Zonguldak’ta araştırma ve yazılarıyla dikkat çeken Ahmet Öztürk, kentin kaybolan noktalarında yaşadığı anıları kaleme alarak sosyal medya hesabından paylaştı. Öztürk, “Küçük bir çocuğun aynasından yansıyan suretler” başlıklı yazısında refakatçi olarak kaldığı hastanede çıktığı yürüyüşlerde çocukluğundaki izleri anlattı.

İŞTE O YAZI:

“Küçük bir çocuğun aynasından yansıyan suretler

Dilek, böbrek taşı operasyonu nedeniyle, 3 defa, 4’er 5’er gün misafir oldu Atatürk Devlet Hastanesine. Refakatçi olarak hastanede kalırken sabahları çıktığım yürüyüşleri fırsata çevirdim, çocukluğuma firar ettim. İlk gençliğimin geçtiği mahalleyi gezdim sabahın en erken saatlerinde, yıllardır girmediğim sokakları dolaşıp, kedilerle birlikte çocukluğumun da başını okşadım. Her biri bir başka gül yüzü hatırlatan evlerin etrafında dolaşıp, duvarlarında el izlerimi aradım. Hüzünle seyrettim, çocukluğumda kentin en mutena semtlerinden biri olan Meşrutiyet Mahallesi, şimdilerde bir çöküntü merkezi ne yazık ki. Fransızlara, İtalyanlara, Rumlara mesken olmuş konak özentisi evler kapısız, penceresiz bir yıkıntıdan ibaret. İçine girmeye kıyamadığım apartmanlar, sıvası dökük bir virane. Tepelerine tırmandığım ulu ağaçların birinden bile eser yok. Doğanın gücüne şaşmamak elde değil, 30, 40 yılda üstünde top oynadığımız betonu eritmiş otu, dikeni, çalısıyla ormana çevirmiş resmen…

BİRÇOĞU SONSUZLUKTA IŞILDAYAN BİR HATIRA DEMETİ YALNIZCA

Önünde durduğum yapılarda yaşayanları anımsamaya çalışırken, onlarca yüz, bir o kadar isim geçti gözümün önünden. Ürktüm anımsadıkça, birçoğu sonsuzlukta ışıldayan bir hatıra demeti yalnızca. En çok da gök ekin gibi biçilip erkenden yitenler düştü aklıma. Nasıl unuturum, nikâh dairesinin hemen üstünde, en son kuzeni Ayhan Biçer’in yaşadığı köşkün çocuğuydu Arslan ağabey. Sıkı solcu, iyi yüzücü, muhteşem tramplen atlayıcısı, müthiş bir yakışıklı olarak idolüydü hepimizin. Evlenip çoluğa çocuğa karıştı ama dadandığı içki, huzur vermedi ona. Hastalandı, henüz kırklı yaşlarını sürerken de yoklara karıştı. Bilseniz nasıl civanmert bir delikanlıydı. İçimizde açmadan solan ilk çiçek olan Nihat’sa o köşkün biraz üstünde otururdu. Kentin tanınan siması Berber Nedim amcanın oğluydu. Bayır, merdiven dinlemeden yaptığımız maçların 17,5 liralık toplarını hep o satın alır, dükkândan aldığı harçlıklarını hep bizimle bölüşürdü. Çelimsiz, hasta görünümlü bir çocuktu. 14-15 yaşlarında kanserden öldüğünde şaşkındık, henüz ölümün ne olduğunu duyumsayacak yaşta bile değildik hiçbirimiz…

Fotoğraf açıklaması yok.

AH NİHAT, AH BAHA, AH KENAN

Ah Baha... Sonraları ayrılmaz ikili oldukları İsmail’le birlikte hayatı en az ciddiye alan dal yürek kardeşim. Bir yerde “Karıncaincitmez” sözü geçerse siz onu Baha anlayın, öyle bir çocuktu. Kendi halinde, naif, mütevazı ama arkadaş canlısı bir insan. O kadar çok anısı var ki içimde, bira içerken söylemeye başladığı şarkılar bile aklımda. Bizi şaşırttı, evlenip çoluğa çocuğa karıştı. Rüzgârlı’nın girişinde bir bakkal işletiyor, geçinip gidiyordu. Hangi akla uydu bilinmez, iki çocuğu yetim bırakıp hayat denen pencereyi kapatıp gitti otuzlarında. Ne çok yazıklandım Baha’ya. Ya Kenan Madenci’ye ne demeli? Zonguldak’ın en çok tanınan isimlerinden Cafer amca ile Ayla teyzenin oğlu Kenan, başka ilkyaz ölüsü mahallemizin. Şu kadar haset yok içimde, benden kat kat yakışıklı, nezaketi zarafet düzeyinde bir çocuktu Kenan. Aynı yaştaydık ama aynı okullarda okumadık, o, kolejliydi çünkü. Hekim oldu, tıp okuduğu Samsun’a yerleşti, evlendi bir çocuğu oldu orada. Ömrünün en güzel zamanında bir trafik cinayetine kurban gitti, yaşamayı nasıl da hak ediyordu oysa…

Camogli ve Mostar Köprüsü görseli olabilir

ONLARDAN ALDIĞIM ÖZGÜVENLE DE BUGÜNLERE GELDİM

Mahallemden aklımda insan suretlerinden oluşan bir resmigeçitle ayrılırken kopuk kopuktu içim.. Şeker anne, Dede, Zonguldak’ın “Kelle” diye bildiği Refik Amca, iki gözü kör olduğu halde tıraşını bile kendi olan güzel sesli Hulusi amca, Zonguldak Belediye Başkanlığı da yapan Nadir amca, son Senatör Mehmet Ali Pestilci, Milletvekili Burhan Karaçelik, Baro Başkanı Hürol Baruönü, o zamanlar genç bir siyasetçi olan Köksal Toptan gibi kentin kaderine de etki eden ünlüler… say say bitmez. Kim bilir, cesaret eder, daha birçoklarıyla beraber onların da mahalle hallerini yazarım bir gün. Küçük bir çocuğun aynasından yansıyan suretler, emin olun çok güzel olacaktır. Hepsinden sevgi gördüm, hepsinden bir şey öğrendim, onlardan aldığım özgüvenle de bugünlere geldim.

DOKTORUMUZ METİN KILIÇ VE ATDH ÜROLOJİ SERVİSİNİN DEĞERLİ PERSONELİNE TEŞEKKÜRLER

Son not olarak şunu da ekleyeyim: İçinde kaçak bir taşocağı çalışan Dilek’in anestezi altında yapılan 3 operasyon sonrasında böbreğinin biri temizlendi, diğeriyse şimdilik bekliyor. Genel sağlık durumu iyi çok şükür. Tükenmek bilmeyen inatçı taşlar tümüyle bitti mi, bu sorunun cevabını 10 gün sonra çekilecek tomografi söyleyecek. Taşocağı daha ne kadar üretmeye devam edecek, bunu da zaman gösterecek. Operasyonları başarıyla yapan Doktorumuz Sayın Metin Kılıç’a, bize büyük bir güler yüz ve ihtimamla hizmet sunan Atatürk Devlet Hastanesi Üroloji servisinin değerli personeline Dilek’le birlikte (Onlar Gülisa diye tanıyorlar) şükranlarımı sunuyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar…”

yangın çıkışı ve sarmaşık görseli olabilir

Murat Duha Yıldız'ın yaşam mücadelesi sürüyor!
Murat Duha Yıldız'ın yaşam mücadelesi sürüyor!
İçeriği Görüntüle

Mostar Köprüsü ve Camogli görseli olabilir