Sevgili okurlarım merhaba, herkesin üzgün ve moralsiz olduğu, karmaşık ve zor bir dönemden geçiyoruz. Bahar’ın coşkusunu tam da hissedemiyoruz. Umutlarımızı veyeniden güzel günlerin geleceğine olan inancımızı yitirmeyelim. Elbirliğiyle güzel duygulara odaklanalım diyorum. Elbette her şey mutlaka yoluna girecek. Sizlerle 2014 yılında, Zonguldak’a gelmeden bir hafta önce yazdığım aşağıdaki kısa bir anımı ve hislerimi paylaşmak istiyorum. Yazım aynı zamanda Cinius yayınları, ‘Vişne Tadında Düşler’ isimli minik deneme ve şiirlerden oluşan kitabımda da yayınlanmıştır.

VİŞNE AĞACI

Sabahın ilk güneşi tatlı serin esintiyle dans ederken, bir pencere açılıverdi. Önümde cıvıl cıvıl bir bahçe. Kocaman ağaçlar neşeyle kucak açmış, dans ediyor. Bahçenin davetkar kokusu zihnimden tüm bedenime yayılıverdi birden. Büyük bir coşkuyla "Vişneler!" dedim. "Evet, bugün kesinlikle vişneleri toplayacağız".Annemlerin evinin bahçesi vişne ağaçlarıyla doluydu. Nedense hiçbirimiz kırmızının her tonunu cömertçe sunan bu meyveleri toplamak için gerekli enerjiyi hissedememiştik. Sanki koca koca dallar biz erişemeyelim diye, taa gökyüzüne kadar uzanıyor, rüzgarda el sallıyordu. Kimse uzanıp almayınca da olgun, iri vişneler birer birer yere dökülüyordu.

Babamızın ölümünün üzerinden 2 ay geçmişti. Annem, kızkardeşim yeni taşındıkları evlerinde, ben ise bir başka evde. Binbir karmaşa içinde yaşama tutunmaya çalışıyorduk. 1 hafta sonra Zonguldak'a taşınacaktım. Yapacak ne de çok iş vardı. Bir yanda 23 senelik emeğin, çalışmanın ürünlerini eğitime taşıyacak olmanın heyecanı ve yeni bir başlangıç; diğer yanda sevdiklerim ve ardımda bırakacağım anılar. Kimi zaman yorgun, kimi zaman da kırılgan bir hayatı sürdürmek kolay değil. Ama ümitlerimizi daima geleceğe taşımalıyız diye düşünürken, "Şşşşşt!" diye bir ses duydum. "Kalk! ve bugün yaşamında bir farklılık yap! Gidip, o ulaşılmaz gibi görünen vişneleri topla. Sonra çağır herkesi, birlikte toplayın. Paylaşın, paylaştırın. Üst katta köpekleriyle yaşayan yalnız teyzeye, alt katta selam vermeyi unutan komşuya, her gün bahçeden geçen yaşam dolu engelli amcaya". Doğruldum hevesle. Herkese yetecek kadar, toplayacaktık meyveleri birer birer. Sonra diyecektim ki; Meğer ne kadar çok varmış, meğer ne kadar da kolaymış. Yapılması gereken tek şey, uzanıp meyveleri koparmakmış!

Acaba, doğanın sesini her zaman dinlesek, yaşamımızdaki anları ve tüm renkleri böyle paylaşabilsek nasıl olurdu? Şu vişne ağacına bakın! Meyveleri yense de çürüse de, yine her bahar gururla çiçek açıyor, yine başka yaşamlara kaynak oluyor. Ve belki de şöyle diyor; "Önemli olan yaşama dokunmak".

YB-05.07.2014

Her zaman sevgiyle kalın,

Vişne tadında gülümsemeyle...