Yazar Tekgül Arı son yazdığı romanı “Off Günü” için 18 Ekim 2023 Cumartesi günü Zonguldak Maden Mühendisleri Odası lokalinde okurlarıyla buluştu.  Söyleşinin açılış konuşmasını ZOKEV Yönetim Kurulu Üyesi Alaaddin Kara yaptı.  

KARA: TEKGÜL ARI MADEN EDEBİYATINA ÜÇ ESER KAZANDIRDI
Kara yaptığı konuşmasında; “Zonguldaklı olmayıp ta kendini  kömür kentle bütünleştirmiş insanlardan biridir Tekgül Arı.  Madenci bir aileden gelmiş olması nedeniyle Zonguldak ve Soma gibi maden havzalarındaki insanların yaşamlarını,  görünmez kılınmış kadın ve çocuk haklarını önceleyen öykücü, romancı, araştırmacı, köşe yazarı bir duygudaşımızdır.  Eğer ben bugün sizlerin karşısına çıkıp bu kürsüden edebiyat üzerine dilim döndüğünce bir şeyler söylemeye çalışıyorsam, bu cüretim Maden Mühendisleri Odası’nın ve Tekgül Arı’nın çalışmalarıyla 2007 yılında düzenlediği Madenci Öyküleri Yarışması sayesindedir.    Yarışmaya gönderilen öykülerden oluşan “Çığlık “ adlı seçki kitabında benimde “şark Ocağında Üç Vardiyalık Bir Oyun” adlı öyküm yer almıştı.      
Tekgül Arı’nın Maden Mühendisleri Odası yönetimiyle birlikte Türk edebiyatına kazandırdıkları,” Korkunun Tırnaklar (2014)”, “Yanık Rüzgârın Sesini Duydum (2016)” adlı madenci edebiyatı seçkilerinde; Ekrem Murat Zaman, Gürdal Özçakır, Mete Arif Tokmak gibi yakinen tanıdığımız araştırma ve yazın edebiyatında bir hayli yol kat etmiş tanıdık isimler de var. Yine burada, aynı salonda, 2017 yılında Tekgül Arı’nın yazdığı “ Nişa, Kaybolmaya Hazır Değilim “ adlı romanın tanıtımını ve söyleşisini yapmıştık.

ROMANIN KAPAK TASARIMINI KENTİMİZ ÇİZERLERİNDEN METE ARİF TOKMAK ÇİZDİ
 Yazar Tekgül Arı,  “Of Günü” adlı son romanı ile dikkatleri edebiyatın ötekilerine çekerek, günümüze değin kitap sayfalarında pek görülmeyen, günde on iki saat çalışan AVM çalışanlarını ele alıyor. Romanın kapak çizimi, çok yakından tanıdığımız romancı, karikatürist çizerimiz Mete arif Tokmağa ait olması bizim için ayrıca bir önem taşıyor.


 
GENÇLERLE, HASTALARLA, KADINLARLA İLGİLİ YAZIN ATÖLYELERİ AÇTI
Bir dönem yönetiminde yer aldığı Edebiyatçılar Derneği’nde ve diğer kurumlarda gençlere yönelik yazım atölyelerinde “Metin Yorgunluğu” ve “ Öykü Yazıyoruz”  konusunda çalışmalar yaptı. Hastaları toplumla, toplumu hastalarla barıştırmak için AŞTER’de şizofrenlerle yazın atölyeleri çalışmalarını sekiz yıl yürüttü. Ayrıca Ankara ve İzmir’de iki onkoloji hastanesinde, kanser hastaları için başlattığı “Gülümsüyoruz” etkinliğini iki yıl sürdürdü. 2016 yılında  “Mazı Köyü Kadınları Tekgül Arı ile Öykülerini Yazıyor” etkinliğini gerçekleştirdi. Kadın Çalışmalarına yönelik olarak “Zamansız Düşler, Zamansız Kadınlar” adlı fanzini hazırladı. Birçok öykü seçkisinde yer aldı.   “Balkan Writersİn Acsions” bir öyküsünün çevirisi yer aldı. 2007 yılında Arta ve 2013 yılında Martriks edebiyat dergisindeki öyküleri Almanca yayınlandı. Dünyanın Öyküsü Dergisi’nde, Yeni Adana Gazetesi’nde Düşler Düşünceler köşesinde yazdı.”  Dedi. 

Zonguldak'a 22 yeni doktor atandı! Zonguldak'a 22 yeni doktor atandı!

TEKGÜL ARI: ZONGULDAK BENİM İÇİN BİR DİRENİŞİN ADIDIR
Ankaralıyım ama eşimin de madenci olmasından dolayı maden kentlerine ve özellikle Zonguldak’a ilgim var. Büyük Madenci Grevi sonrası madencilere ve maden havzalarına ilgim arttı.  Zonguldak benim için direniş ve kültür kentidir. Benim ruhumda da onlarınki gibi direniş ve hakkımı arama kültürü var. Onun için diğer kentlere gitmeden önce buraya gelip sizlerle tanışmak istedim.  Kitabımın kapağını Zonguldaklı çizer Mete Arif Tokmak’ın çizmesi de benim için ayrı bir onurdur.  

 ARI; AVM LERİN GÖRÜNMEYEN EMEKCİLERİNİ KONU EDİNDİM
AVM’lerin spot ışıkları altında renkli dünyaları çağrıştırırcasına davetkâr görünümleri altında orada çalışan ama dışarıdan pek görünmeyen emekçileri mercek altına aldım.  AVM’lere gittiğinizde burada çalışanlar görmeyip vitrindeki satış ürünlerin yöneliriz.  AVM’lerle birlikte yeni bir çalışanlar ordusu, yeni bir işçi sınıfı oluştu ama ne çalışanlar, ne de oradan alışveriş yapan bizler bunun farkındayız. AVM’lerde günde on altı saat asgari ücretle kölelik şartlarında çalışan yüzlerce insan var.  Ben bu kesimi AVM çalışanlarını romanda anlatmak istedim.  Romanı yazmak için bir AVM merkezinde bir hafta kaçak çalışıp onların dünyalarını gözlemledim. Sosyal medyanın da etkisiyle sistem kendi bilincini oluşturup, bizim üzerimizdeki egemenliğini pekiştirdi. Eskiden kahvehanelere ve parklara giderdik eğlenmek, dinlenmek için; şimdi ise, AVM’lerin sinemalarına ve şaşalı mağazalarına gidiyoruz. Hepimiz sistemin gösteri mekanizmasına hizmet ediyoruz. Marks, “bilinç yaşamı belirtmez, yaşam bilinci belirtir”  der. 

 TOPLUMLA HASTALARI, HASTALARLA TOPLUMU BULUŞTURMAYA ÇALIŞTIM
  Yazın atölyelerinde çalışırken, başkalarının metinlerini çözümlerken kendi metinlerimi de çözüyordum aslında.  Metin yorgunluğu atölyesinde baş öğrenci bendim.  Kendime anlatırken, başkalarına da anlatıyordum. Her yeni şeyin acemisiyim; öğrendikçe gelişip daha rahat yazabiliyorum.  Hastanelerin onkoloji bölümlerine gidip hastalara şiir okurdum.  Yazdıklarımla, okuduklarımla onların kendilerini iyi hissetmelerini sağlardım.  Ben de onlar gibi kemoterapi tedavisi gördüğüm için onların ruhsal durumlarını çok iyi anlayabiliyordum.  Hastaların toplumdan uzak durması ve toplumun onların durumlarından habersiz olması gibi bir durum söz konusuydu. Hastane çalışmalarımın amacı bu uzaklığın kaybolması ve hasta- toplum yakınlaşmasını sağlanmasıydı.   Orada çalıştığım sürece onlara faydalı olduğumu gördüm.  Bunda sanatın ve edebiyatın katkısı çok oldu. 
Şizofrenlerle de ilgili çalışmalarım oldu.  Toplum onlara önyargılıydı, onlarla arasında mesafe konulmuştu.  Mesafeyi kapatmak, onların fark edilmelerini sağlamak için dernekleri aracılığı ile çalışma atölyeleri kurmuştuk.  Kısa metinler okumayı seviyorlardı. “ diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Editör: Melisa Sapaz