarmak çözüm olmayacaktır. Seneye yine yaşanacak olması dolayısı ile ; bu verilen paralar, bayram ikramiyesi gibi  her sene verilen sel ikramiyelerine dönüşür..  Vatandaşın işgal ettiği alanlar kanunların ön gördüğü şekilde düzenlenirse, kimse mağdur olmaz zaten.

Ben sigorta şirketlerinin yetkilisi olsam , bir çok kişiye para ödemem. 5 gün önceden sel olacağı duyurulmasına ramen araçlarını neden gövenli bölgeye almadığını sorgularım.

“Yaşanan olaylar mevcut belediye başkanlarının ihmali“ . Bu da yanlış bir söylem. İktidar partisi ,Kozlu Belediye Başkanı bile ‘proje hazır ama parasal kaynak yok’ diyor ise ;yaşanan olaylardan nasıl belediye başkanları hatalı oluyor ? Ancak; Belediye başkanlarının hatası şu olabilir ; selin olacağı 5 gün önceden bilinmesine ramen herkes festivallerle meşgul olmasıydı. Ama gerçek şu ki :  Dere , Irmak gibi alanlar Belediyelerin sorumluluğu altında  değil ,sorumluluk  Devlet SU İşleri (DSİ)’ne aittir . 

Dere yatakları yasal olarak devletin malıdır ve bu alanlar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. 3194 sayılı İmar Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda bu husus belirtilmiştir.

2004 yılında çıkarılan kanun ile ;   dere yataklarının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, genel olarak belirtilmektedir. Madde 708'de; “Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi Devlete ait olur.

Filyos Nehri ağzı ile Gökçebey arasında deniz seviyesi farkı sadece 7 metre. Bu benim ölçümüm değil  . Uzmanlar böyle hesaplamış. Dere yatağının genişliği hakkında herhangi bir kayıt yok. Ama göz hesabı ile gördüğünüz iki tepe arasında olan her yer dere yatağıdır. Benim tahminlerime göre Gökçebey-Çaycuma- Saltukova- Filyos arasında 1 km ile 2 km arasında değişiyor.

Her sene şiddeti değişsede mutlaka sel olur, her beş sene de mal kaybı ,her on senede bir can kayıbları yaşanır.

Normal zamanlarda akan Irmağa en yakın mesafede bina ise sadece 50 ile 100 metre arasında. Bu binalar; başta Çaydeğirmeni, Gökçebey, Çaycuma- Saltukova arasındaki TOKİ binaları ve ZBE Üniversitesi kampüsü...

 Sel, sadece  ırmaktan gelmez. Irmağın ana damarını besleyen her küçük dere aynı zamanda Filyos nehrinin kılcal damarlarıdır.

Yapınca oluyormuş! Bölgenin en modern hayvan pazarı açıldı! Yapınca oluyormuş! Bölgenin en modern hayvan pazarı açıldı!

Bugünkü gibi ellerinde herhangi bir alet, edevat teknoloji yokken kurulan eski köylere bakıldığında;  genelde insanlar tepelik alanlara yerleşmiş Filyos vadisini ise tarla olarak kullanmıştır. Bakın  eski köy yerleşimlerine sel vurmaz. Sonradan miras yolu ile kalan ve kardeşler arasında bölüşülerek, tarım arazilerine  yerleşilmesinden sonra;  mal ve can kayıplarına yol açmaya başlamıştır.

Devlet içinde, sorumlular  için söyleyeceğim şudur.

Yaşanan olaylara bakıldığında devletin elinde derelerin yataklarının mesafesi mevcut değil galiba. Eğer ilgili devlet dairelerinde, dere yatakları sınırları ölçülmüş ise ;  nasıl oluyor da buralara konutlaşma izni verilmiş ve halen verilmeye devam ediyor ? , Üstelik bazıları, devletin bizzat kendi konutları ?

Vatandaş için ;

‘Her şey Allah’tan’

Allahın yaratığı düzene aykırı bir yere ev yap , sonrada ‘her şey Allah’tan’ diyerek suçu ona at..

Ve havle vela kuvvete...

Selde bile ayrımcılık yapıldı. Bartın'da sokaklar komandolara temizletilirken ,Zonguldak'ta vatandaşlar kendi temizledi.

Neden ? Çünkü Bakan Bartınlı.

Neyse ;

Bir başka selde görüşmek üzere , hoşça kalın Sayın Bakanım.

Hayati Yılmaz ile

Zonguldak Tarih.

Editör: U. G.