MEVZU MAKAMSA HEPİNİZ ÖLÜN!
Her zaman her yerde gururla söylediğim bir şeyi tekrar ederek sözlerime başlayacağım:
Kendini Türk Milliyetçisi olarak nitelendiren Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı ülkücülüğü damarlarında hisseden,
İyi olmayı, erdemli olmayı, doğru – dürüst insan olmayı; düşene bir tekme vurmak yerine el uzatan,
Çıkarı – koltuğu düşünmek yerine memleket sevdasını yaşayan,
Dostumuzun başarısıyla övünüp acısıyla göz yaşı döken,
Vatan –millet - memleket – bayrak sevgisiyle büyümüş vefayla – vicdanla – sadakatle beslenmiş bir kardeşinizim.
Milliyetçi – muhafazakâr bir ailede doğdum ve o minvalde bir hayata başladım, biraz palazlanıp okumaya başladık,
Ortamlarda bulunduk – istişareler – toplantılar ve toylar,
Bizlere hep sözünün eri ol dediler, kimse yanlış anlamasın bu söylemimi ama,
“ Ülkücü ettiği sözün arkasında durur “ diye tembih ettiler,
Bu önce aile ortamında sonra da bulunduğumuz ocaklarda söylendi,
Ve ona uygun olarak yaşamaya çalıştık ve hiçbir zaman da o ortamı kendi menfi çıkarlarımız ya da güç göstergesi olarak kullanmadık,
İlle de ben olacağım, o olursa ben olmam, katiyen benim dediğim olacak demedik,
Şiddetin yerine bilim, ilim – irfanla; kitaplarla, kâğıt – kalemle, düşünceyle hareket etmek gerektiğini düşündük.
Yeminler ettik, bazıları unutmuş olabilir ve hatırlatmakta fayda var:
“ Varlığına, birliğine ve yücelerin en yücesi olduğuna inandığımız, ol deyince olduran ve gönüllerimizi iman nuruyla dolduran:
Allah'a, Kur-an'a, vatana, bayrağa ve silaha yemin olsun!
Şehitlerim, gazilerim ve Başbuğ'um emin olsun!
Ülkücü Türk gençliği olarak;
Komünizme, faşizme, kapitalizme, siyonizme ve her türlü emperyalizme karşı mücadelemiz,
Son nefer, son nefes ve son damla kana kadardır!
Mücadelemiz milliyetçi Türkiye'ye,
Turan'a kadardır!
Mücadelemizde hiç bir engel tanımayacağız!
Satanlardan olmayacağız!
Kaçanlardan olmayacağız!
Yılmayacağız!
Yıkılmayacağız!
Başaracağız! Başaracağız! Başaracağız! “
Bize öğretilenler gibi davranmadı bazı büyüklerimiz/büyük bildiklerimiz…
Önce “ Benim kaçak saraya gidip taraflı başkanlığa evet dediğim soysuzca iddia edildi “ dedi, gurur duyduk – ayakta alkışladık.
Sonra bir baktık, hiç kimse konuşmazken “ Başkanlık sistemi gelmelidir “ diye bir söylemle bulundu şaşırdık.
Bize sözünün arkasında dur dediler – öyle öğrettiler,
Birbirinize destek olun – bir olun – diri olun dediler,
Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık diyenlerde, Ne Mutlu Türküm Diyene demeyi – andımızı yasaklayanlarla – T.C’yi tabelalardan kaldıranlarla omuz omuza yürüdüler,
Aynı davaya baş koyduğumuz Sinan Ateş için “ Bir başsağlığı dileyemediler “ ama hasta diye “ Ahmet Türk “ün hapisten çıkması gerekir diye fikir verdiler.
Hangi sözlere inanalım, sırtımızdaki hançerleri kimden nasıl saklayalım,
En son bir diğer Ağabeyimiz “ Türk Bayrağındaki Türk ifadesini çıkarmayı talep eden HÜDA -PAR’la Türk Milliyetçileri nasıl bir araya gelebilir “ dediğinde alkışlamıştık,
Sonra seçimden bir gün önce söz konusu 2. Tur olduğunda “ Bu işler bedavaya olmaz “ dediğinde acaba demiştik sonra Türk Bayrağındaki Türklük ifadesini çıkarmayı talep edenler diye söylendiği tarafa yol aldı.
Sırtımız hançer doldu, oysa tekrar ediyorum,
Bize yalan söylemeyin, dostunuzu – arkadaşınızı ve en önemlisi davanızı satmayın, paraya – pula, makama - koltuğa tamah etmeyin, söylediğiniz sözlerin arkasında durun diye öğrettiler,
Sonra da biz Rahmetli Başbuğ’un şu sözlerini rehber edindik:
Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün.
Sevgi ve Saygılarımla,
He bu arada ( Biz her sabah and içerek büyüdük )
Varlığım TÜRK Varlığına Armağan Olsun,
Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene!