Merhaba değerli okurlarım; yoğun, güneşli ve sıcak bir cumartesi gününden…  Bir Zonguldak’ın Kalemi’nde daha birlikteyiz. Bu hafta değerli Ece ve Seyfi’nin kelimeleri bizimle olacak.

Yazılara geçmeden önce iletişimden bahsetmek istiyorum biraz. Konuşmayı bilmiyoruz veya unuttuk…

Siyasetçiler de samimi diyaloğu kuramıyor, insanlar da… Herkes bir başkasını düşmanı gibi görüyor veya üslubunu tutturamıyor. Ben de aynı kervana biniyorum elbette zaman zaman. Ancak hem yabancılara hem de yakınımızdakilere “saygısızlığa” varacak hareketlerde bulunuyoruz.

Görmek lazım… Evet her şeyi görmek lazım. Oturup kalkmaktan, yemek yemeye… Aklınıza ne gelirse, görgü açısından çok zayıfız. Buna televizyon dizilerinden pay biçelim, buna şehirdeki yeni yeni gelişme çabalarından… Askerliğini yapmış olanlar bilir, yemek yemenin yazılı emri dahi vardır.

Velhasım nereye mi bağlayacağım; biz birbirimizi dinlemezsek, birbirimizden öğrenmeye çalışmak yerine reddetmeye ve savunmaya geçersek ileri bir adım dahi atamayız. Görmek lazım demiştim, öğrenmeye çalışarak görmek lazım; kim nasıl yapıyor, bunun doğru ne…

İleri gitmek istiyoruz; saygıyı ve dinlemeyi öğrenmemiz gerekir.

Sözü de fazla uzatmadan Ece’nin kelimelerini sizlere sunayım.

Yol – Ece Bukan
İnatçı bir kız oldum hep. Yüreğimin götürdüğü yere gittim ve aklımdan geçenleri söyledim. Sadece kendimle savaşıp, kendimi yendim ve sadece kendime yenildim. Hayatın getirdiği hiçbir şeyi yaşamaktan korkmadım hiçbir zaman. Çünkü hayatın o anların toplamı olduğunu hep bildim.

Ama hayatın bir akışı varmış ve biz ne yaparsak yapalım olması gerekenler olur, bitmesi gerekenler biter ve başlaması gereken her şey başlarmış. Her şeyi elimde tutmaya, kontrol etmeye çalışmaktansa bırakmayı öğrendim. Akışa karışmayı, anı yaşamayı… Kim olduğumu, nerede olmak istediğimi hep bildim. Belki bu yüzden sürprizlerle pek yaşayamadım, kabullenemedim. Fakat gelecek olana kucak açabilmeyi öğrendim. Tüm ihtimallerin bana ait olduğunu anladım. Masallara inanan bir çocuk olmadım hiçbir zaman ama mucizelere hep inandım. Yolun sonunu beklemektense yolu sevmeyi öğrendim. Kendi ellerimden sıkı sıkı tutmayı, susmayı, affetmeyi ve vazgeçmeyi… Böylelikle özgürleşmeyi... Değişime ve dönüşüme izin vermeyi öğrendim. Hayatın getirdiklerine teşekkür etmeyi... Ve tüm bunlara minnettar olmayı… Acı ve tatlı her anıma kıymet verdim her zaman. İçimdeki çocuğu hiç susturmadım. İnsanların ne söylediklerini hiç umursamadım. Hikayemi de gerçeğimi de sadece ben bildim her zaman. Bunun huzuruna erişmiş olmanın getirdiği mutlulukla sarmalandım çoğu zaman. Hayatımın arkasında durabilmesi hep bildim. Ve bunun için kendimle hep gurur duydum. Şimdi dönüştüğümle, yaşadıklarımla, vazgeçtiklerimle, olması gerekenlerle ben hala aynı kızım. Hala maviye aşık, hala papatyaları çok seven ve hala sevginin bu dünyadaki en büyük mucize olduğuna inanan o kızım. Yolda olmayı seviyorum, büyümeyi, öğrendiklerimi, acılarımı, sevinçlerimi ve sahip olduklarımı...  Gece ile gündüzün, güneş ile ayın aşkını, zıtlıkları ve umut dolu her şeyi çok seviyorum. Hayatın bir dili varmış, eğer dinlersek bize çok şey anlatırmış. Şimdi hayatı, anları, rüzgarı, güneşi ve toprağı dinleme vakti..
“Direnme,bırak gelsin. İzle,geçip gitsin.”
Sevgi ile…
***Hayatın akışı üzerinde hep birlikte savruluyorduk. Savrulmaya da devam edeceğiz. Yum gözünü, plan kur; şunu yapacağım, şöyle olacak… Plan diyorum ya aslında hayal kur. Hayal kurmakla başlar yarının inşası. Bugüne tutunarak, doğayı sararak, çevredekileri bilerek ve bugünden başlayarak!.. Aksilik olacaktır. Aksilikler ve engeller ilerlemenin ayrılmaz parçalarıdır. Sorun yoksa gelişme yoktur. Sorunlar adım attıkça, yeni bir adım atmaya çalıştıkça karşılaşılan bütünün başka parçalarıdır. Küsme! Mesele varacağın yer, yoldaki çukurlar değil. (Karayollarında çukurların olmaması temennimiz.)

Sensizlik – Seyfi Arslan
Sensizliği kalbime gömdüm de öldüremedim
Dünden bugüne büyüttüğüm sevgimi
Yüreğimin kafesinden bir kuş uçurdum
Gökyüzündeki uçurtmaya vuruldum

Hasret hançeriyle sensizliğe gömüldüm
Senin sevginle sensizliği bitirdim
Saçlarındaki uçurtmayı gönlüme koydum
Nefesinle dirildim nefesinle ölseydim


yalnızlığımla aramda duranlar – Ali Sencer Arslan
el ayak çekilir
birazdan akşam da olur
her taraftaki eğlencen
kafanın önüne bir ağrı saplanır
yalnızlığınla baş başa kalırsın
az daha çoğalacağın zamandan sonra
el ayak çekilmiştir
o gitmiştir
akşam gelmektedir
buyursun yağmur çökmüştür
yalnızlığınla aranda
bir miktar çıldırmak kalmıştır

-eğer geleceksen-
-bir ekmek bir kola-
-biraz huzur getirir misin-
yalnızlığımı soyunurum ben de
umudun başında onu böleriz
sen seninkini soyunursun
sonra birleştiririz
ve yalnızlığımla aramda
sadece sen durursun

el ayak o akşam
sen ve yalnızlık
işte bütün kasım toplanır
yalnızlığımla aramda
bütün bir insanlık vardır