CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, 26 Haziran 2022 pazar gününden itibaren Batı Karadeniz’de etkili olan yağışların, sel felaketine dönüşmesine ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

CHP’li Demirtaş; “Sel felaketinin meydana geldiği yerlerde son derece olumsuz manzaralar yaşanmıştır. Vatandaşlarımız evlerinden, yollardan botlar ile tahliye edilmiş, araçlar yollarda kalmış, barajlar taşmış, köprüler çökmüş, ekili tarım arazileri su altında kalmış, evleri, işyerlerini su basmıştır. Sel felaketi Zonguldak Merkez, Çaycuma, Saltukova, Devrek, Bakacakkadı, Gökçebey, Alaplı, Gümeli’de ağır hasar bırakmıştır. Ancak Zonguldak’ta yaşanan sel felaketinde can kaybımızın olmaması sevindiricidir.” dedi.

 Ünal Demirtaş, Zonguldak’ta ortaya çıkan tablonun sorumlusunun merkezi yönetim olduğunu vurguladı. CHP milletvekili, “2019 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı’nında öngörülen tedbirler alınmış olsaydı bu sel felaketi yaşanmayacak, vatandaşlarımız mağdur olmayacaktı. 3 yıldır bu önlemler neden alınmadı? Zonguldak yoğun yağış alan, sel ve taşkınlar açısından yüksek risk taşıyan iller arasındadır. Buna rağmen gereken önlemlerin alınmamış olması en hafif tabir ile sorumsuzluktur. Şimdi öncelikle, Zonguldak’ta selden zarar gören yerlerde, derhal hasar tespit çalışmalarına başlanmalı ve vatandaşlarımızın uğradığı maddi zararlar biran önce giderilmelidir.” ifadelerini kullandı.

“KADER DEĞİL, İHMAL”

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın, “Bölgenin kaderi, sonuç itibariyle Karadeniz bölgemiz çok yağış alan ve coğrafi yapısı itibariyle de oldukça meşakkatli bir coğrafya dolayısıyla bu coğrafyanın şartlarına uygun bir biçimde yeni tedbirlerle de inşallah kalıcı çözümleri hayata geçireceğiz, geçirmeye de başladık” sözlerine de tepki gösterdi.

CHP’li vekil, “Önlemleri almayıp, ihmalleri görmeyip, her şeyi kadere bağlamak Ak Parti İktidarı’nın bir geleneği haline geldi. Batı Karadeniz her zaman yoğun yağış alan bölgeler arasında yer almıştır. Batı Karadeniz’de yağan yağmurun sel felaketine dönüşmesinin nedeni ‘kader’ değil, ihmaldir, tedbirsizliktir. Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı’nda yer alan 239 tedbirin kaçını hayata geçirdiniz? 3 yıldır sel ve taşkınların yaşanmaması için hangi yatırımı yaptınız önce onları açıklayın.” dedi.

Ünal Demirtaş açıklamasında şunları ifade etti:

“Aslında Batı Karadeniz’de yaşanabilecek sel ve taşkınlarla ilgili devletin resmi raporları var. Alınması gereken önlemler Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2019 tarihli Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı’na tek tek belirtilmiş. Bu planda Batı Karadeniz havzasında yer alan akarsuların taşkın riskleri incelenerek, alınacak tedbirler illere göre 239 başlıkta belirtilmiştir. Taşkın Yönetim Planı’nda “çok yüksek” tedbir önceliğinde yer alan, yani hemen alınması gereken 51 önlemin 20 tanesi, “Yüksek” tedbir önceliğinde yer alan yani kısa vadede alınması gereken 16 önlemin 7 tanesi, “Orta” tedbir önceliği grubunda yer alan 44 önlemin 12 tanesi, “Düşük” tedbir önceliği grubunda yer alan 75 önlemin 9 tanesi, “Çok Düşük” tedbir önceliği grubunda yer alan 50 önlemin 5 tanesi Zonguldak ve İlçeleri ile ilgilidir.

Üstelik “çok yüksek” tedbir önceliğinde olan 20 tedbirin 13’ü Çaycuma İlçesi’ndedir. Bu tedbirlerin 4’ü Devlet Su İşleri’nin, 4’ü Karayolları Genel Müdürlüğü’nün, biri de TCDD’nin sorumluluk alanına girmektedir. Acaba ilgili kurumları, 3 yıldır Batı Karadeniz’de, Zonguldak’ta bu önlemlerin kaç tanesini almış, hangi yatırımları yapmış?”

“7 AY ÖNCE UYARDI, TEK ÖNLEM ALINMADI”

Zonguldak’taki sel riskini 7 ay önce TBMM gündemine getirdiğini vurgulayan Ünal Demirtaş; “19 Kasım 2021 tarihinde, “Zonguldak’taki yağışların sel ya da taşkın gibi afetlere sebep olmasının engellenmesi için yapılacakların belirlenmesi, Batı Karadeniz Havzası, Taşkın Yönetim Planı’nda Zonguldak için tespit edilen ‘Çok Yüksek’, ‘Yüksek’, ‘Orta’, ‘Düşük’ ve ‘Çok Düşük’ öncelikli tedbirlerden, hangilerinin yerine getirildiği, hangilerinin yerine getirilmediğinin belirlenmesi amacı ile bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep ettik. Bunun yanında Tarım ve Orman Bakanlığı’na tüm tedbirlerin ne aşamada olduğuna ilişkin soru önergesi verdik.” dedi.

CHP’li Demirtaş, “Tarım ve Orman Bakanlığı, Zonguldak ve İlçeleri açısından son derece önemli olan bu projelere ilişkin soru önergelerini “Dere yatağı temizliği rutin olarak yapılıyor. Güncel yağış verilerine göre gerekli çalışmalar yapılmaktadır” gibi baştan savma cevaplar vermiştir. Madem ki gereken her önlemi aldınız neden 21’inci yüzyılda vatandaşlarımız evlerde, yollarda mahsur kaldı? Madem çalışmalar yapıldı neden Zonguldak sular altında kaldı?” diye sordu.

Ünal Demirtaş; “7 ay önce, merkezi yönetimin özellikle de Devlet Su İşlerinin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile koordinasyon halinde olması ve Zonguldak’taki imar ve yerleşim planlarını yeniden ele alınması gerektiğini belirttik. Bu çalışmanın, belediyelerle ortak şekilde yürütülmesi ve kentin doğal afetlerden korunması için adımlar atılmasının önem taşıdığına dikkati çektik. Zonguldak ve ilçelerinde yapı stokunun durumu belirsizliğini koruduğunu, bina envanteri çalışmasının tamamlanmamış olması nedeniyle resmi kurumların bile bina güvenliği açısından denetlenmemesinin büyük sorun yarattığını hatırlattık. Dere yakınlarına yapılan okul, yurt, hastane gibi çok kişinin kullandığı ve kritik önem taşıyan binaların da kontrolden geçirilmesi, bu yapıların doğal afetlerden etkilenmemesi için çalışma yürütülmesi gerektiğini, bu nedenle yapı denetimi konusunda kalıcı, köklü ve önleyici değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu söyledik. Bu çalışmalar yapılmazsa, sel ve heyelan açısından yüksek risk derecesinde olan Zonguldak merkez ve ilçelerinde afetlerin yaşanması ve vatandaşlarımızın mağdur olması kaçınılmazdır diye uyardık. Ancak maalesef bu uyarılarımız iktidar tarafından önemsenmedi ve Zonguldak yine üvey evlat muamelesi gördü” ifadelerini kullandı.

ZONGULDAK SEL VE TAŞKINLAR AÇISINDAN ÇOK RİSKLİ

Zonguldak’ın sel ve taşkınlar açısından riskli iller arasında olduğuna vurgu yapan Ünal Demirtaş; “Bu konuda araştırmalar, istatistikler var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü Araştırma Dairesi Başkanlığı Hidrometeoroloji Şube Müdürlüğü tarafından yapılan yağış analizlerine göre, 2000’li yıllardan itibaren sel olaylarında artışlar görülmektedir. Son 10 yılda her yıl yaklaşık olarak 100 ve daha fazla sayıda sel olayı gerçekleşmiştir. Bu nedenle, öncellikle sel ve taşkınların daha sıklıkla görüldüğü bölge ve illere özgü olarak denetim, önlem ve afet planlamaları yapılmalıdır. Yoğun olarak yağış alan illerden biri de Zonguldak’tır.

Batı Karadeniz’de yer alan Zonguldak, ılıman Karadeniz ikliminin etkisi altında olan ve bol yağış alan bir ilimizdir.  Sonbahar ve kış aylarında çok yoğun bir şekilde yağış alan Zonguldak’ta çok sayıda da akarsu bulunmaktadır. Zonguldak’ta en fazla yağış sonbahar ve kış mevsimlerinde görülmekle birlikte, hiçbir mevsimde kuraklık yaşanmamaktadır. Zonguldak yıllık ortalama 1.199 Kg/m² yağış almaktadır. Zonguldak’ın aldığı yağış oranı 658,7 mm olan 2018 yılı Türkiye geneli yağış miktarının nerdeyse iki katına denk gelmektedir. Dolayısıyla Zonguldak’ın yoğun yağış alması ve il genelinde çok fazla sayıda akarsu bulunması sebebiyle Zonguldak, sel ve taşkınlar açısından riskli iller arasında yer almaktadır.

İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın 2020 tarihli Afet İstatistikleri’ne göre; “1950-2019 yılları arasında Zonguldak’ta 47 tane sel ya da su baskını yaşanmıştır. 2019 yılında yaşanan seller sonucunda, Zonguldak’ta 25 heyelan yaşanmıştır. Zonguldak, Türkiye genelinde en fazla heyelanın yaşandığı 4’üncü ildir.

İKTİDARIN İMAR VE ÇEVRE POLİTİKALARI YANLIŞ

Ülkemizde özellikle son dönemde Ak Parti hükümetlerinin yanlış imar ve çevre politikaları nedeniyle ormanlarımız günden güne azalmakta, her arazi bir rant alanı olarak görülmekte, dere yatakları yapılaşmaya açılmaktadır. Bunun sonucunda da, sel, taşkın ve yangın gibi afetler yaşanmaktadır. Uzunca bir süredir gündemde olan küresel ısınma ve iklim değişiklikleri sonucunda yaşanan doğa olayları karşısında Türkiye’nin çok büyük eksiklikleri olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye, eko sistemin korunması ve doğa olaylarının felakete dönüşmesinin önlenmesi için alınması gereken tedbirler konusunda yetersiz kalmakta, afetlerin önlenmesi açısında öngörülü politikalar üretememektedir. Bu da maalesef vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit etmektedir.