Zonguldak Tarih sayfası editörü Hayati Yılmaz, Zonguldak’ın kırsal yerleşim yerlerini kaleme aldı. Yılmaz; “Zonguldak tepelik bir alandır ve köy yerleşimleri bu tepeliklerde birbirine yakın; az ve seyrek evlerden oluşur. Köyler iç kesimlerde yüksek alanlarda ve yamaçlardadır” dedi.
Zonguldak Tarih sayfasının paylaşımı şu şekilde:
“ZONGULDAK’IN KIRSAL YERLEŞİMLERİ
Küçüklüğümde köyümün ismini karıştırırdım. Bizimkiler babamın köyünden bahsederken bir Veyisoğlu derlerdi, bir Kelezoğlu derlerdi, Hacıoğlu derlerdi , İlid derlerdi....
Anamın köyünde de durum aynıydı. Bir Üçburgu derlerdi, Davutoğlu Köyü derlerdi. Herhalde bunları ayırt etmek uzun yıllarımı aldı.
’’Bizim köyden bunun babası, Embiyaoğlu’ndan ’’ dedikleri de oluyordu , ’’ aynı köydeniz, oda Köseoğlu köyünden’’ dedikleri de...
Kafamız iyice karışırdı.
Aslında bu coğrafi özellikti. Hatta Zonguldak’a has bir coğrafi özelik.
Hani biliriz de bunu tanımlayamayız. Veya bunun niye böyle olduğu hiç aklımıza gelmez ya!
Oysa bunun yüzyıllara varan bir geleneği, kültürü hatta şeceresi vardır.
Zonguldak’ın tarih ve coğrafyasını birleştiren bir bilgidir bu.
Zonguldak tepelik bir alandır ve köy yerleşimleri bu tepeliklerde birbirine yakın; az ve seyrek evlerden oluşur. Köyler iç kesimlerde yüksek alanlarda ve yamaçlardadır. Tamamen tarıma dayalı bir geçim kaynağı vardır. Köyler arazilerin altından geçen su yollarının üzerine kuruludur. Böylelikle kuyu suyu açmaya veya çeşme yapmaya elverişli yerlerdir. Çünkü evlerin şebekesi olmadığından, evlerinin mutfak suyunu bu çeşmelerden taşıyacaklardır. Çeşmelerde bir de hayvanların su içmesini sağlayan yalaklar vardır. Bunların hepsi köylüler tarafından ortak kullanılır.
Bugün muhtarlıklarla yönetilen köyler, Osmanlı zamanında kadılarla yönetilirdi. Bu yüzden Zonguldak’ta birbirine yakın köyler birleştirilerek bir divan oluşturulmuştu.
Zaman zaman yazıyorum; On İki Divan Bölgesi (Vadi) , Yedi Divan bölgesi (Bartın) diye. Aslında bu yedi divan ile sınırlı değildir. Zamana göre değişmiş, çok fazla sayıya ulaşmıştır.
Coğrafyada "divan" terimi, tek başına muhtarlık olamayacak kadar küçük olan birkaç mahallenin birleşerek bir köy oluşturduğu, bir yerleşim tipini ifade eder. Bu terim, Osmanlı dönemindeki köy ile nahiye arasındaki idari birime dayanır ve günümüzde daha çok Batı Karadeniz’de görülür. Divanlar, köyden küçük ama mahalleden büyük birer birimdir.
Mesela Güneydoğuda “mezra” veya “çiftlik” gibi terimler kullanılır. Bu da o bölgenin özelliğidir.
Mesela Akdeniz Bölgesinde Oba yerleşimleri vardır. Göçebe ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluğu; yani çadırda yaşayan halkı ifade eder.
Zonguldak’ta çiftlikler yoktur. Çiftlikler daha çok Marmara Bölgesi, Edirne ve Tekirdağ veya Samsun illerinde kuruludur. Çünkü buralar geniş ovalardır. Doğu Karadeniz yaylaları ile meşhurdur. Zonguldak’ta Divan Köyleri ile meşhurdur.
Zonguldak’ta tepelik arazide kurulan köyler, sadece bir kümede toplanmış evlerin oluşturduğu yerleşim yeri değil , birkaç yakın yerleşim yerinin oluşturduğu topluluğa deniyor. Bugün mahallelerin birleşimi olarak dense de; aslında mahalle tanımı şehirsel bir tanımdır. Bugün mahallenin büyüğü beldedir. Osmanlı’da mahalle ve belde arası büyüklükteki yerlere ‘’Divan’’ deniliyordu.
Divan; birkaç köyün oluşturduğu ve bir meclis tarafından yönetilen yerdir.
Meclis varsa başkanı da vardır. İşte bugün muhtarlık ile yönetilen mahalleler , belediye başkanı ile yönetilen beldeler ; geçmişte bu iki makamın arasındaki mertebe ile yönetiliyordu. (Kadılarla). Benim bahaneme de ‘’kadı kızı.’’ deniyordu. Babaannemin babası ya Bakacak Divan kadısı ya Üçburgu Kadısı. Aslında muhtar olabilir.. Ya da ''kadı aba'' ; çok bilen birine denilebiliyor.
Muhtarlık, 1829’da II. Mahmut döneminde hayata geçti. İlk defa Anadolu’da Kastamonu Eyaletinde uygulandı ve çok başarılı olunca II. Mahmut tüm Anadolu’ya yayılmasını emretti.
Belki de Kastamonu’da başarılı olmasının nedeni ,Batı Karadeniz’in yerleşik düzeni ile alakalı idi. Diğer yerlerde mezra, aşiret ,ağalık sisteminde bu kadar başarılı olamamıştır. Hatta uygulanamamıştır.
Tabi her yörenin de coğrafi şartları vardır.
Zonguldak’ta köylerin yakın ama muhtarlık olamayacak kadar az sayıda evlerin olması, ancak birkaç köyün birleşmesi ile muhtarlık kurulabilmesi; divan sistemini ortaya çıkardı.
Tabi neden bu şekilde yerleşimlerin olduğunun da sebebi vardı. Zonguldak’a yerleşenler bir çok etnik ve inanca veya farklı bölgeden göç etmiş insanların yerleşimine maruz kalmış bir yerdi. Bu sebep ile bu gruplar kendi yerleşimlerini kurmuş ve aslında bir şekilde kendilerini aynı zamanda izole etmiştir.
Tıpkı Nazım’ın şiirindeki gibi. ‘’ Ve Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine ’’....
İşte bu ortamda , küçüklüğümde çözememiştim bu bilmeceyi.
Meğer bizimkiler ‘’İlit veya İlid ‘’ deyince, köyün dışında kurulmuş ve birkaç aileden oluşan bir yere diyorlarmış.
Meğer İlit ; köyün yakacak olarak kullandıkları odun ihtiyacını karşılandığı ağaçlık alanmış. Tabi kışın köylüler '' İlit '' dedikleri yerde kesilen ağaçlardan odun temin ederlerdi. Bunun için de sürekli o bölgeye fidan da dikilirdi. Bakımı yapılırdı. Bunu da bir aile üstlenirdi. İşte benim dedelerim o İlid’de ev kurmuşlar. Zamanla kardeşler evler yapmışlar.
Meğer Kelezoğlu dediklerinde , Veyisoğlu Muhtarlığına bağlı yerleşim yerinden bahsediyormuşlar. Hali ile nüfus cüzdanımda yazan Veyisoğlu Köyü ile Kelezoğlu Köyü karışıyor. İkisi de köy ama aynı muhtarlığa bağlı.
Yani benim şecerem ; Gökçebey’in Veyisoğlu Köyü , Kelezoğlu Mahallesi , İlid yerleşimidir. Çok sonra çözdüm ben bunu. Hatta İlid anlamını daha yeni buldum.
Köseoğlu , Hacıoğlu dedikleri de aynı muhtarlığa bağlı köyünün diğer mahalleleriymiş.
Bu yazıyı daha iyi anlaşılsın diye kendi köyüm üzerinden yazdım ama Zonguldak’ın diğer köylerinin düzeni de aynıdır.
Ben hiç köyde yaşamadım, Çatalağzı’nda doğup büyüdüğüm için bunu yıllar sonra çözdüm.
‘Belki halen çözemeyenler vardır ‘diye yazdım..”