Sevgili okurlarım, yaz tatili ve uzun bir dinlenme sürecinden sonra hepinize tekrar merhaba. Pandemi sürecinde aşıların toplumda gittikçe artan şekilde güven kazanması ve benimsenmesiyle, artık üniversitelerde de yüz yüze eğitime başlama sürecindeyiz. Yeni eğitim-öğretim yılının başında şehrin pek çok sorunu gündeme gelirken, bu yazımda özellikle pandemi öncesinden beri devam eden ‘azalan öğrenci sayısı’ sorununun pek tartışılmamış birkaç yönüne değinmek istiyorum.

Şehrin sembolü olan ‘Karaelmas’tan yola çıkarak, ‘Yerbilimleri’ eğitimine, bir başka deyişle özelde, ZBEÜN’ün Jeoloji ve Maden Mühendislikleri bölümlerinin durumuna bir bakalım.

Yerbilimleri eğitimi nedir?

‘Jeoloji’ ya da ‘Yerbilimleri’ isminden de anlaşılacağı üzere, yerküreyi ilgilendiren konular olan, doğal afetlerden depremlere; yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının araştırılmasından, tünel, yol, baraj, inşaat yapımı için gerekli etütlere; kömür, petrol, doğal gaz ve maden yataklarının araştırılmasından, jeolojik haritaların yapımına; uzaktan algılamayla haritaların yorumlanmasından, mineral ve fosil gibi zenginliklerin bulunup çıkartılmasına; kısaca, geçmişten günümüze, yerkürenin oluşumunun,  tarihçesinin yerel ve bölgesel ölçekte araştırılmasına katkı koyan ve  pek çok disipline sahip olan bir alandır.

Yerbilimleri kapsamında, maden yataklarının aranması, araştırılması, madenlerin çıkartılması, işletilmesi ve her türden madencilik faaliyeti Maden Mühendisliği konuları arasında yer alır. Jeoloji Mühendisliği ise, yukarıda da açıklandığı üzere, daha geniş kapsamda olup, maden aramaları dahil, yerbilimlerinin tüm disiplinlerini içine alan bir alandır. Her iki bölüm de birbirleriyle ilintili olup, yan dal ve çift dal yapılması olanağı dahil, yerbilimlerinin farklı disiplinlerine ait uzmanlık alanlarını içermektedir.

Jeoloji ve Maden Mühendisliklerinin durumu, neden öğrenci gelmiyor?

1992 yılında 3837 sayılı YÖK kanunu ile Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nin 8 bölümünden biri olarak kurulan Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 25.01.1994 tarihli Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu ve 26.01.1994 tarihli Üniversite Senatosu kararı ile 1994 yılında yüksek lisans, 2011 yılında ise lisans eğitimine başlamıştır. 2011 yılında lisans eğitimine başlayan ve daha henüz emekleme dönemindeyken, 2015 yılında yeterli sayıda öğrenci seçmediği için YÖK tarafından bir daha kontenjan verilmeyen Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 2015’ten itibaren lisans düzeyinde öğrenci almamaya başlamıştır. Yine Kocaeli Üniversitesi- Jeoloji Mühendisliği Bölümü ile ZBEUN Jeoloji Mühendisliği arasında, ortak program kapsamında yürütülmekte olan yüksek lisans eğitimi, 2018 yılında üniversite yönetimlerinin karşılıklı kararıyla feshedilerek sona erdirilmiştir. Bugün itibarıyla, Jeoloji Mühendisliği Bölümüne öğrenci gelmemesinin nedenlerinden biri budur.

Maden Mühendisliği eğitiminin tarihçesi ise, üniversitenin kurulmasından çok daha önceye, 1924 yılında kurulan Cumhuriyetimizin ilk maden okulu olarak, ‘Zonguldak Yüksek Maden Mühendisi’ mektebine dayanır.

Maden Mühendisliği bölümü 2002 yılında Türkiye ve KKTC’de mühendislik eğitimi veren fakültelerin dekanlarından oluşan Mühendislik Dekanları Konseyi tarafından, bu fakültelerin bünyelerindeki mühendislik lisans programlarının değerlendirilmesi için ayrıntılı bir program düzenlemek ve uygulamak üzere kurulmuş MÜDEK (Mühendislik Değerlendirme Kurulu) isimli platform tarafından 2009 yılı itibarıyla onaylanmış uluslararası niteliğe sahip bir bölümdür. Donanımlı ve güçlü yapısına karşın öğrencilerin tercihlerinde yeterince yer bulmaması ya da YÖK tarafından kontenjan verilmeme olasılığı, maalesef üzücü ve dikkat çekici bir durumdur.

Neden/Sonuç İlişkileri ve Çözüm Önerileri

Öncelikle dikkati çeken ilk durum, yerbilimlerine ait konuların gündelik hayatımızdaki yaygın etkileri ve vazgeçilmezliklerine karşılık, ilk, orta ve yükseköğretimdeki görünürlüğünün az olmasıdır. Yerbilimlerine ilişkin birkaç konu, çoğu zaman sadece liselerde coğrafya kapsamında işlenilmekte ve belki de ancak sözel eğitim alan öğrenciler bu konuları daha çok fark etmektedirler. Bu durum, üniversitelerin Coğrafya bölümlerinin tercih edilmesinde de görülebilmektedir. Fen-Edebiyat Fakülteleri içerisinde yer alan Coğrafya Bölümleri eşit ağırlıklı sözel puanı ile devlette en düşük 492bin, ücretli olarak yine en düşük 811bin sıralamada öğrenci almaktadır ve ülke genelinde kontenjan ve öğrenci sorunu yaşamamaktadır. Coğrafya Bölümlerinin jeoloji ve jeomorfoloji kapsamındaki alanlarda da çalışmalar yaptığı göz önünde bulundurulduğunda, ‘tercih edilmeyen’ unsurun konu içeriği olmadığı kolaylıkla anlaşılabilir. Jeoloji Mühendisliği Bölümleri ise Mühendislik Fakülteleri kapsamında olduğu için, MF(Matematik-Fen) sayısal puan ile öğrenci almaktadır. Üstelik Mühendislik Bölümleri için baraj puanı vardır ve bu puan sıralamada öğrencilerin karşısına en düşük 300bin olarak karşılarına çıkmaktadır. Baraj puanı seçmek isteyen öğrenci karşısında bir engelken, buna vakıf üniversitelerinde Jeoloji ya da Maden Mühendisliği Bölümlerinin yer almayışı da eklenecek olursa, karşımıza öğrencilerin tercih edememe nedenlerinin belki de en büyüğü çıkmaktadır.  Bir yandan sözel öğrencileri Jeolojiyi zaten seçememekte, diğer yandan yeterli puan alan sayısal öğrencileri ise toplum içinde daha popüler olarak görülen, mühendislik ve sayısal bölümleri tercih etmektedir.  Tercihlerinde şehrin sunduğu olanakları da göz önünde bulundurduklarında, ortaya büyük şehirlerdeki vakıf üniversitelerini Zonguldak’taki devlet üniversitesine tercih edebildikleri durumu çıkmaktadır.

Zonguldak’ta Yerbilimleri

Zonguldak şehri, ‘Karaelmas’ ismiyle tanınan, başta kömür olmak üzere, çeşitli madencilik ve yerbilimleri faaliyetleri ile özdeşleşmiş bir şehirdir. Sadece madencilik faaliyetleri olarak değil, yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla, doğal afet sorunlarıyla, iklim değişikliği ile ilgili gözlemlerin yapılabileceği noktalara sahip olmasıyla, jeolojik ve jeoturizm değerleriyle ve hatta son yılların en önemli projesi gündeme gelen ve uluslararası ölçekte ses getirecek JEOPARK projesiyle de yerbilimlerinin en öncelikli disiplinlerinin çalışılmasına uygun bir ortama sahiptir.

Artan su ve enerji ihtiyacı, şehrin doğal afetler karşısındaki kırılgan durumu, iklim değişiklikleri ve bunların yerel ölçekte olası sonuçları, sürdürülebilir kalkınma politikalarının oluşturulması gibi durumlar, insan yaşamının doğaya bağımlı olduğunu ve aslında yerbilimlerinin geleceğin mesleği olarak büyük bir önem taşıdığını göstermektedir.

Şu unutulmamalıdır ki, şehre yeterince öğrenci ve öğretim elemanları gelmediği sürece, ilgili projeler de şehre gelemeyecektir. Sadece yerbilimlerinde değil, diğer bölümlerde de azalmanın yaşandığı şu günlerde bu sorun, üniversite–sanayi ve ilgili kurum, kuruluş ve sektörlerin iş birliği kuracağı projelerin oluşturulması ve şehrin kalkınması açısından da ön plana getirilmeli ve bir an masaya yatırılmalıdır.

Sonuçta; bir çözüm önerisi olarak Zonguldak’taki üniversite, yerbilimleri konusunda uzmanlığa sahip bir araştırma üniversitesi olarak ön plana çıkmalı ve bunun da ötesinde, üniversite bünyesinde multidisipliner ve yepyeni bir ‘Yerbilimleri ve Doğa Tarihi Enstitüsü’ kurulmalıdır.