Az ve öz sanayicimiz var.
Veya sanayici olma yolunda arayış içinde olan, girişim yapan, risk alan ve yalnız kalan isimler de var.
Geçmiş tecrübelerden dersler çıkararak birikimlerini hayata geçiren, daha fazlasını yapmak isteyenler var.
*
Pişman olup kenara çekilenler yok mu?
Onlar da var elbette.
“Bu şehirde hiç bir şey yapılmaz” diyerek çekilenler.
*
Bu şehirde herkes konuşuyor.
Belki en kolayı konuşmak.
Sosyal medyadan sallamak, paylaşmak,
Canımızın istediği gibi davranmak.
Canımızın istediği gibi düşünmek.
O an işimize nasıl geliyorsa öyle bakmak hastalığı mı desek acaba buna!
*
Neyse!
İşte böyle meselenin özü.
*
Bu şehirde genç, hayal gücü yüksek, enerjisi yüksek, üretmenin, istihdam yaratmanın ve tabi ki kazanmanın heyecanını yaşayan insanlar yok mu?
Çok.
Olmalı da.
*
Kısa yoldan dolandıra dolandıra gitmeye çalışanlar değil anlatmaya çalıştıklarımız.
Hakkını fazlasıyla veren, üreten ve kazancını bu şehirle paylaşanlardan bahsediyoruz.
*
Zonguldak’ta, Ereğli’de, Alaplı’da, Çaycuma’da, Gökçebey’de, Devrek’te, Kilimli’de.
Ama ne gariptir ki devlet onları en çok ya vergi lazım olduğu zaman anıyor ya da rekortmen olduklarında!
Zonguldak’ın yöneticileri ve bürokratları onları ya işi düştüğü zaman anıyor ya da spor kulübüne destek arandığı zaman.
Vesaire…
Vesaire…
*
Siz anladınız işte gerisini.
Oysa onlar kentin lokomotifi.
İşimize geldiğinde kapısı çalınan, işimize gelmediğinde tekmelenen!
*
Zonguldak’ta bugüne kadar sanayiciye, üreticiye, girişimciye bakış açımızı değiştirebilsek, herkesi hırsız olarak görmekten vazgeçebilsek belki çok şeyi değiştirmiştik!
Yeterince anlatabildim mi?