Zonguldak’ın kanayan yarası olan, siyasetin ilgisizliği ve beceriksizliği nedeniyle kangren haline gelen onkoloji hastalarımızın çektiği sıkıntılar paylaştık.
Hastane koridorlarında bir hasta yakının; “Adamı kanser etmeyin lan” şeklinde yankılanan sözünü de başlık yaptık.
Konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Ve bu sorun siyasetin ve bürokrasimizin utanç vesikası haline geldi.
Yazı sonrası gelen bazı mesajları buradan paylaşıyorum.
*
Aynur
Bir tek Deniz Yavuzyılmaz ve gazeteci dostlar ilgileniyor bu önemli konuyla. Allah sizlerden razı olsun. Ne olur bir çözüm olsun artık. Bıktık Ankaralara gitgellerden.
*
Arif Uslu
Deniz şov pesinde ne ile ilgileniyormuş? 
Kendisi zaten Zonguldak’ta oturmuyor bile nasıl iş bu, anlamadım.
*
Ayten Çanakçı
Deniz Yavuzyılmaz, onkolog eksikliğini defalarca gündeme getirdi. Bakan ile görüştü ve Atatürk Devlet Hastanesi’ne atanmasını sağladı; yetmedi BEÜ içinde girişimlerde bulundu. Zonguldak'ın en önemli sorunu sağlık sorunudur diye defalarca konuya dikkat çekti. Meclise taşıdı. Arif Uslu mahlasını kullanan arkadaş sen kafanı kumdan çıkart bırak bu kara çalma kaygısını. Bak insanlar ölüyor. Yazık! Siyaset yapma canımız yanıyor.
*
Esinti
Para verdiği halde oyalanıp kemoterapi alamayan da var, 4 aydır! 
Yetkisi olmadığı halde "Size şema yazacağım." deyip kandırdığı, yeni teşhis konmuş hastaları da var hani o kimseye hakkını helal etmeyen idealist(!) doktorun.
*
Unutulmuş Şehrin Meltem Vurgunu
Pandemide 80+1’inci il olmayı becerdik. 
Kanser vakaları yüksek dendi ama nedense zorla bir doktor yollandı. 
O da bıksın hemen gitsin. 
Kanser hastaları neler çekiyor kimin umurunda? 
Sabah 7’de gidip öğleden sonra 4’te sıra geliyor hastalara. 
Bu kadar yoğunluğun olduğu bir şehre tek doktoru reva görenlere hak helal edilir mi? 
Düşünmek gerek güya tam teçhizatlı bir de tıp fakültemizin onkoloji servisi var. 
Bize gelince kemoterapi verilmiyor deniyor, doktor yok diye ama nasıl oluyorsa bazı akciğer kanserlerine kemotarapi veriliyor.
*
Unutulan şehrin hastaları
Sabah tam 9’da gidip akşam 5’te bile işini bitirememek, sanırım sadece kemoterapi hastalarına layık görülüyor. 
O kadar vucüt yorgunluğuna, halsizliğe, moral bozukluğuna, zorlu sürece rağmen bunlar yetmezmiş gibi bu insanlar saatlerce ayakta sırada bekletiliyor. 
Başhekime “artık yıldık anlayın bizi” dendiğinde “yapacak bir şey yok” deniyor. 
Yeni gelen onkolog hekimlerimiz bu sistemde hizmetlerini bitirir bitirmez haklı olarak bu şehirden gidiyorlar. 
Çünkü hastalar kadar onlar da yıldırılıyor.
Tıp fakültesine gelince;
Koca bir onkoloji binası var. 
Koskoca ancak kanser hastalarının tedavi olamadığı, “kemoterapi alacaksanız malum doktorun özeline para yatırıp alabilirsiniz” denen yer. 
Normal sıra aldığında; “özelden almadın mı, git alt katta ödemeni yapıp gel” diyen doktor. 
Hastalar tedavi beklerken ağızlarından; “gözden çıkarılmışız haberimiz yokmuş cümleleri”
Yazık!..
*
Gizem Kızılkaya
Çözerse Deniz Yavuzyılmaz çözer, diğer arkadaşların pek ilgilendiğini görmüyoruz. 
Duyarlılığınız için teşekkürler Atilla Bey.
*
Burcu
Sırf bu sebeplerle hastalar yollara düşüyor, başka şehirlere gidiyor. 
Bu tedaviler çok ağır maalesef. 
Bu hastaların tedavilerinin kolaylaştırılması gerekiyor. 
Bu hastaların sadece iyileşmeyi düşünmeleri gerekiyor. 
Allah bu kişilere de versin bu hastalıkları, belki o zaman anlarlar.
Bu konuyu gündemde tuttuğunuz İçin çok teşekkürler.
*
Doktor torpil
Keşke bu şehirdeki her kanser hastası, önce kan sırası bekleyenlerin, sonra muayene olanların içeri girdiği, bunun da saatler süren bir ayakta bekleme ile gerçekleştiği tek bir hastaneye mahkum olmasa daha fazla! 
Başhekimin şikayetçi hastalara verdiği yanıt, "Ben bir şey yapamam" olmasa, kimse bu durumlarda susmasa, korkmasa! 
İnsan gibi muamele için, üniversitede kemoterapi görmek için bir doktora para kaptırmasa, onun vicdanına (tabii varsa) kalmasa... 
Liste uzar gider ama belki kısalır çözüm bulunursa!
*
Op.Dr. Tunç Çelebi
Değerli Öksüz; aşağıdaki yazımı her gün okuduğum internet gazetenizde bulunan köşenizdeki yazı altında yorum olarak paylaştım. 
Sevgi ve başarı dileklerim ile.                                                                                                                                                                                 İnanın siyasi otorite istese bir hafta içinde değil 4, 14 onkolog görevlendirir kentimizde. 
Bir kemoterapi alanı oluşturmak ne mali, ne fiziki bir sorun değildir. 
Kemoterapi ekibi rahatlıkla kurulabilir. 
İşte sevgili dostum ben " 67’liler Platformu" olarak ortaya çıkılırken bu gibi konularda kentim insanı ile baskı grubu oluşturabilmek için yola çıkmıştım. 
Yoksa iki holter cihazı alıp hastaneye hediye etmek; kentimdeki üst gelirli bir devlet memurun bile duyguları ile yapacağı bir işlemdir. 
Platformlar kendini icra makamına koyar, üstten bakış, ferdi kazanım düşünürlerse durum bugünkü birçok STK’lerın olduğu gibi olur. 
Sen, ben, bizim oğlan bir de mahalleye yeni taşınan abi felsefesi ile kendileri çalar, kendileri oynar. Ben olsam ne mi yapardım? 
5-10 doktor, hemşire arkadaşım ve 5-10 kanser vakası yakınları ile beraber, sizleri de alıp Sağlık Bakanlığı kapısında yatardım, gerekirse günlerce, haftalarca. 
Cumhurbaşkanına konu hakkında bezdiren dilekçeler yağdırır onun ile muhakkak görüşürdüm. Toplumun sivil inisiyatifinin haklı, uygar, emredici olmayan talebi siyasilerin en haklı, en koyu sloganlı, en gerçekçi talebinden bile daha geçerlidir ve yaptırım gücü daha fazladır, devlet nezdinde. 
Her sorunun da olduğu gibi bu konuda da çok üzgünüm beni büyüten, yaşatan kentim...
*
Bunlar gelen mesajlardan bazıları.
Pek çoğunuz için ne kadar sıkıcı bir konu değil mi?
Allah düşürmesin!
Devam edeceğiz!

Kilimli çarşı Gazipaşa olmasın!
CHP Kilimli İlçe Başkanı Erol Sarıal, Belediye başkanı Kamil Altun’dan aldıkları brifing sonrası bir açıklama ile Kilimli sahil yolunun ilçenin önüne duvar öreceği  endişesini paylaştı.
Aynı açıklamada sahil yolundan gelen kamyon trafiğinin bir kısmının ilçe merkezinden geçme zorunluluğunun doğacağını belirterek ilave yan bağlantı yollarının yapılmasının zorunluluğuna işaret etmiş.
Sarıal dile getirdiği sahil yolunun ilçe merkezine doğru geri çekildiği bilgisi geldi bu açıklama sonrası.
Yani proje revize edilmiş.
Bu güzel.
Sahil yolunun devamında tüneller yapılmış olsa bile Kilimli çarşı merkezinin aşırı bir kamyon trafiğine açık hale gelmesi düşündürücü.
Yani Kilimli yeni mecburiyet (Gazipaşa)caddesini kaldıramaz.
Doğru bilgilendirme şart.
Ancak bu endişelerin de dikkate alınması siyasi bir sorumluluk olmalı.
Karşımızda, gerçekleri politik dayatmalarla soslandırma özentisinde olan, heykelci, palmiyeci bir CHP’li değil ilçesini dert edinmiş bir Erol Sarıal var.
Ak Partili Muammer Avcı’nın paylaştığı güncel görseli hatırlattım.
Belediye Başkanı Kamil Altun’un sahilden geçen yolun geri çekildiğini gösteren güncel projenin değil bir öncekinin kendileri ile paylaşıldığını söyledi.
Sonuçta ortak akla ihtiyaç var.
Ancak her iki kanatta da yobaz bir politik linç akıntısına kapılanlar şeytan taşlama sevdasında! 
Sonuç olarak Kilimli değişiyor, büyüyor.
İlçenin bu gelişime kendisini hazırlaması gerekir.
Çarşının yeni bir Gazipaşa olmaması gerekir.
Her yanlış hamle bir sabotajdır!
Doğru ne sevgili abim!

Yaşama veda!
Acı haberler paylaşmak istemiyoruz... 
Ama inatla acı haberlerden de arınamıyoruz... 
Yine genç bir kardeşimiz bir anlık öfkesine yenildi...
Lise yıllarında bir grup gencin saldırı ve şiddetin yarattığı travmalardan kurtulamayınca bunalıma girdi. 
Dördüncü kattan atladı, canına kıydı. 
Metin Kalaycı ağabeyimizin oğlu Berk Kalaycı herkesi yıktı geçti.
Geride dinmeyecek acılar bıraktı... 
Allah tüm evlatlarımızı korusun... 
Nerede bir evlat acısına tanık olsak hayat duruyor... 
Bizler ise hayatın acı gerçeklerine inatla sırt çevirmeye devam ediyoruz!