Cumhuriyet Döneminde özelikle Türk aile yapısını, şehirleştirme ve sanayiye uydurma konusunda bazı kararlar alındı. Buna göre bir işçi ailesi: Ailede tek çalışan bir baba , ev hanımlığı ve çocukları ile uğraşan bir anne ve okuyan çocuklardan ibaretti. Genelde işçi aileleri 1970 yılların sonuna kadar bu şekilde yaşamıştı. İşçi olan bir babanın aldığı maaş, 6 çocuklu bir aileye bakacak şekilde veriliyordu.

Cumhuriyetle ile birlikte başka sosyal uygulamalar da devreye girdi. Bunlardan en belirgin olanı kurumların devletleştirilmesi ile birlikte, o kurumlarda çalışanlar için lojman konutları idi. Özelikle Zonguldak'ta maden işçisi için yapılan lojmanlar ilk etapta Kozlu İhsaniye'de şekillendi. 1937'de demiryolu Zonguldak'a ulaştığında tüm istasyonlarda artık lojmanlar inşa edilmişti. O yıllarda ilk defa beton evleri görenler bu gelişme karşısında hayranlık duymuşlardı. İlk beton harç görenlerden biri ile yaptığım bir sohbette "bu cıvık şeyin ne olduğunu ilk önceleri anlayamamıştık" demişti.

1937 yılında da Safranbolu'nun bir mahallesi olan Karabük'te Demir-Çelik Fabrikası inşaatı ile işçi lojmanları yapıldığında aslında Karabük'ün il olma süreci çoktan başlamıştı bile.

Tam da bu yıllarda Çatalağzı Elektrik Santrali yapılma fikri ortaya atıldı. İlk 1936 yılında Zonguldak Maden Mühendis Mektebi Müdürü ve aynı zamanda Mithat Paşa'nın torunu olan Refik Fenmen, Zonguldak Maden Kömürü ile elde edilebilecek elektrik santralinin Çatalağzı'na kurulması gerektiğini kitabında yer vermiş, bunun ayrıntılarını da yazıp ,çizmişti. Çatalağzı'nda bugün Işıkveren dediğimiz yerde ,dağın eteklerinde kurulma fikri aslında 1.Dünya Savaşı sırasında Rusların sürekli Zonguldak'ı bombalaması sonucunda kurumların zarar görmesin ile oluşan bir tedbirden ibaretti. Buna göre santral bu alana yapılırsa, hiç bir şekilde denizden bombalanmayacak bir konum olacaktı. Bu fikir sonrasında, 1938 yılında Türkiye'nin ikinci sanayi kalkınma planı çerçevesinde elektriğe olan ihtiyaç dolayısıyla , o zamanın en büyük santrali olacak fabrikayı inşa etmek için İngiliz firmasına ihale edildi. Bu fabrika için firmaya peşin para ödendi.

Fakat dünya yeni bir savaşa girmişti. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle proje ertelendi.

Yine de Kuzyaka'da yapılacak bu fabrika için bazı çalışmalar yerli firmalar tarafından başlatıldı. Fabrika inşaatında çalışacak yabancı ve yerli işçiler için ilk lojman inşaatları ile bir okul inşaatı 1942 yılında bitirildi .Daha ortada santral yokken okul 1943 yılında eğitime açıldı. 1946 yılından sonra da hem fabrika hem de işçi lojmanları inşaatlarına başlanmış oldu.

1948'de ilk ünite devreye girmesi ile Çatalağzı'nda yeni bir anlayışta yaşam tarzı da belirmeye başlamıştı.

Daha sonra okul; 1953 yılında kırmızı kiremitli bir bina olan yeni yapıya yerleşmiştir. Binanın alt katı ilkokul, üst katı ortaokul olarak hizmet vermekteyken, 1965 yılında ortaokul kısmı ayrı bir binaya taşınmıştır. Bu okul bölgenin tek ortaokulu olduğundan, 3 km uzakta olan Çatalağzı Merkez‘den katılım çoğunlukta olur. TCDD'nin özel olarak uyguladığı Çatalağzı İstasyonu'ndan kalkan tek vagonluk tren, öğrencileri bu okula taşımıştır.

O zamana kadar kırsal bir alan olan ve karşı dağın eteklerinde bir köyden ibaret olan Kuzyaka köyü çocukları yürüyerek bir okula gitme şansı elde eder. Ayrıca okulda bir de sinema salonu bulunmakta idi.

Fakat durum pekte yerli insanın algıladığı bir şekilde olmayacaktı.

Osmanlı Döneminden kalma bir anlayış ile yaşamlarını sürdüren halkın gözü önünde de olsa, devlet artık çalışanlarına yeni ayrıcalıklar getirmek zorundaydı. Bu da çalışanlarını fabrika, sanayi kurumlarının yanı başında yaşamalarını teşvik etmek için lojman evler kurulması anlayışını getirmişti. Örneklerini Almanya'dan ve Rusya7dan almaktaydı. Zaten Cumhuriyet'in ilk mimarları dışarıda okuyarak ilk mimarlardan Seyfi Arkan gibi isimler bu tür sosyal yapıları projelendirerek ülkemize taşımaktaydı. (Seyfi Arkan Kozlu İşçi Evleri, Kılıç İşçi Sineması ve TTK Fener A tipi misafirhanesi projesini çizen mimardır.)

CATES lojmanları ayrı bir site görünümünde ,içinde sosyal alanlar kurularak oluşturuluyordu. Fakat bu alanlardan sadece çalışanlar faydalanabilecekti. Böylelikle köylü ve işçi arasında sosyal farklılıklar ortaya çıktı.

Bu tesislerde, basketbol, tenis gibi spor alanlarının olması, gazino ve misafirhaneden yararlanılması sadece işçi ve memur çalışanlarına olanak veriyordu. Ve bu site başka kimsenin girmemesi için özel güvenlik tarafından korunmaktaydı. Bu sitede oturanlar yerel halkın kullandığı ulaşım araçları ile değil, kuruma ait CATES denilen otobüslerle ücretsiz istedikleri yere gidebiliyordu. Sadece eğitimde fırsat eşitliği gereği bölgenin çocukları site içinde bulunan okuldan yararlanmaya devam etti.

Bu bana göre her ne kadar işçi hakları açısından önemli ise de, ülkenin ve bölgenin şartları gereği ayrımcılık ve ötekileştirmeyi de tetikliyordu. Devletin eşitlik ilkesine aykırı yapılardı. sosyal devlette bu tür ayrımcılıklar yapılamaz. Vatandaşın giremeyeceği hiç bir kurum veya yapı oluşturulamaz.

Bu yapı içinde yaşayanlar ile dışarıda kalanlar arasında hiç tanışmamış hatta hiç karşılaşmamış insanlar da vardır. Örneğin ben 35 sene Çatalağzı'nda yaşadım, üstelik aktif ,sosyal faaliyetlerin içinde olmama rağmen yıllar sonra ilk defa sosyal medyadan tanıdığım insanlar var. Işıkspor'da da lisansım vardı. Şimdi yorumlarda ve mesajlarda “ben 30 sene santralde çalıştım“ diyen kişiye “kim “ diye baktığımda, hayatımda görmediğim bir kişi olduğunu fark ediyorum.

Bu yapı aslında Zonguldak Fener Semtinde de vardı. Aynı devlet içinde ayrı Cumhuriyetlerde yaşayan insanlardık. Gençliğimizde bu yapılara biz Fener Cumhuriyeti, Çates Cumhuriyeti, Demir-Çelik Cumhuriyeti gibi sıfatlar takardık.

Tabi özel ayrımcı politikalar yerelde abarttıkça abartılıyordu. Genele göre sosyal ayrıcalığı olan bu alanlarda yaşayanların çocukları da genelde Kolej, Çelikel gibi okullarda okuyordu. Çünkü Zonguldak’a tayin olan öğretmenlerin en iyileri nedense bu tesislerin içinde yer alan okullara yollanıyordu. (Ereğli Demir-çelik ,Zonguldak T.E.D, Çelikel gibi okulların oluşturduğu Zonguldak Okul Basketbol Karması ile Antrenör olarak Konya'da yarışmalara katılan biri olarak söylüyorum.) Aradaki fark eşitsizliğin daniskası idi. Laf aramızda bende basketbolu Çatalağzı‘nda doğru dürüst saha olmadığı için Işıkveren'de bu tesisin içindeki basketbol sahasına kaçak girip oynayanlardanım. Her seferinde bekçi maçımızı böler bizim peşimizden koşardı.

Bizler sabahın köründe kalkıp, okul saatine daha 1,5 saat varken bindiğimiz trenden inerek 5 km yürürken, bu tesislerde oturan çocuklar, üstelik her biri oturarak kendi otobüsleri ile evlerinin önünden alınıp, okul önüne kadar bırakılıyordu.(Okulun son bir yılı Işıkspor‘da basketbol takımında oynadığım için CATES otobüsleri ile gidip geldim, o ayrımcılığın keyfini anlatamam)

Her ne ise:

Gelelim esas konumuza. Bütün bunları niye anlattım ?

Bugün CATES Lojmanları yıkılma tehlikesi altında. Bunu da yazmak Çatalağzı insanı olarak bana düştü. Bende süsleyip paklamadan gerçeğini yazdım. Şimdi de bugünün gerçeğini yazayım.

Bu site alanını EREN Holding almıyor. Çünkü artık özel sektörün işçisine böyle bir ayrımcılığı yok. Zaten çoğuna askeri ücret ödeniyor. Bu yüzden alan özeleştirme idaresinin üzerine kaldı. Bu alan satılamazsa yıkılacak. Yıkmak şu an Zonguldak'ı yönetenlerin en iyi bildiği şey ...

Burayı Çatalağzı Belediyesi almak istiyor fakat alacak parası yok. Hibe karşılığı devir edilmesi için başvuruda bulunmak istiyor. Verirler mi bilmem.

Fakat, yıllarca tozunu, kirini, zehrini çekmiş, Çatalağzı halkının anasının ak sütü gibi helal burası. Bu tesislerden hiç bir zaman yararlanamadı. Bu tesisler bugün Çatalağzı yararı için kullanılabilir.

Tesisin içinde yaklaşık iki katlı olmak sureti ile 25 bina ,1990'da yapılan okul arkasında 5 adet çok katlı bina, Memur evleri olarak bilinen Beyaz Evler adı verilen ve Işıkveren Jandarma Karakolu yanındaki 9 adet çok katlı bina bir okul, bir cami, bir misafirhane bulunmakta. Bu alan yeşillikler içinde çam ağaçları arasında bölgenin en güzel yaşam alanını oluşturuyor. Zaten buraya Londra Mahallesi lakabı verilmişti.

Şimdi Zonguldak‘ın en büyük sorunlarından biri öğrenci yurtları değil mi ? Bu alanın öğrenci yurdu yapılması sizce kötü mü olur ? Zaten yakınından bir kaç sene sonra Zonguldak sahil yolu geçmeyecek. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi ile mesafesi böylelikle 15 dakikaya inecek.

Ya da başka sosyal yapı olarak belediyeye devredilebilir. Bildiğim kadarı ile kurumlar arası ,eğer topluma fayda görülürse bedelsiz devredilebiliyor.

2013 yılında birden karar alınıp site içindeki okul yıkılmıştı. Üstelik bu okul tuğla ile örülmüş olduğu için oldukça sağlamdı. Bu yüzden tepkiler halen sosyal medyadan sürmekte. Bu binaların çoğu yine tuğla örmeli. Bugün yapılan konutlardan kat be kat daha sağlam olduğunu düşünüyorum.

Bu siteden yüzlerce mühendis, avukat, mimar insan çıktı. Kimse kusura bakmasın ! Yediler içtiler gittiler. Hiç bir yaptırımları yok demek ki.. Fakat ne yazık ki şimdi yok olmamak için Çatalağzı halkının tepkisine muhtaç.

O da kâle alınırsa.

Gitti gidiyor. Sahibinden temiz kullanılmış .

Benden söylemesi.

Hayati Yılmaz ile Zonguldak Tarih

Editör: TE Bilişim