Ufuk Tokmak’ın Zonguldak, Karadon – Gelik’te çalışan maden işçileriyle yaşadıklarını, yaptığı gözlemleri kaleme aldı. “Esas günlük kaza olmazsa olağan dışı” sözleri ise madencilerin hem fedakarlığını hem de cefasını anlatıyor. İşte Ufuk Tokmak’ın gözlemlerini anlatan o yazısı:

Bir dizi ile Zonguldak ismi anılır oldu. Maden işçisini gerçekten kim tanır ki? Aşağıdaki yazı gözlemlerimi yansıtıyor.

İŞÇİ SERVİSİ

TTK’nin EKİ olduğu zamanlarda genelde kamyondan bozma araçlarla taşınırdı maden işçileri. İşçiden memuruna doğru araçların modelide değişir, kamyondan bozma araçlar memura doğru adeta evrilerek deri koltuklu otobüslere dönüşürdü. İşçileri vardiyalarına gıcırdayarak homurdanarak taşımaya gayret ederdi bu kamyondan bozma işçi servisleri...

Araçlar Eski…

Günümüzde artık kullanım dışı kalan bu araçların yerine TTK hizmet alımına giderek işçisine servis ücreti ödemekte böylece işçi servislerini özelleştirerek bu alandan çekilmeyi tercih etmiştir.

Ben de Gelik ve Karadon da özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığım yıllarda bu özel servislerden faydalandım. Maden işçisi arkadaşlarla yıllarca Zonguldak Gelik ya da Karadon arası gidip geldik iş yerlerimize. Dikkatimi çeken konu servis beklerken bir özel şirkete giden araçların yeni model olduğu TTK işçilerini taşıyan araçların genelde daha eski modeller olduğuydu. İşçilerde şikayetçiydi bu konuda özel şiketin kendi işçilerini taşıyan araçların 3 yaşından büyük olmaması şartı gibi işçisi lehine bir çok şart koştuğunu anlatmıştı bir maden işçisi. Oysa maden işçisinin araç seçme gibi bir şansı pek yoktu. Halbuki aynı şirket taşıyordu özelde de TTK’da da. Yıllar içinde eskiyen araçlarla bir kaç kaza atlatmıştık. Gelik dönüşü bir kış günü rampa aşağı inerken zincir takmayan servis sürücüsünün hatası sonucu araç kızaklamış kayan araç zor bela kaldırımın kenarına çarparak durabilmişti. Yine bir rampada aracın frenleri patlamış geri geri kayan araç duvara çarparak durabilmişti. Her iki kazada da işçilerin yüzündeki korku ifadelerini hiç unutamayacaktım. Yerin metrelerce altına ekmek parası için korkusuzca giren işçiler yevmiyelerini hak ettikten sonra bu gereksiz kazalarda yara almaktan ailelerine kavuşamamak korkusu yüzlerine doğal olarak yansıyordu. Anlaşılan kamyondan bozma araçlar kaderi biçim değiştirse de işçi için hala devam ediyor gözüküyordu.

Bir İnsanın Hayatını Değiştirmek

Günümüzde şehir merkezinde maden işçisi heykeli yanından hareket ediyor işçi servisleri.

İşçiler balıkhane çevresinde bulunan çay ocaklarında toplanır servis kalkış saatine kadar iki lafın belini kırarlardı.

Muhammet’i Gelik’te tanımıştım. "Allah sizden razı olsun diyerek söze girmişti. Ben şaşkınlığımı üzerimden atamadan devam etti."İşe girmeden önce Kozlu da TTK’nin hurdalarını çalardım. En son hurda bakır çalarken sizin güvenlikçi arkadaşlar yakaladı beni cezaevine girdim. Çıktığımda mahkum kadrosundan TTK’de iş başı yaptım. Kozlu’ya verdiler beni utancımdan Karadon müessesini istedim burada 5 yıldır çalışıyorum. Sayenizde iş güç sahibi oldum aile kurdum sizden Allah razı olsun. "Bir iş sahibi olmanın insan hayatını nasıl değiştirdiğinin canlı tanığıydı Muhammet. Ya yakalanmasıydı ya da işe giremeseydi; sanırım cezaevinin sürekli müşterisi olurdu. Maden işçileri çeşitli karakterdeki gençlerdi genelde Zonguldak merkezde yetişen gençler düzgün konuşur köylerden gelenler ise kelimeleri yuvarlayarak ve şiveyi de buna katarak konuştuklarından onları daha bir dikkatle dinlemek zorunda kalıyordum ne dediklerini anlamak için. Enerjik binerlerdi servislere önce her binen içeridekilere selam verir sonra tatlı atışmalar başlardı. Maden işçisini bilen bilir konuşmalar küfürle başlar küfürle devam ederdi. Başka zaman da kavga nedeni olabilecek bu tür konuşmalar işçi için o kadar sıradanlaşmıştır ki bir zaman sonra bana bile olağan gelmeye başlamıştı.

Esas günlük kaza olmazsa olağan dışı

Zaman içerisinde işçi servisini "ATT’ler” de kullanmaya başlamış(ATT. acil tıp teknisyeniydi, hemşire yani; genelde ilk atamaları olurdu 18-19 yaşlarında bu kızlar kazalı işçilere ilk yardımı yapan elemanlardı) ATT’lerin işe giderken kullandıkları işçi servisini iş bitimi kullanmazlar TTK’nın memurlara sağladığı araçlarla evlerine dönerlerdi. Bu yüzden maden işçisi servise bindiğinde önce aracı kontrol eder ATT varsa ağzından küfür kaçırmamaya dikkat ederdi. Yine de bazıları ağız alışkanlığından konuşmasında ağzından küfür kaçırırsa diğerleri tarafından tatlı sert uyarılır "Dönüşte görüşürüz" diyerek iş yerine varana kadar susmayı tercih ederdi maden işçisi.

İş yerine varıldığında herkes birbirine "Kazasız belasız hayırlı işler." Temennisinde bulunulur tertip almak üzere soyunma odalarına hareket edilirdi.(16/24) vardiyasında giriş kapısında çalışırdım genelde. Serviste beraber geldiğimiz işçiler iş kıyafetleri içerisinde baret akülü lambaları ellerinde kazma ya da kürek iş elbiseleri içinde ayaklarda madenci çizmesi ile önümden geçerler kuyuya doğru hareket ederlerdi. İş elbiseleri içerisinde hiç birini ilk başlarda ayırt edemezdim. İşten çıkanlarla işe gidenlerin ritmik kalabalığı yarım saat sonra kalmaz ortalığı sessizlik kaplardı.

Bir zaman sonra iş yerindeki ambulans yanarlı dönerli ışıklarını yakarak bu sessizliği bozar kuyu başına hareket ederek kuyudan çıkacak kazalanmış maden işçisinin ilk müdahalesi ATT tarafından yapılarak sirenlerini çala çala hastane yoluna düşerdi. Bir keresinde birden fazla kazalanma olmuş 112’yi de çağırmıştık. Telsiz anonsunu duyan polis iş yerine gelmişti. Nöbetçi mühendis bu tür kazaların olağan olduğunu zor bela anlatmıştı heyecanlı polis komiserine. "Esas günlük kaza olmazsa olağan dışı" diyerek bitirmişti sözünü.

Nihayet vardiya sona erer gündüzün aydınlığında tertemiz iş elbiseleri ile maden ocağına giren işçiler kuyudan simsiyah çıkarlar birbirlerine  "Geçmiş olsun" dilekleriyle hamamın yolunu tutarlardı.

Servis arabaları iş yeri önünde yerlerini alırlar köy servisleri ve şehir içine gidecek servisler yan yana dizilerek hamamdan çıkacak işçileri beklemeye başlarlardı. Bu yarım saati biraz geçen zaman aralığında seyyar satıcılar bu boşluğu doldurur sattıkları malları yüksek sesle dile getirirlerdi. Bu mallar balıktan meyveye, giyim eşyasından aksesuara kadar geniş bir yelpazeyi kaplıyabiliyordu. Nihayet işçilerin yıkanmaları bitip kısa sohbetleri de sona erdikten sonra servis arabalarına binilirdi. Kömürün bıraktığı sürmeli gözlerle araçta kısa bir yoklama yapan işçiler eksik olan varsa beklenir yoksa hareket edilirdi. "Mehmet nerede? Ali vardiya kaldı. Ahmet kazalandı ,taş kesmiş elini...İyiymiş dikiş atmışlar...300’de su vardı bugün zor çalıştık... Posta çoktu canımız çıktı... "Açılış konuşmalarıydı bunlar araç hareket etti mi iş yeri arkada kalır günlük sinkaflı konuşmalar başlardı. Genelde iki kişi atışır diğerleri onları kızıştırmaya çalışırdı. Ortalık fazla kızışmaya başladığında servis sürücüsü müziğin sesini açar aracın içini Müslüm Gürses’in şarkısı doldururdu. "Hangimiz sevmedik, hangimiz düşmedik kara sevdaya" melodi aracın içinde yankılandıkça dudaklar kımıldamaya başlar bir zaman sonra koro halinde tek bir ses olarak söylenmeye başlardı.

"Hangimiz sevmedik, hangimiz düşmedik bu kara sevdaya..."

 Şarkı bitimi ilk işçiler eve varmanın mutluluğuyla durakta araçtan inerler "Yengemi rahat bırak sabah erken kalkacan"tatlı atışmalarıyla evin yolunu tutarlardı...

Hayatım boyunca bir çok değişik karakterde insan tanıdım. En renklisi hangisi, derseniz şüphesiz Zonguldak maden işçisi derim. Zonguldak’ın emekçi fedakar çalışkan işçileri. Her şartta espri üretip gülebilen işçiler. Allah ayaklarına taş değdirmesin.