Göbeklitepenin 12 Bin Yıllık Gizemli Tarihi

Göbeklitepenin 12 Bin Yıllık Gizemli Tarihi

Tarihin sıfır noktası olarak adlandırılan Göbeklitepe, tarihin yeniden yazılmasına sebep olmuş ve çağımızın en büyük keşfidir. Şanlıurfa'nın Örencik köyünde bulunan Tek Tek Dağlarının eteklerine kurulmuş olan bir ibadet merkezidir.

Göbeklitepe Neden Bu Kadar Önemli?

Göbeklitepe’nin inşası, dünyanın en eski yapıları olarak bilinen Mısır piramitlerinden 7500 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu keşifle birlikte dünyanın en eski yapısının inşa tarihi 12 bin yıl öncesine kadar dayanabiliyor.

Göbeklitepe’yi özel yapan bir diğer unsuru ise ibadet merkezi olarak inşa edilmiş olması. Bu durumda din tarihi ile bilinenlere yeni bir bakış açısı taşıyor. Neolitik dönemde inşa edilen bölge dünyanın ilk din merkezi olarak tarihteki yerini almış durumundadır. Din merkezi olması sebebiyle çevresinde yaşayan halkın bu merkezde dini ritüellere katıldığı düşünülüyor.

Göbeklitepe’nin bir din merkezi olması ve dini ritüellerin yapılması, o dönemde avcı ve toplayıcı olarak yaşayan insanların hayat tarzını da değiştiren bir etmen oluyor. Kazı yerinde bulunan buğday, Göbeklitepe çevresinde yaşayan kişilerin tarımla uğraştıklarının en büyük göstergesi olarak görülüyor. Ayrıca bu merkezde ibadet eden insanların da merkeze yakın yaşamak isteyecekleri düşünülüyor.

Göbeklitepe ile ilgili elde edilen tüm bu bilgiler tarih sıralamasında toplayıcı, avcı, tarım ve din sıralamasını kökünden değiştirdi. Göbeklitepe'nin keşfi ile birlikte avcı, toplayıcı, din ve tarım olarak insanoğlunun gelişim süreci yenilendi.

Din Düşünülenden Çok Önce Vardı

İnsan medeniyetlerinin henüz tarımı keşfetmediği dönemlerde avcı ve toplayıcı olarak hayatını sürdüren topluluklar bir araya gelerek Göbeklitepe’yi inşa ettiler.

Göbeklitepe mimarisi en az yirmi ayrı yapıdan oluşmaktadır. Bu yapılar ise oval, spiral ve dikdörtgen tasarımlara sahip ve hepsinin ortasında diğerlerinden daha büyük olan iki taş bulunuyor. Spiral şeklinde inşa edilmiş alanlarda çok dar duvarlar arasından geçilerek merkeze ulaşılıyor.

Avcı toplayıcı grupların böylesine büyük bir ibadet yerine neden ihtiyaç duydukları tam olarak bilinmese de yapılan tahminler, buranın ölüler için düzenlendiği yönündedir. Taşların üzerinde bulunan tilki, yaban domuzu ve aslan gibi kabartmaların kabilelere ait olduğu düşünülmektedir. Bu sayede ölüleri için ayırdıkları bölgeleri belirleyen biliyorlardı. Yapılarda ortak olarak bulunan yılan ve akbaba figürleri ise ölümle bağ kurulmasını kolaylaştırıyor.

Göbeklitepe'de Yapılan Ayinler

Göbeklitepe’nin tam olarak ne için ve nasıl kullanıldığı kanıtlanamasa da tarihçiler ve arkeologlar bu bölgede bulunana kabartmalar üzerinden bazı yorumlar yapıyor. Bunların içerisinde ölüleri gömmek yerine yaban hayat tarafından tüketilmek üzere açıkta bıraktıkları yönündedir. Bu sayede kutsal saydıkları toprak da kirlenmemiş oluyordu.

Topluluklar ölülerini bu bölgeye birlikte getirerek bugünkü cenaze merasimlerine benzediği düşünülüyor. Daha sonrasında ölülerin ellerini ve başlarını kestikleri de var olan tahminler arasında. Bu tahminlerin yapılmasının en büyük sebebi ise kabarmalarda bulunan elsiz ve başsız olan insan kabartmalarıdır. Eski toplumlarda atalar değerli olduğu için ölülerin başlarının yanlarında götürüldüğü düşünülüyor.

Bölgede domuz ve geyik gibi hayvan kemiklerinin yanında insan kemiklerinin bulunması ve bunların aşınmamış olması da gömülmediklerinin göstergesi olarak kabul ediliyor. Ölülerinin yanına hayvan leşlerinin bırakılmasının sebebinin ise akbaba ve yılan gibi hayvanları çekmek için olduğu söyleniyor.

Yapıların merkezinde bulunan T şeklindeki taşların arasında ise tahta levhaların bulunması ölülerin bu alanlar üzerine bırakıldığını kanıtlar niteliktedir. Bu sayede kanlarda toprağı kirletmiyordu. Merkeze ulaşılması zor olduğu içinde ölüler yırtıcılardan uzak kalıyordu. Sadece akbabalar ve yılanlar ölülere ulaşıyordu. Spiral şeklindeki yapılar ise aslan ve tilki hayvanların girebileceği şekilde yapılmıştır.

Göbeklitepe’nin Keşif Hikayesi

Göbeklitepe’nin bulunduğu bölgede 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesinin ortak olarak yaptığı yüzey çalışmalarında belirlenmiştir. Yapılan bu çalışmalar sadece toprak üstü çalışmalardı. Bölgede olağandışı tepelerin ve çakmak taşları kırıklarının bulunması sebebiyle bölgenin insan eliyle yapıldığı kanısına varıldı. Ancak bu dönemde kazı çalışmaları başlamadı.

İlk buluntu 1993 yılında bir çiftçi tarafından bulunmuştur. Tarlasını sürerken denk gelen oymalı taş o dönemdeki arkeologların ilgisini çekmedi.

195 yılına gelindiğinde ise oymalı taşın değeri anlaşıldı ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü tarafından Harald Hauptmann isimli Alman Arkeolog görevlendirildi. Kazılar ilk başladığı dönemde sıradan olarak görülüyordu. Ancak zaman geçtikçe ve yeni bulgulara ulaşıldıkça büyük bir keşfin arifesinde olduğu anlaşıldı.

Kazı alanında bulunan üç boyutlu oymalar, simgeler ve heykeller sayesinde bütün ilgileri üzerine çekmeyi başardı. Hala devam eden çalışmalarda bulunan her yeni bulgu gerek tarih biliminde gerekse tarih dergilerinde büyük yankılar uyandırdı ve uyandırmaya da devam ediyor.

Göbeklitepe’nin Tabakları

Göbeklitepe'de yapılan çalışmalarda bölgenin 4 katmandan oluştuğu bulunmuştur. Bölgenin en üstündeki tabaka birinci tabakayı oluşturmakta ve dolgu katmanı olmaktadır.

Yapılan çalışmalarda bulunan ikinci katman ise M.Ö 8-9 bin yıllara tarihlenmektedir. Bu dönem çanak çömleksiz Neolitik çağ olmakla birlikte bölgedeki yapılar dörtgen planlı ve dikilitaşlı olmaktadır. Nevali Çori’deki tapınaklar ile aynı döneme denk gelmesinden dolayı aynı kült yapıları olduğu varsayılmaktadır.

Üçüncü tabaka ara tabaka olarak nitelendirilmektedir ve oval yapılar söz konusudur. M.Ö. 9-10 binlere tarihlenen dördüncü katmanda ise dikilitaşlı dairesel yapılardır ve kazı alanın en önemli tabakası olarak görülür.

Editör: TE Bilişim