BEUN Genç Kalemler Edebiyat Topluluğunun organizesiyle düzenlenen “Kömüre Ömür Verenler” konulu bir paneli şair yazar Selma Aydın sundu, şair ve yazarlar; İbrahim Tığ, Oral Yılmaz ve Gülden Işık konuşmacı olarak katıldı.

Genç Kalemler Edebiyat Akademik danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Arda Karadavut açılışta yaptığı konuşmada, “Bugün, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde, Genç Kalemler Edebiyat Topluluğu’nun gelenekselleşen ‘Kömüre Ömür Verenler” isimli etkinliğinde sizlerle bir arada olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyoruz. Bu anlamlı günde, maden emekçilerimizin fedakarlıklarını ve ülkemizin gelişimine kattıkları değeri bir kez daha hatırlıyor ve onları saygıyla anıyoruz” dedi.

Yazar Oral Yılmaz konuşmasında, Türkiye’den Almanya’ya giden işçiler ve oradaki yaşayışlarına değindi.  Yılmaz, “Elbette, Almanya’da maden ocaklarında bilimsel ve güçlü tekniklerle kömür çıkartılıyor. Onlar her şeyi teknolojiye dökmüşler ve bizim ülkemizden çok ilerideydiler. Buradan Almanya’ya giden maden işçileri orada en büyük sorun olarak uyum sorunu yaşadılar. Madencilik elbette zorlu bir yol, bunu bilimsel olarak ve modern araçlarla yapmak insanlık tarihi açısından da büyük bir işti. Bizler Almanya’ya gittiğimizde madenciliğin eğitimini aldık ve yıllarca maden ocaklarında çalışmak zorunda kaldık” diye konuştu.

Şair-Yazar Gülten Işık da konuşmasında babasının Çankırı’nın bir köyünden Zonguldak’a geldiğini ve maden ocaklarında çalışarak yaşamını kazandığını, söyledi. Işık, şiirlerinde Kömür Kent Zonguldak’ın derin izleri bulunduğunu da sözlerine ekledi. Işık, madencileri konu alan şiirlerinden örnekler verdi.

Konuşmasında Dünya ve Türk Edebiyatı’nda maden ve madencileri konu alan eserleri anlatan İbrahim Tığ, “Maden işçileri, yaşamları ve mücadeleleri edebiyatın da konusu olmuştur” dedi.

Tığ şöyle konuştu: “Türk edebiyatında, işçilerin sorunlarını işleyen ilk eserler, 1950’'lerden sonra, önce köy romanları dahilinde, ırgat-ağa çatışması, ağaların ekonomik sömürüsü ve ağalara karşı ayaklanma duygusu bağlamında, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Samim Kocagöz gibi yazarlarca kaleme alınmıştır. İnce Memed, ezilen yoksul köylülerin, ağaya karşı çıkan ırgatların destansı temsilcisiydi. Ancak bunlardan önce, Mahmut Yesari Çulluk, Sadri Ertem Çıkrıklar Durunca, Reşat Enis Sarı İt, Afrodit Buhurdanından Bir Kadın, Halikarnas Balıkçısı Aganta Burina Burinata, gibi eserlerinde işçi sorunlarına yer vermiştir. Onlara daha sonra, Mehmet Seyda’nın Yanartaş’ını, Erol Toy’un Gözbağı’nı, Hakkı Özkan’ın Grevden Sonra’sını Nejat Elibol’un, Direnen Haliç’ini, İrfan Yalçın’ın, Ölümün Ağzı’nı, Latife Tekin’in, Berci Kristin Çöp Masalları’nı, Muzaffer Oruçoğlu’nun Grizu’sunu ekleyebiliriz.”

Emile Zola’nın Germinal adlı romanının işçi sınıfını temsilinde ve Fransız maden işçileri kültüründe önemli bir kilometre taşı olduğunu ifade eden Tığ, “Kuzey Fransa'da bir kömür madeni havzasında çalışan maden işçilerinin hayatlarını ve sınıf mücadelelerini konu edinir. Zola'nın cenazesinde toplanan işçiler: ‘Germinal! Germinal!’ diye haykırır. O zamandan itibaren roman, işçi sınıfını temsilinde ve Fransız maden işçileri kültüründe önemli bir kilometre taşı olmuştur. Dedi.

Maden işçilerini ve maden ocaklarını Jules Verne ‘Madenin Esrarı’, Lewis Jones ‘Madencinin Sınav Günleri’ adlı eserlerinde anlattıklarını belirten İbrahim Tığ, “Madencilerin her yerde karşılaştığı olaylar bu romanda da var: Grizu patlaması, grev, direniş, çatışmalar, örgütlenme çalışmaları, kötü koşullar var” diye konuştu.

Türk Edebiyatında da, maden işçilerini, Nahid Sırrı Örik ‘Kırmızı ve Siyah’, Reşat Enis ‘Afrodit Buhurdanında Bir Kadın’, Mehmet Seyda ‘Yanartaş’, İrfan Yalçın ‘Ölümün Ağzı’, Erol Çatma ‘Kömür tutuşunca’  adlı eserlerinde anlattığını belirten Tığ, “Bizde en kapsamlı kömür madenciliği romanını ise Muzaffer Oruçoğlu yazdı. Grizu dört ciltlik bir kitap… Birinci kitapta Osmanlı döneminde Zonguldak’ta ilk açılan madenlerle başlayan romanın 4. kitabı, Cumhuriyet döneminde maden yaşamını anlatırken devletin engellemelerine karşı işçilerin sendikalaşma savaşımını da gözler önüne sermiştir” dedi.

Konuşmasında Mükellefiyet Yasası’na da değinen İbrahim Tığ, bunun sürekli eleştirildiğini ama bu eleştirilerin de yersiz olduğuna işaret etti.

Tığ’ın konuşması şu şekilde:

 “Zonguldak'ta biri 1867'de, diğeri de 1940'ta olmak üzere iki Mükellefiyet Kanunu uygulaması var. 1940’taki bu yaza iki il için çıkartılmıştır. Biri Zonguldak diğeri de Kütahya’dır. Bunlara göre, Zonguldak ve Kütahya'da yaşayan erkekler, üretimin artırılması, II. Dünya Savaşı'nın getirdiği ekonomik zorluklara dayanabilmek gibi amaçlarla mecburi olarak madenlerde zor şartlarda çalıştırılmıştır. II. Dünya Savaşı tüm hızıyla sürüyor. 18 yaş üstü erkekler orduya alınmış. Madenlerin işlemesi gerekirdi, fabrikaların, motorların işlemesi gerekirdi. Peki, hükümet ne yapacaktı? Bence doğrusunu yaptı. Benim bu yasaya itirazımın olduğu yer ise, köylerden gençlerin zorla, güç kullanılarak getirilmesi ve zor koşullarda çalıştırılmasıdır. Bu yasa 27 Şubat 1940’tan 1 Eylül 1947’ye kadar uygulanmıştır.

Özetlersek, köylüler madenlerde çalışmakla mükellef tutulmuş, mükellefiyet kömürü kayalardan sökmek için alın teri akıtan madencilerin, onların ailelerinin çektiği acıların adı olmuştur. Kanımca bu yaşanan kötü olay ve koşullar, uygulayıcıların hatasıdır. Kısacası Mükellefiyet Yasası koşulların getirdiği bir zorunluluktur.”

Orman Bölge Müdürü görevden alındı! Yerine kim gelecek? Orman Bölge Müdürü görevden alındı! Yerine kim gelecek?

Zonguldak’ı ve maden işçilerinin filmlere de konu olduğunu anlatan İbrahim Tığ, “Zonguldak’ta çekilen Ölüm Korkusu, Kara Vadi, Şehirdeki Yabancı, Yaşam Kavgası, Maden, Ekmek, Yük, Lacivert Gece gibi filmler Zonguldak ve maden işçilerinin yaşamlarını ve yaşam mücadelelerini anlatmaları açısından büyük önem taşır” dedi.

Panele, Doç. Dr. Hasan Özer, Doç. Dr. Muhittin Turan, Doç Dr. Rövşen Memmedov, Dr. Öğr. Üyesi Arda Karadavut, Genç Kalemler Edebiyat Topluluğu Liva Ünivar, Eğitimci-Yazar Aynur Muslu ve kalabalık bir izleyici topluluğu katıldı.

Editör: Şeyma Kaya