Ülkemizin farklı illerinden 10 okul ve Azerbaycan'dan 1 okulun ortak olduğu eTwinning projesinde, projeye dahil bütün okullardan öğretmen ve öğrencilerin katılımıyla Yunus Emre konulu bir panel düzenlendi. Yunus Emre'yi 4 farklı temada ele alan öğrenciler her bir temada alt başlıklar oluşturarak Bizim Yunus konusunda iyice derinleştiler. Katılımcıların dikkatle dinlediği panel 25 Mart 2022 akşamı saat 20.00'de başladı.

Kuruculuğunu Zonguldak Borsa İstanbul Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni ve Müdür Yardımcısı Ömer Yılmaz ile Gaziantep Şahinbey ilçesinden Şehit Adem Özen Anadolu Lisesi Edebiyat öğretmeni Nurten Örenin yaptığı projede Mart ayı etkinliği olarak düzenlenen panel başarılı bir şekilde tamamlandı.

Projeye dahil olan okullar ve öğretmenler İstanbul Özel KEY Anadolu Lisesi/ Gönül Bulat, Kütahya Kılıçarslan Anadolu Lisesi/ Gülseren Sevi, Tokat-Zile Fen Lisesi/ Nagehan Derin, Zonguldak Borsa İstanbul Anadolu Lisesi/ Ömer Yılmaz, Azerbaycan'dan  Shamakhi,Sabir Kasaba Alxan Alxanov adına tam orta okul/ Günay Memişova, Gazintep Şehit Adem Özen Anadolu Lisesi/ Nurten Ören, Bilecik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi/ Tuğçe Nihal Çetin, Ankara Keçiören Atatürk Anadolu İmam Hatip Lisesi/ Ayşe Kahraman, Ankara Türk Telekom Sosyal Bilimler Lisesi/ Hasibe B.Erdoğan, Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi/ Harun Şentürk, Merzifon Fen Lisesi/ Tülay Sözen de de panel sırasında hazır bulundular.

Açılış konuşmalarının ardından projede yapılan faaliyetler hakkında Ankara Keçiören Atatürk Anadolu İmam Hatip Lisesi Edebiyat Öğretmeni Ayşe Kahraman tarafından bilgi verildi. Projenin Ekim 2021'de başladığı, ekim ayından bugüne her ay ayrı bir çalışma yapıldığı; Ekim ayında proje için her öğrencinin birer afiş ve logo tasarlayarak projeye başladığı, öğretmen ve öğrenciler avatarlarını oluşturarak kendilerini tanıttığı; Kasım ayında öğrencilere önce Yunusu Akademik olarak tanıtma amacıyla Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr Ruf K. Ürkmez'in "Yunus Emre'nin Bizim Yunus Olma Süreci" konulu söyleşisinin yapıldığı; aynı ayda ortak okullar 3 takıma ayrılarak Yunus'un Hayatı, Eserleri, ve Yunus'la ilgili yazılan kurmaca eserler konulu 3 farklı broşür hazırladığı; Aralık ayında Yunus Emre ile ilgili makale, deneme, mektup ve hikaye türlerinden birinde bütün öğrencilerin eserlerinden oluşan bir e-kitap oluşturdukları ve bu kitap için bir kapak tasarımı yaptıkları; Ocak ayında projeye dahil öğrencilerin Yunus Emre'den en beğendikleri şiirleri seçerek bir Yunus Emre şiir seçkisi oluşturup bunu e-kitaba dönüştürdükleri ve bir araya gelerek kitap kapağını tasarladıkları; Şubat ayında Yunus Emre'nin "Ben gelmedim dava için/Benim işim sevgi için dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim" mısralarına akrostiş şiir yazdıkları ve bunu videoya dönüştürdükleri; Mart ayında ise bu panele hazırlandıkları ve panelde sunulan metinlerin de bir e kitap oluşturularak paylaşılacağı; Nisan ayında yapılan çalışmaların sergileneceği bilgileri verildi. Ardından panel sunumuna geçildi.

Panel başkanı Zonguldak Borsa İstanbul öğrencisi Meryem A. giriş konuşmasında "Bizim Yunus hakkında konuşmak, sunum yapmak için burada toplandık. Yunus'un üzerimizdeki etkisini reddetmek şiarımızı kaybetmek demek olurdu. Bu yüzden çalışma yaptığımız arkadaşlarım ile birlikte bu değerli parçamızı (Yunus'u) kucaklamayı ve daha iyi öğrenmeyi seçtik" diyerek paneli başlattı.

4 takıma ayrılan gruplar Yunus'u dört farklı temanın alt başlıklarıyla ele aldı

1.TAKIM "Şair Yunus" teması etrafında Yunus'u çeşitli açılardan ele aldı. Bu temadaki üç öğrenci konuşmalarında kısaca şu ifadeleri kullandı:

Kılıçarslan Anadolu Lisesinden  Hediyenur isimli öğrenci "Yunus Emre'siz bir Türk edebiyatı, Yunus Emre'siz bir Türk Kültürü düşünülmez bile... Üzerinde yaşadığımız şu Anadolu coğrafyasında Yunus ilahilerinin terennüm edilmediği, söylenmediği tek karış toprak gösterilemez" diyerek Yunus'un Anadolu'da ne kadar sevildiğini dile getirdi.

Azerbaycandan katılan Revane Yunus'un hayat tecrübeleri varlık, yokluk, aşk ve Allah hakkında düşünüşü, Şiirlerinin  asırlar boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş olduğunu yalnız Türkiye'de değil birçok ülkede  ilgi uyandırmış bulunan müstesna bir şahsiyet olduğunu söyleyerek şairin eserlerinin çok sevildiği ve beğenildiğini  ifade etti.

Zonguldak Borsa İstanbul Anadolu Lisesi öğrencisi ve panel başkanı da olan  Meryem A. Zonguldak'la özdeşleşen Karaelmas'ın "elmas"ını imgeleştirerek "Elmasın Elmasta Yansıması" başlıklı bir sunum oluşturdu. Meryem'in şiirsel sunumunda "Yunus Emre, bizim emsalsiz elmasımız, halkın ve yaşantının ışığını yansıtırken ışığın kaynağını da güçlendirmiştir. Bu ışığın kayıp ruhlara yol gösterdiğini bildirmiştir. Eşyanın öne çıktığı bu günlerde bile insanların sıkışmış, yer bulamayan bedenlerindeki ruhlarına nefes alma şansı tanır Bizim Yunus. Her mısrasında, her sözünde size kendinizin ışığını gösterir." Diyerek Yunus'un bize rehber olması gerektiğini yaşadığı çağın sorunlu dünyasında nasıl yararlı olmuşsa bugün de Yunus'un devri olduğunu adeta Yunus'un yaşlanmadığını dile getirmiştir.

2.TAKIM: Yunus Emre'nin Şiirlerinde İnsan ve Doğa Tasviri teması etrafında incelemeler yaparak sunumlar oluşturdu. Bu sunumlarda kısaca şu ifadeler kullanıldı:

Bilecik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencisi Furkan, Yunus'un şiirlerinde doğaya ait unsurlar yaratıcıyı ve ona duyulan aşkı anlatmak için hem birer kanıt hem de sembol olarak karşımıza çıktığını Dolayısıyla şiirlerinde doğa sadece betimleme amaçlı kullanılmadığını söyleyerek Yunus'ta İnsan ve doğanın yaratıcı bağlamıyla ele alındığını ifade etmiştir.

Keçiören Atatürk Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi İlayda, "Yunus Emre'nin Şiirlerinde İnsan ve Doğa Tasviri" adlı sunumunda "Yunus Emre'nin şiirlerinde doğadaki insan dışındaki canlı ve cansız varlıklar, aşkı anlatmak için dile gelir. Doğa unsurları, sevgili hasretinden çekilen acıyı, ona duyulan özlemi ve şükran duygusunu alçakgönüllü bir derviş edasıyla dile getirir. Ayrıca bilinmelidir ki Kur'an'ın bakış açısına göre güneş, ay, yıldızlar ve hayvanlardan doğal dünyada var olan en küçük unsura varıncaya kadar her şey, Allah'tan izler taşımaktadır." Diyerek doğa ile insan arasında bağ kurduğunu Yunus'a göre de İnsanın "küçük bir kâinat" olduğu üzerinde durdu.

Merzifon Fen Lisesinde öğrenin gören Tuğba, "Bizim Yunus'un Dilinden İnsanın Manası" başlıklı sunumunda "Yunus'un şiirlerini okuyanlar kendinden izler bulur ve bir pay alır. İnsanın problemleriyle içtenlikle ve büyük bir sevgiyle ilgilenen Yunus, çağımız insanının uzun tecrübelerden sonra bilincine vardığı insan değerini, yüzyıllar öncesinden dile getirmiştir. Bu durum, çağımız insanının yönünü Yunus'a ve tarihe doğru döndürürken, Yunus'u da çağlar ötesinden günümüze getirir." diyerek Yunus'un insan değerlerine yer vererek insanları derinden etkilediğini belirtir.

Tuğba konuşmasının devamında  "Yunus'a göre insan bir görünüştür. Onun gönlünü dolduran, bütün varlığını kaplayan, ona kimlik kazandıran -O'nun deyimiyle- "Çalap"tır. Şair bunu "Gönül Çalab'un tahtı gönüle Çalap bahdı" diyerek açıkça ifade eder. Allah sevgisi biçim değil, özdür, bunu ancak O'na gönül verenler anlayabilirler. Gönlü eve benzeten şair, onun gerçek sahibini bilmeyenin Kur'an dilinde gösterilen insan tanımına uymayacağını "Gönül ev ıssın bilmez âdemden tutmayalar" şeklinde açıkça dile getirir." İfadeleriyle de gönül-insan- Allah ilişkisi ve Yunus'un insanı nasıl kavradığı hususlarına farklı pencerelerden bakış açılarıyla isabetli bir Yunus portresi çizdi.

3.TAKIM: Yunus'un Dili başlıklı tema etrafında 3 okul öğrencisi sunumlarda bulundu. Bu sunumlarda;

Bu temanın ilk sunumu Ankara Türk Telekom Sosyal Bilimler Lisesinde okuyan Berfin tarafından gerçekleştirildi. Berfin, "Bizim Yunus'un Kaleminde Sehlimümteni Estetiği" başlıklı çarpıcı bir konu ile dinleyenlere hitap etti. Sehlimümteni kelimesi ve tarihçesine değindikten sonra Yunus'u yaşadığı dönemdeki sanatçılardan ayrı ele alınması gerektiğini anlatan şu ifadelere yer verdi: "Aruz vezninin kullanıldığı çoğu şiirde yabancı kelimelerin, terkiplerin ve sanatların kurduğu ağır havayı, Yûnus'un kelamında bulmak zordur. O, aruz kalıplarını sehlimümteni imbiğiyle, manayı açık kılarak şiirlerine sentezlemiştir." Devamında Yunus'un şiirlerindeki ahengin de sehlimümteni değeri taşıdığını ve onu evrensel bir şair olarak ele alınması gerektiğini ifade eden Berfin şu düşüncelere yer verdi: "Eserleri yalnızca edebiyatta değil musikiyle de bütünleşmiştir. "Sallalahu Ala Taha" "Derviş Olan Kişiler" gibi şiirleri çeşitli makamlarla bestelenmiştir. Diğer sanat dallarıyla genelde süslü anlatımların yerine daha üryanlarının etkileşimde olması esasında yakalanmak istenen anlamların bu yalın eserlerle yerini bulduğunu gösterir. Çünkü edebiyat yalnızca kendi sahasında yankılanmaz, öteki sanatlarla da birliktedir. Dünyaya hitap eder, evrenseldir. Edebî bir ürünün sanat değeri de bu kıstaslarla belirlenir." 

Yunus'a oldukça hâkim bir sunum gerçekleştiren Berfin isimli öğrenci şu ifadelerle sunumunu tamamladı.

"Yunus Emre dergâhına kırk yıl eğri odun taşımayan, öğrenmeye ve nefis mücadelesinde galip gelerek arifliğin en üst mertebesine ulaşmaya gönül veren bir öğrenci sıfatıyla çağının büyük sufilerinin ve kalemlerinin ışığıyla yalım yalım yanmış, pişmiştir. Kendi sesini, o büyük irfan ve sanat deryasında ince ince eleyerek bulmuştur. Onun özgünlüğü bu gayretinden gelir. O, hiçbir şekilde taklitçiliğe gitmemiş, dili ve manayı yonta yonta şiirde bir Yûnus Emre ekolü kurmuştur. İnsan psikolojisini inançla özdeşleştirerek, toplumunu o buhranlı zamanlarda manevi açıdan iyileştirmiştir. İstiklal mücadelesinin askeri cephesinin arkasında savaşan büyük İslam şairi Mehmet Akif Ersoy ve Yûnus Emre'nin edebi zihniyetleri, oldukça benzerdir. İki sanatçı da tek atımlık değil, yarınlara da kılavuz olacak eserlerin kimlikleriyle kaderlerinin yakın münasebetinin bilincindedirler. Eser ne kadar halktansa, o kadar çabuk benimsenir ve vefa görür düşüncesiyle hareket etmiş ve yüzyıllara uzanmışlardır. "

"Vahdaniyet, ilahi aşk ve tecellisi, gönül ve batini hisler etrafında kulvarlanan, sehli mümteni usullü Yûnus kelamı, kendinden sonraki çoğu üslubu şekillendirmiş ve "Çalab tahtını"(Güneş, 2010: 12) şahsına münhasır şiir diliyle yüreklerde diriltmiştir."

Yunus'un Dili temasının 2. Konuşmasında Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi öğrencisi Enes K. dinleyenlere "Türk Dili'nin Yunus'u" adlı sunumunu yaptı. Konuşma dilinden yazı diline geçişte kültür insanlarının rolünün önemine Dante'nin İlahi Komedya adlı meşhur eserini Floransa'da Toscana şivesi ile yazdıktan sonra söz konusu şivenin İtalya'da yazı dili olarak kullanılmaya başlanması ileTürk edebiyatında da Ali Şir Nevai'nin  30 civarındaki eseriyle Çağatay Türkçesinin kurucusu olmasını örnek verdikten sonra  Yunus Emre'nin metinlerinin  verildiği Anadolu Oğuzcasının yazı dili olmasında Yunus'un önemli rol oynadığını dile getirmiş ve ardından şu görüşlerle devam etmiştir: "Yunus Emre, yazmış olduğu şiirleriyle Batı Türkçesi yahut Oğuz Türkçesi de denilen Eski Anadolu Türkçesi'nin edebî bir dil haline gelmesi aşamasında çok önemli bir rol oynayan ilk Türk şairidir. Dil ve üslup kurucusu olduğunu, kendinden sonraki etkilerinden anlamak mümkündür. Yunus'tan önce sözlü bir edebiyat varsa da Batı Türkçesi'yle ilk ve en güzel şiirleri Yunus ortaya koymuştur. O, sözlü birikimden de yararlanarak dili sanatkârane bir üslûpla işleyip Türkçede yepyeni bir tasavvuf dili oluşturmuştur. Halka mâl olmuş bazı Arapça ve Farsça kelimeleri kullanmış, bunları kullanırken de çoğunlukla Türkçe'nin ses yapısına uyarlamıştır." İfadeleriyle Yunus'un dilinin aslında Türkçenin dili olduğu görüşüne dikkatlerimizi çekmiştir.

Tokat /Zile Fen Lisesinde öğrenim gören Nisanur "Dilimizin Milli Sesi Yunus Emre" adlı sunumunda "O, Anadolu'da tasavvuf akımının ve Türkçe şiirin öncüsü olmuş, insan sevgisine dayanan bir görüşü geliştirmiştir. Türkçenin bütün anlatım inceliklerini kullanması Yunus'a, Anadolu'da gelişen Türk şiirinin kurucusu unvanını kazandırmıştır. Türkçeyi yazı dili olarak seçmekle Türk kültürüne en büyük hizmeti yapmış, Anadolu'da millî edebiyatın doğmasına hizmet edenlerin başında gelmiştir." Diyerek Türkçe ve Türk şiir tarihi açısından önemine değindi.

Nisanur konuşmasının devamında "Yunus'un şiirlerinin dili, Standard Türkiye Türkçesi'ne yakın özellikler sergilese de, bu şiirlerde daha çok Eski Anadolu Türkçesinin, bir kısmı günümüz Türkiye Türkçesinde, Azerbaycan Türkçesi'nde, Türkmen Türkçesi'nde canlılığını sürdüren yaygın özelliklerini buluruz.Yine bu şiirlerde bazen Eski Türkçe'nin, özellikle Karahanlı Türkçesi'nin, yani Dogu Türkçesi'nin izleriyle de karşılaşırız. Divanü Lûgat-it Türk'te, Kutadgu Bilig'de, Atebetü'l-Hakayık'ta görülen bazı kelime ve deyimler seyrek de olsa karşımıza çıkar." diyen Nisanur Yunus'un kelime evrenine dikkat çekti. Ve konuşmasının devamında  "Yunus Emre dilin bütün olanaklarından faydalanarak çok canlı, akıcı ve yalın bir edebi dil meydana getirmiştir. Yunus Emre Türk şiirinin sevilmesinde ve benimsetilmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Türkçenin sevimli ve güler yüzü onunla hayat bulmuştur. Yunus'un kullandığı Türkçe günümüz Türkiye Türkçesinden, önemsiz ayrıntılar bir yana pek farklı değildir." İfadeleriyle Yunus'un dilinin sadeliği ve üslubunun pozitif yönüne dikkat çekti.

4. TAKIM "YUNUS EMRE'NİN ESERLERİ VE SÖZLERİ" olarak belirlendi. Bu temada iki okul sunum yaptı.

Gaziantep Şehit Adem Özen Anadolu Lisesinde okuyan Nisa isimli öğrenci "Yunus Emre'nin Eserleri" adlı sunumla panele dahil oldu. Bu sunumda Yunus'un iki önemli eseri  olan Divan ve Risaletü'n Nüshiyye üzerinde duruldu. Divan ile ilgili olarak "Yunus Emre'nin şiirleri bir "Divan"da toplanmıştır. Gerçekte Yunus'a ait şiir şiirlerin sayısı bilinmiyorsa da son olarak Mustafa Tatçı tarafından hazırlanan bilimsel bir divan neşrinde 415 adet şiir yer almaktadır. Bunlar değerli araştırmacı tarafından dil, üslup ve edâ yönlerinden incelenip "bizim yunus"a ait olan şiirler olarak tasnif edilmiştir. Yunus divanının yazma nüshalarında genellikle 200-300 kadar şiir yer alır. Ancak Yunus mahlaslı bütün şiirler birbirine karıştığı için toplam sayının bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu şiirler hem aruz hem de hece kullanılarak yazılmıştır. Divanda musammat ilahîler ağırlıktadır. İlahilerin çoğu dörtlük yapısına sahiptir. Divan'ın içerisinde gazel ve mesnevi nazım şekliyle yazılmış şiirler;  na't, nasihatname gibi türlere de örnekler verilmiştir." Görüşlerine yer verilerek divan hakkında bilgiler verildi.

Konuşmasının devamında Yunus Emre'nin diğer eseri Risaletü'n Nüshiyye'yi de tanıtan Nisa bu eserle ilgili olarak da şu ifadeleri yer verdi: "Risâle, H icri 707 Miladi 1307 yılında, mesnevî şeklinde yazılmış tasavvufî bir öğüt kitabıdır. Türk nasihatname türünün en önemli eserlerindendir. Eser sırasıyla üç bölümden oluşmaktadır: Dasitan-Ruh ve Akıl, Dasitan-ı Kanaat, Dasitan-ı Gadap.  Bu eser, "Fâ'ilâtün/Fâ'ilâtün/Fâ'ilün" vezniyle yazılmış 13 beyitlik bir mesnevî ile başlar mensur bölümle devam eder. Asıl mesnevî, bu mensur bölümden sonra başlar. Metin, mensur kısımdan önce gelen giriş beyitleriyle birlikte 600 beyitten oluşmaktadır. Asıl mesnevî "Mefâ'îlün/Mefâ'îlün/Fe'ûlün" vezniyle yazılmıştır. Aruz vezninin Türkçede yeni yeni uygulandığı bir devirde yazılan risalede, bir hayli vezin aksaklıkları vardır.

Risâletü'n-Nushiyye, belli bir plana göre yazılmakla birlikte, eserin üslûbu, Yûnus'un ilâhîlerine göre daha az şiiriyet ve lirizm taşır. Bu mesnevîde ahenkten ve âşıkâne bir üsluptan söz etmek mümkün değildir. Fakat eserde sembolizm mükemmeldir. Buradaki kavramlar soyut olup, genellikle teşhis (kişileştirme) san'atıyla işlenmiştir. Didaktik bir öykü olan Risaletü'n-Nushiyye, insanın, olgun insan olma yolunda yaşadığı manevî yolculuğunu anlatmaktadır. Yûnus, bu manâ yolculuğunu anlatırken devrin sosyal ve kültürel değerleriyle, nefisle mücadele, aşk ve muhabbet, kanaat, ıstırap gibi hallerin evrensel kavramlarını kaynaştırıp kısmen sembolik bir mesnevî kaleme almıştır. Emine Yeniterzi'ye göre bu eser "Türk Edebiyatında pend-name türündeki ilk eserdir."

İstanbul /Beylikdüzü Özel KEY Anadolu Lisesinde öğrenim gören Nehir panelin son konuşmacısı olarak "Yunus Emre'nin Eserleri" adlı bir sunum yaptı. Sunumunda Yunus Emre menkıbelerine, Yunus'un dikkat çeken sözlerinden örnekler veren Nehir, Yunus'un mücevher değerinde sözler söylemesinin menkıbevî hikâyesini Manakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî,den aktararak şu şekilde anlattı:" Tapduk Emre'nin tekkesinde büyük bir meclis kurdukları bir gün mecliste Yunus Emre ile birlikte Yûnus-ı Gûyende denilen başka bir Yunus daha bulunmaktadır. Tapduk Emre cezbeye gelince Gûyende'ye, "Yunus, söyle!" der, fakat Gûyende işitmez. Tapduk bu sözü üç defa tekrarladığı halde Yûnus-ı Gûyende yine işitmez. Bu defa Yûnus Emre'ye dönüp, "Yunus, vakit geldi, o hazinenin kilidini açtık, nasibini aldın, hünkârın nefesi yetişti, sen söyle!" der. Gönlü açılan, gözlerinden perde kalkan Yûnus "şevk denizine düşüp" inci ve mücevher değerinde sözler söylemeye başlar."

Nehir'in aktardığı bir başka menkıbe de şu şekilde:

"Yûnus Emre ile Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî arasında geçtiği aktarılagelen başka bir rivayete göre Yûnus bir gün karşılaştığı Mevlânâ'ya, "Mes̱nevî'yi sen mi yazdın?" diye sormuş, Mevlânâ "evet" deyince Yûnus, "Uzun yazmışsın. Ben olsam, 'Et ü kemik büründüm / Yûnus diye göründüm' derdim" karşılığını vermiştir."

Nehir'in aktardığı diğer bir halk rivayetine göre "Yûnus 3000 şiir söylemiş, daha sonra Molla Kasım adlı bir zâhid bunları şeriata aykırı bularak 1000 tanesini yakmış, 1000 tanesini suya atmış, kalan 1000 şiiri okurken "Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir" beytine rastlayınca pişman olup tövbe etmiş ve Yûnus'un veliliğine inanmıştır. Bu inanışa göre yakılan şiirler gökte melekler, suya atılanlar balıklar, kalan şiirler de insanlar tarafından okunmaktadır."

Panel kapanışında söz alan Proje kurucu ortağı Zonguldak Borsa İstanbul Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni ve Müdür Yardımcısı Ömer Yılmaz öğrencilerin paylaşımlarını çok değerli ve başarılı bulduğunu, projeye dahil olan bütün öğretmen ve öğrencilerin projenin başladığı ekim ayından bugüne kadar Yunus'un neden Bizim Yunus oluğunu nakış nakış işleyerek kavramaya ve kavratmaya çalıştıklarını; proje ortağı öğretmen ve öğrencilerin çok emek verdiğini, emekleri için her birine ayrı ayrı şükranların sunduğunu dile getirdi. Gaziantep eTwinning Temsilcisi Zehra Kaya'ya projemize alakadan dolayı özel olarak teşekkür etti. Ve proje metinlerinin de kitapçık halinde yayınlanacağını dile getirdi.

Yunus'un "Söz kıymetin bilenler söyler sözün gevherin / Anların manasını anlamayana satmayalar" dizeleriyle Yunus'un "kudret dili"nden söylediğini ve Yunus sözlerinin bu şekilde anlaşılması gerektiğini ifade ederek konuşmasını bitirdi.Gaziantep Şahinbey ilçesinden Şehit Adem Özen Anadolu Lisesi Edebiyat öğretmeni Nurten Ören de tüm katılımcılara teşekkür etti.

Editör: TE Bilişim