Sevgili Günlük

Abone Ol

Bir gün sonrası veya akşam yatmadan önce karaladığımız
yaşadığımız güne dair notlar.
Çocukluğumuzun önemli notları,
yakın zamana kadar da yazdığım.
Zaman zaman önüme çıkan geçmiş hatırlatma notları,
geçmiş günlerimi yeniden yaşadığım,
bugüne göre daha genç benle sohbet gibi.

Ağabeyim de ben de çok yazardık günlük.
Erkek kardeşimi hatırlamıyorum.
Nereden, nasıl edinmiştik bilemiyorum.
Oldukça geniş çevremizle büyümemize rağmen,
yazmak, kendine yazmak bambaşka bir sohbetti.
Hele de geçmişle sohbet, muhteşem bir kendileşmeydi,
“Sevgili günlük”le başlayan cümlelerde.

Sevgili günlük,
çoğu kez bir gün öncesinde yarın ne yapacağım
büyük oranda belli olmasına rağmen,
gün içindeki sürpriz gelişmeler günüme heyecan katıyor çoğu kez.
Bazen çiftlik planları yapıyor, merkezde kalmak zorunda kalıyorum,
bazen merkez planı yapıyor, Çaycuma’da buluyorum kendimi.
Dün de belirsiz bir gündü kalktığımda,
bir önceki gün yoğun geçmişti,
kendimi çiftliğe atmalı, biraz elim toprağa değmeliydi.
Evet, gün tam da planladığım gibi ilerledi.
Her gün gibi erken kalktım, evdeki ritüellerimden sonra
merkezdeki birkaç kontrol ve görevlendirmemi sağladıktan sonra
yanıma gündelik bir yardımcı,
çiftliğin yemek – ekmeği,
tavuklara bayat ürünleri (poğaça, açma vb.)
arabamıza yükleyerek yola çıktık.
Planım;

  • Genel sürü kontrollerini yapmak,

  • Sera ve bahçelerle ilgilenmek,

  • Öğleden sonra kısa bir toplantı,

  • Günün geri kalanında da çiftlikte bulunmaktı.

Patates hasadı sonrası ektiğimiz fasulyelerimiz
fazla yağış sonrası kötü olmuşlardı.
Onları ben toplarken yardımcı kazıkları söküyor,
bitkileri söküyor ve tavuklara taşıyordu.
Bir küçük bahçe ahırın hemen üstünde,
o gün ahır ekibinin planı şap aşısı yapmaktı.
Birkaç işi birlikte yapmaktan keyif alan ben,
fasulyeleri topluyor, bir yandan da onları kontrol ediyordum.
İki küçük alanda olan fasulyeleri
öğlen molasına kadar topladık.
Çalışanlar öğlen yemeği ve molası yaparken ben de eve geçerek
onlara enerji içecekleri, çaylarını hazırlayıp
biraz dinlenip diğer iş güçleri kontrol edip,
telefon görüşmelerimi sağladım.

Uzun süredir iki öğün besleniyoruz;
12-13 gibi kahvaltı, 18-19 akşam yemeği.
Serada son demleri olan domates, salatalık, biber, maydanoz,
Çiftçiali beyaz peyniri, kümesten çiftçiali tereyağlı yumurta,
Ayfırın siyez ekmeği ile balkonda, üzüm asmamın altında,
mis kokulu üzümlerimin eşliğinde
kahvaltımı da yaptım.
Akşama hazır olsun düşüncesiyle zeytinyağlı fasulyemi de ocağa koydum;
— Vay be, tenceredeki bir tek tuz ve zeytinyağını üretemiyoruz!
Yemeğin diğer paydaşları bahçeden;
fasulye, soğan, sarımsak, domates, biber, kırmızı pul biber...
Şımarıklığıyla,
yemeğimi kısık ateşe alıp ortalığı şöyle bir toplayıp,
çay servisini de sağlayıp tekrar kaldığımız yerden bahçeye döndüm.

Tüm toprak üstünü temizledikten sonra
yardımcıya toprağı kazdırırken,
hemen yanında söğüdün altında,
yem danışmanı, tekniker ve büyük patronla
planlı bir toplantıya geçtik.
Danışman Manisa Salihli’den,
tekniker Kayseri’den,
ben Samsun’dan,
büyük patron Zonguldak’tan.
Tam bir Türkiye karması.
Bir yandan sürü rasyonu, yem karma, yem siparişi,
hesap kitap yaparken,
diğer taraftan ekim-dikim, zeytin hasadına uzanan sohbetler...
Arada hemen yanımızdaki toprağı kazan yardımcı da sohbete katılıyor.
Sohbet, muhabbet, işimize baktık belirli bir süre.

Çiftlikteki günün sonunda
bu iki bölüm dış bahçeyi temizlemiş, havalandırmış,
pazı tohumlarımızı ekmiştik.
Balık tutar gibi tüm şartları sağlayıp, beklemeyi,
ara ara süreci takip etmeyi, hatta ürünü toplayıp,
yemeğini yapmak, yemekhaneye vermek veya hediye etmek,
süreç ve sonucuyla besleniyorum.
Hatta en büyük hobi formülüm bu;
E = mc²...

Günün sonunda
elimizi yüzümüzü yıkamış,
köy kıyafetlerimizi değiştirmiş,
kent kıyafetlerimizi giymiş,
çöplerimizi ve evimizi toparlamış,
fasulyemi de borcama alarak yola koyulmuştuk.
Çoğu kez kendimi sırtımdaki yüklerle kaplumbağaya benzetiyorum —
hızım hariç.
Her yere el örmesi yeşil çanta ve kasalarla taşınıyorum.
Domates, biberler kasada;
kalan veya pişirdiğim yemekler
meşhur yeşil örme çantamda.

Sonrası mı?
Merkeze varış, ofiste küçük bir değerlendirme
ve en sevdiğim kısım: eve yolculuk.
Yorgun ama dolu bir gün,
birkaç telefon görüşmesi,
yarının iş planları ve ödevleri, üretim karar ve planları
ve istirahat.

Hayatım genelde ritüel ve ritüellerde
ve E = mc² formülüne bağladım.
Küçük veya büyük krizler bir gün veya birkaç ay sapmalarla,
onarım ve gecikmelerle,
tekrar rotasında...

Sevgili günlük,
“Sevgili arkadaşım Cemil’e...”
diye başlayan hatıra defterleri,
bu ritüel ve ritüellerin mayası.
Yaptığı ve duygusu ile hesaplaşan,
bu hesaplaşmadan beslenen bir nesiliz.
Doğru mu?
Kime göre, neye göre, hangi zamana göre!
Bize göre, bana göre, beni ben yapan doğru.
Sağlığın kıymetini bilen,
öncelikle kendi hatasını fark eden, kendileşen,
bağışlayabilen,
gününü değerlendiren herkes;
günün sonunda:
“Sevgili günlük...” diyebilmeli.

{ “vars”: { “account”: “G-PS7CWR0GE0” }, “triggers”: { “defaultPageview”: { “on”: “visible”, “request”: “pageview”, “vars”: { “title”: “Name of the Article” } }, “clickOnHeader”: { “on”: “click”, “selector”: “#header”, “request”: “event”, “vars”: { “eventCategory”: “examples”, “eventAction”: “clicked-header” } } } }