Zonguldaklıların kökeninin nereden geldiği konusunda bu zamana kadar okuduğum yazılar beni pek tatmin etmedi.

Birçok resmi kurumların bile sayfalarında sadece harita bilgileri ya da Antik Çağ ve kömürün bulunması ile başlayan süreç var.

Diğer çağlar neredeyse yoktur.

Ben bu yazıda tarihsel geçmişi anlatmayacağım..

Belki bir şeylerin analizini yapmak için konulara gireceğim fakat benim asıl amacım Zonguldaklıların nereden gelmiş olduklarıdır.

Antik Çağ'a bakarak Zonguldak halkının nereden geldiğini bulamayız.

Antik Çağ ya da milattan sonraki dönemlerde yönetilen bölgeler kimlerin eline geçmiş ise o yönetimin halkları buralara yerleşmiştir. Başka bir millet, yeni devlet geldiğinde de buraları terk etmiştir.

Ebetteki burada yerleşik hayatı sürdürenler olmuştur ama bunlar çok azınlıkta ve bu zamana kadar çoktan asimile olmuşlardır.

Bizim ilk bakmamız gereken “Türklerin Anadolu‘ya geçişi” sırasındaki gelişmeler..

1071’de Malazgirt Savaşı sonrası Selçukluların Anadolu‘daki yerleşimi ve sonrasında kurulan beylikler döneminden başlamalı.

Selçuklular ile birçok bölge Türkleşirken, Karadeniz‘in batısında, Bizans İmparatorluğu'nun olması, tabii ki de burada Türkler dışında başka milletlerin olduğunu gösterir bize.

Ama asıl yerleşimin, Türklerin Batı Karadeniz`e son yayılışları ve son hakimiyetinin, Fatih Sultan Mehmet Dönemi olduğunu görüyoruz.

İşte, asıl bakmamız gereken dönem burası.

Son günlerde özelikle Marmara Bölgesi`nde kendilerini “MANAV” diye tanımlayan Türkler türedi.

“Manav Türkleri” dedikleri bildiğimiz Anadolu’ya göç eden Türkmenlerden başkası değil.

Kuzey Anadolu`ya yerleşmeleri ve tarım ile uğraşmaları, meyve sebze satışları onları “manav” yapmaz

Manav ismi; İnegöl Manav Türkleri Derneği Başkanı`nın açıklamasına göre; saraya meyve ve sebze veren, tarım ile uğraşan ve yerleşik hayata geçen Türkmenlere verilen işimmiş.

Türkler ilk Bursa, Eskişehir yani Anadolu‘nun kuzeybatısına geliyorlar.

"Manav" diye tanımlanan ve tarımla uğraşmaya başlayan Türkler aslında Türkmen ve Yörük'tür..

Selçuklu Devleti`nin dağılmasından sonra hakimiyetini kaybeden Türklerin tekrar Karadeniz kıyılarına yerleşmesi ile Türkmenler Zonguldak`ın tarıma en uygun yerlerine yerleşmeye başlıyor. (Burası da Filyos Vadisi‘dir.)

Eğer siz Türkmen yerine Manav derseniz, Zonguldaklıların da bu tanıma göre Manav Türkü olması gerekiyor.

Şimdi dönelim İnegöl Manav Türkleri Derneği Başkanı‘nın açıklamasına .

Saraya meyve ve sebze yetiştirdikleri için bu Türklere Manav denirmiş.

Bu saray kaç kişi de, koca Türk boyu bunlara sebze yetiştiremiyor ?

Hangi insan türü de, bu kadar sebzeyi ve meyveyi tüketsin.!

Türkmenlere ‘Manav” diyerek yeni bir tür oluşturma derdinden başka bir şey değil.

Zonguldaklı köylülerin pazarcılığı Manav oldukları için değil, Filyos vadisinin bereketli topraklarından gelir. Buradaki topraklar öyle verimlidir ki; Ekim 1838‘de Zonguldak‘tan geçen Williams Francis Einsworth adındaki ünlü coğrafyacı "ben böyle bereketli topraklara daha önce hiç bir yerde rastlamadım" demiştir.

Biz Zonguldaklılar adıyla sanıyla Türkmen'iz işte….!!

Bu tarihi süreçten şunu anlıyoruz ki, Zonguldaklı, halis muhlis Türkmen'dir.

Peki; bize bir de "Kıvırcık" deniliyor!

“Manav” tanımını kabul etmemekle birlikte, köken olarak Kuzeybatı Anadolu Türkmenlerle aynı soydan olduğumuzu kabul ediyorum.

Örneğin ; “geliyorum” kelimesinde ki “geliyom” ifadesinde ki gibi, sondaki harfler, Kuzeybatı Anadolu‘da da silinerek söylenir.

Mesela ;kendilerini “Manav Halkı” diye adlandıran ama yerleşik hayata geçmiş Türkmen olan bölgelerden, Güney Marmara bölgesinde

-Dayağa aykırı aykırı gitme! Sohuna garışmam bak.!

-Salcanan gidin, gine gelin

- hıştamay, (ses etme ,sus) gibi konuşma sekli aynıdır.

Mesela; bizim Zonguldak şivesinde geçen seneye "bıldır" denir. Bu kelime başka Türkmen yerlerde de söylenmektedir.

Birde Kıvırcık tanımı var..

Zonguldaklı olan mutlaka bilir, kendilerine Kıvırcık denmesini.!

Kıvırcık tanımı hakkında bir çok efsane var.

Bunlardan en bilineni; yok efenim, Atatürk tren ile geçerken ağaç altında oturan kişileri görünce “ne yapıyorlar benim kıvırcıklar” demiş miş..”!(Kıvırcık koyunu gibi gölgelenen)

Atatürk böyle bir söz söyleye bilir mi ? Hem bu tarihteki konuşmaları kayıtlara alınmıştır. Bu kadar yakın tarihte olması dolayısı ile birçok tanık bunu yazar çizerdi. Ama sadece söylenti olarak geçiyor.

"Zonguldak'ın derin toprakları altındaki maden serveti ne kadar kıymetli ise, bizim gözümüzde Zonguldak da o kadar çok değerli bir ilimizdir . diye bir üsluba sahip birinin, böyle basit ve küçümseyici bir söylem söyleyebileceğini düşünmek saçmalıktır.

Bir başka söylenti ; Padişah`ın Zonguldaklılar için tembel olduklarını ifade etmek için “Kıvırcık koyunu” yetiştirdiği için ”çoban‘ anlamında telaffuz etmesiymiş..

Bu sav da yanlış. kıvırcık koyunlarının asıl yetiştirildiği yerin Zonguldak değil, Trakya Bölgesi olduğu için bu düşünce de gerçekçi değildir.

Bir başka söylenti ; "Köçek" oyunundaki kıvrak figürlerden dolayı “Kıvırcık” denilirmiş..

Bu sav da doğru değildir. Köçekçe, Zonguldaklıların oynadığı bir oyun değil, oynattığı oyundur. Zonguldaklı «Köçek Oyunu» oynamaz ama oynatmayı sever.

II.Mahmut Dönemi‘nde İstanbul'da faaliyetleri yasaklanan köçekler Anadolu'ya göçtüler. Anadolu'da eğlence sadece düğünler olduğu için yörede geliri iyi olmayan köçekler kadın kıyafetine sokarak düğünlerde, törenlerde oynatılmaya başlandı.

(Zonguldak Köylerinde geleneksel düğünlerde erkekler eğlenir, kadınlar genelde seyircidir. Erkeklere içki masaları kurulur ve aralarda köçek oynatılır. “KINA” gecelerinde ise kadın ve erkeklerin ayrı yerlerde eğlenmelerinden kaynaklanan esprili bir etkinliktir.)

Zonguldak´ta ki hiç bir köyün ismi KIVIRCIK KÖYÜ değil.

Oysa ki; köy isimlerine bakıldığında bir çok köyün etnik kökenini bulabilirsiniz..

Mesela “Karaman köyü” gibi..

Zonguldaklılara ”Kıvırcık“ denmesinin çok derin tarihinin olduğuna da inanmıyorum. Zira Zonguldaklı olarak dışarda bilinen en ünlü kişi Uzun Mehmet'tir.

1848 yılında kömürü bulduğunda lakabının “UZUN” olması, boyu ile özdeşleşmesi ,ona dışarıdan birinin “Kıvırcık Mehmet” dememesi, bize gösteriyor ki, bu tarihlerde bu tanım kullanılmıyor. Eğer o tarihlerde kömürü bulan kişiyi tanımlamak için saraydan ya da Zonguldak dışından birisinin bu yöre halkını Kıvırcık olarak tanımlasaydı normalde Kıvırcık Mehmet olarak ün salardı.

Benim tahminim kömürün bulunması ile Zonguldak`ın dışardan göç alması ile başlıyor bu kavram..

"Kıvırcık" tanımı yöre halkına kömürün bulunmasından sonra söylendiği düşüncesi bende ağır basıyor.

Maden ocakları ilk açıldığında ülkede henüz maden mühendislerinin olmaması, maden ustabaşılarının olmaması, maden ocakları olan ülkelerden uzman işçi getirmek yoluna gidildi. Kırım‘dan, Macaristan‘dan Zonguldak'a birçok aile gelmişti. Bu tarihlerde bir de Rusya‘dan kaçan Abazalar ve Gürcüler de eklenince ve Zonguldak özelikle Doğu Karadeniz‘den göç almaya başlayınca bu insanları birbirinden ayıracak, kavram olarak “saç şekillerinin kıvırcık olmasını vurgu yaparak" yerli halkı göçmenlerden ayırt etmek için çıkarılmış olduğu daha mantıklı….Zira Zonguldak`a göç eden bölgelere baktığımızda bu yöredeki insanlar sarışın ve düz saçlı olduğu gözükür.

Zaten koca bir halkı “koyun” ile özleştirmek, tembellikle tanıtmak aşağılayıcı değil midir ?

Kim buna “cüret” edebilir ?

Hem Zonguldaklıya yakışmayan bir tanım hem de Zonguldaklının çalışkanlığı ile örtüşmüyor.

Zonguldaklı; 1848`den bu yana ocaklarda hangi koşullarda nasıl çalıştığını tüm medeni alem bilir.

Zira 1960`lı yıllarda Almanya`ya göç eden Zonguldaklıların tamamı en ağır iş bölgesi olan maden ocaklarının olduğu yer “Ruhr Bölgesi”ne yerleştirilmiştir.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Zonguldak‘ta doğmuş, hangi köken, millet, ırk, yerli, yabancı olursa olsun, bu şehre en az yerliler kadar gönül verdiğini de çok iyi biliriz.

Örneğin; İlimizde en fazla “Laz” göçmenler vardır. Bunlar kendilerini tarif ederken “Trabzonguldak” olarak tarif eder.

Yani Zonguldaklılar 500 yıl önce buralara yerleşmiş Türkmenlerdir. “Kıvırcık” son 150 yıldır kullanılan tabirdir.

Bunun yanında Türk, Kürt, Laz, Zaza, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni, Hristiyan vb .kimliklerinin yanında kendisini Zonguldaklı olarak tanımlayan insanların yaşadığı en güzel şehirlerimizden biridir.

……………………………………

Çakır Ayşe ile Safiye`nin cıra yanaklı Nefse'si…..

Çakır Ayşe ineğini arıyor…! Dağda, tepede…

O sırada karşı tepede de, tarladan dönen Nefse'yi görür.

-Kııııızzzzzzzzzz Nefse! diye bağırır.

-Nevaaaa kııııııız…!

-Kız bizim buzayııııı gördüy müüüüüüüü oralaaadaaaa ?

Nefse başı ile yukarıya sallayarak “çık” diye işaret yapar.

-kııııııız ne diyooooooooyyyyyy..

-Cııııık diyoooom kııııııız cıııııkkkkkkk…..!

Eğer bir kimse “Getir ile Götürü” birbirine karıştırıyorsa bilin ki Zonguldaklıdır..

Editör: TE Bilişim